Alev Alatlı haklı mı?..
Alev Alatlı, felsefe, politika, ekonomi, ilahiyat, fizik, psikoloji, sosyoloji gibi bilimlere de ilgi duyan, bu ilgiyi yazılarına, tespitlerine, romanlarına yansıtabilen, insan ve evreni bütüncül şekilde düşünerek eserlerini oluşturan bir aydındır.
Birkaç gün önce verdiği bir mülakatta yine ses getiren tespitler yaptı.
Ben özellikle ekonomi ve sosyoloji üzerine yaptığı tespitin üzerinde durmak istiyorum.
Kendi çocukluğunu anlatan ve o günleri bugün ile kıyaslayan Alatlı, ülkede açlık yaşandığı yönündeki siyasi söylemi ‘inandırıcı bulmadığını’ belirterek şunları ifade etti:
"Talepler arttı, kıymet bilinmiyor"
"(…) O yoksul Türkiye'den bugünlere geldik, çok şükür. Hızlı bir ekonomik dönüşüm yaşadık. O kadar hızlı olması da beni korkutuyor. Talepler arttı, kıymet bilinmiyor. Zenginlik ve fakirlik hep vardı ama zenginle fakir arasındaki uçurum bu kadar derin değildi. Zenginler varlıklarını teşhir etmezlerdi. Örneğin, biz dışarıda ekmek bile yemezdik, insanların canı ister diye. Şimdi sergiliyorlar zenginliklerini. Bir de tabii koşullar da eskisi gibi değil. Türkiye'nin karnı doydu. Tokuz, çok şükür.”
Ve özellikle “zenginle fakir arasındaki uçurum bu kadar derin değildi” cümlesi bence tespitlerinin en önemli noktası…
Evet…
Ülkenin geldiği duruma bakınca herkes bir sosyal güvenlik şemsiyesinin altında…
Özürlüler, yaşlılar için sosyal güvenceleri olmasa da devlet ödemeler yapıyor.
Herkes sağlık hizmetinden faydalanabiliyor…
Evet, açlık yok…
Fakat…
Dengeler bozuluyor…
Mahalleler ayrışıyor, okullar ayrışıyor…
Ekonomik farklılıklar çok keskinleşiyor…
Rahmetli Özal’ın tabiri ile “orta direğin” milli gelirden aldığı pay gitgide azalıyor…
Bugün Türkiye ‘nin en önemli ve acil sorunu da bence bu…
Kişi başı milli gelir 2020 için 8 bin 599 dolar açıklandı.
Bu da bugünkü kur itibari ile aylık 6 bin lira yapar…
Bu da iki çocuklu orta sınıf bir haneye ortalama 24 bin lira aylık girmesi demektir…
Mesela karı-koca çalışan bir öğretmen çift, bir doktor çift, bir mühendis çift, orta sınıf bir esnaf aile, orta sınıf bir çiftçi aile…
Bugün maalesef orta sınıf bir eve bu miktar girmiyor…
Bozulan denge budur…
Elbette toplumun alt ve üst gelir grupları da olacaktır.
Son yirmi yılda alt gelir grupları için sosyal devlet adına gerçekten ciddi iyileştirmeler yapılmıştır…
Ancak bu süreçte terazinin kefelerinde orta sınıf gelir grubu alt gelir grubuna çok yaklaşmıştır…
Üst gelir grubunun aldığı pay ise abartılı bir şekilde yükselmiştir…
Toplumun büyük çoğunluğunu orta sınıf gelir grubu oluşturmalıdır dengesi üst gelir grubu lehine çok bozulmuştur…
Toplumdaki büyük homurdanmaların , sıkıntının ve kaynamanın esas sebebi budur…
Genel geçer küresel ekonomik sistem kapitalizmdir ve elbette sonuç buna varacaktır…
Ama o zaman bu toplumsal huzursuzlukları da kapitalizmin merkezi ABD'nin yaptığı gibi acımasız ve sert tedbirler ile yönetmek gerekir.
Bizim kültürel, tarihi ve sosyolojik kodlarımız buna izin vermez…
Vermemeli de…
Toplumdan ayrışmış, arasına aşılmaz mesafeler koymuş bir üst gelir sınıfı bu devletin ve milletin temeline konulmuş dinamitten başka bir şey değildir…
Peki…
Ne olmalı?…
Üst gelir sınıfı yok mu edilmeli?…
Servet düşmanlığı mı yapılmalı?..
Varlık vergisi mi konulmalı?…
Elbette hiç birisi değil…
Adil bir vergi reformu, basitleştirilmiş bir vergi sistemi bunun için görünen en net çözümdür…
Bugüne kadar ki göz yumulan kayıtdışı ekonomi belki biraz orta ve alt sınıfı kollamaya yönelikti ama…
Artık Yeniden Büyük Türkiye olacaksak en acil çözmemiz gereken sorun gelir dağılımı dengesizliğimizdir…
Bu dengesizlik düzelmeden de “aç gözlülük “ düzelmek yerine giderek artacaktır…
Hele ki vasıfsızların yüksek ve kayıtsız kazançlar elde etmesi toplum kesimlerini daha da ayrıştırıp, düşmanlaştıracaktır…
2023 ‘e girerken Erdoğan ‘ın çözmesi gereken birinci sorun budur…
Kendi içimizdeki dengesizliği çözemediğimizde “dünya 5'ten büyüktür” paradigması daha baştan ölü doğmuş olur…