Altılı masada çelişki üzerine çelişki!
Öncelikle Eskişehir olarak başımız sağ olsun. Deprem bölgesinde kalkış için yönlendirdiği esnada pervanenin çarpması sonucu şehit olan Kahraman Jandarma Pilotumuz Kıdemli Albayımız Oğuzhan Adalıoğlu’na yüce Allah’tan rahmet dileriz. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Milletimizin başı sağ olsun. Bir yandan da depremler devam ediyor. Kayseri’de meydana gelen depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Tüm bunlar olmaya devam ederken, ülkemiz depremin enkazlarını kaldırıp, yaralarını sarmak ile uğraşırken siyasetleri ile gündemi depremden uzaklaştırıyorlar. Şahsi olarak görüşüm tüm siyasilerin deprem bölgesine gidip dikkati ve odağı tekrar orada tutması gerekiyor. Yoksa ne toplum yasını tutabilecek ne de oradaki insanlar iyi olacak. Dile kolay 45.000 vatandaşımızı kaybettik. Bir ay oldu enkazlar kaldırılmaya devam ediyor bir yandan da depremler devam ediyor. Hala dokunulmayan enkazlar ve altlarında cansız bedenler var. Şehri, yakınlarının cenazelerini almak için hatta cansız bedenlerini bulmak için terk edemeyen insanlar var. Ben kendi adıma daha çok şehrimize gelen ve kaybı manevi değil, maddi olan insanlarla iletişimde oldum bu süreçte, bir nebze de olsa onların yaralarını sarmaya çalıştık. Yeni düzen, yeni hayat, yeni iş, yeni okul… Tekrar hayata tutunma çabası.
Peki ya ailesindeki herkesi kaybedenler, oradan ayrılamayanlar? Evet, hepimiz çok üzgünüz bu süreçte. Ama annesini, babasını, çocuğunu, yakınını tüm ailesini kaybeden o insanlar kadar değil. O yüzden bırakalım üzülmeyi de mahvolmayı da bir gecede tüm hayatı yerle bir olan bu insanlar yaşasın. Bize düşen yorulmadan yardım etmek. Bir koca ay geçti insanlar günlük rutinlerine dönmeye ve unutmaya başladılar bile. Unutmamalıyız bu süreç gerçekten çok uzun. Böyle bir dönemde inanın gündeme dair siyasete dair konuşmasını, yazmasını dahi içim almıyor. Ama tüm bunlar olurken ülke öyle çalkalanıyor ki bunları da konuşmak, yazmak zorunda kalıyoruz ister istemez. Bu ülkenin daha kırkı çıkmamış, vefat edenlerin üstündeki toprak kurumamış, biz kalkıyoruz o masadan kalkmış, diğeri masaya oturmuş bunlarla uğraşıyoruz.
Ülkemiz depremlerden olmuş yangın yeri, şu meşhur masadakiler kaç gündür çıkarları tehlikeye düştü diye ortalığa düştüler, deprem bölgesi unutuldu. Birbirine atar gider yapan bu 6+1 hatta şimdilerde 7+1 zat yarın devlet yönetmeye talipler. Peki devleti yönetirken kavga edince ne olacak? Ben küstüm bakanlığımın çalışmalarını durduruyorum mu diyecekler? Şu şartımı yerine getirin çalıştırayım mı diyecekler? Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakının tutumunu çok doğru buluyorum. Kesinlikle siyasetin bu keşmekeşinin içine girmiyor ve seçimleri beklerken deprem bölgesi ve deprem bölgesinden gelenlerle ilgilenerek süreci yürütmeye devam ediyorlar.
İlk olarak 6+1 yemek masası dağıldı. Sonra da tekrar birleşti. Belki iki gün sonra tekrar dağılacak. Bir buçuk iki yıldır sergilenen tiyatronun birinci perdesi indi aslında bu dağılma gibi gözüken rant çatışmasıyla. Bunlar bu acılı günlerimizde iktidar olsaydı 6 kişi anlaşamadığı için iki tane çadır bile dağıtamazdı. 2 yıla yakın süredir yaptıkları onlarca toplantı sonucu hala bir aday çıkartamamışlardı. En sonunda da Cumhurbaşkanımızın dediği gibi oldu. Oturdular, konuştular, dağıldılar. Derken ne hikmetse birdenbire tekrar toparlandılar Saadet içinde. Türkiye olarak biz böyle anlaşmasız, kavgalı bir yapı tarafından mı yönetilmeliyiz? Bireysel siyasal narsisizm kokan kavgaları ile ülkeye zarar veriyorlar. Millet ittifakı daha seçime girmeden kendi aralarındaki kavgalardan hem kendileri siyasal travma yaşıyor, hem de kendilerini seven seçmenlere travma yaşatıyorlar. Gerçekten üzücü. Daha aday çıkarmayı beceremeyen siyasal ittifak bu ülkeyi deprem anında, kriz anında, uluslararası sıkıntılarda, sel felaketinde nasıl yönetecek? Bir de tabi bu sadece dışarıya yansıyan kısmı. İçeride kim bilir ne fırtınalar koptu da olay bu aşamaya geldi. Keşke o masada bir kamera olsaydı da toplum görseydi gerçekliği. Hoş kamera olmasa da bizim milletimiz doğruyu yanlışı 20 yıldır gördüğü gibi görmeye devam ediyor. Halkın iradesini ve isteğini Mayıs ayında bir kez daha hep birlikte göreceğiz. Bu arada yemek masası tabirini kullanmamın sebebi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu süreçte sofra büyüyecek şeklinde durumu ifade etti. Tabi ki sofra lafı da çok ilginç! Beraber bir şey yiyeceğiz diyorlar. Türkiye’yi yiyecekler herhalde. Beraber Türkiye’nin kaynaklarını paylaşacaklar sofrada ama çatışmalar da buradan çıktı zaten. Hadi diyelim ki sofra büyüdü. Ki parti kalmadı Saadeti de aldılar artık kalan muhtemelen gizli ortak HDP kastediliyor. Sofra büyüyecek de sofradaki kavga da büyüyecek. Yeni ortaklar getirdiğiniz zaman onların da talepleri olacak. Zaten İyi Parti de önüne konanı beğenmediği için kalkmadı mı masadan? Sonra tabi artık ne vaat edildi ya da önüne ne konulduysa vazgeçti geri oturayım dedi. Seçimlere az kaldı seçimler geldiğinde hep beraber göreceğiz bu millet size o sofradan hiçbir şey yedirmez!
Meral Akşener masadan ayrılınca şaka yaptım deyip geri dönmeden hemen önce; İyi Partililer Dersim lobisinin oyununu bozduk diye twitler attılar. Dersim lobisinin başını Kılıçdaroğlu ve Babacan çekiyor. Babacan’ın söylemleri neydi? Anayasadan Türklüğü çıkaracağız. Başka bir danışmanı da benzer şeyler söyledi. Toplumdan tepkiler gelince biz öyle söylemedik, yanlış anladınız dediler. Kusura bakmasınlar, bu ülkede tek akıllı onlar değil! Biz onların ne söylediğini gayet iyi anlıyoruz. Yine ayrıldığı esnalarda açıklama yapan Akşener; bana söylenen kuyruklu yalanlar diyor açıklamasında nedir bu kuyruklu yalanlar kamuoyuna açıklamalıdır. Ne oldu da bir günde karar değiştirdi kuyruklu yalanların olduğu kumar masasına geri döndü? Seçim gelmiş kapıya dayanmış. Siz o masada pilav yemek için mi buluşuyordunuz diye sormazlar mı? Meral hanım son anda mı öğrendi Kılıçdaroğlu’nun aday olacağını? Ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlandık dedi daha düne kadar aynı masaya oturdukları için, sonra da gitti aynı masaya geri oturdu. Ölüme mi razı geldi sıtmaya mı?
Biz bugünlere kirli pazarlıkları reddederek geldik diyor konuşmanın bir yerinde de… Kirli pazarlıklar dönüyor demek ki masada! Biz zaten bunu biliyoruz da zatıâlileri de onaylamış oldular bir yıldır masada toplanıp ne pazarlıklar yaptıklarını.
Hele bir de “Kişisel ikbal hesapları için üretilmiş devşirme siyasetin hınk deyicisi olmayacağız.“ demişti. Kişisel ikbal diye Kılıçdaroğlu’nu söylüyor. Üretilmiş diyor kim üretti bunu? Kılıçdaroğlu mu üretti, yurt dışında mı üretildi. Devşirme siyaset diyor. Devşirme demek bir yerden alıp başka şekle dönüştürmek demek. Osmanlı’da vardı. Yurt dışından getiriliyor Müslüman yapılıyordu. Bu devşirme ne demek? Okyanus ötesinden mi devşirildi, Türkiye’den mi devşirildi? Başka birisi mi devşirdi? Mademki devşirme idi siyaset sizi hangi yurt dışı bağlantılı güç bir gecede devşirdi de geri döndünüz tüm laflarınızı yutarak diye sormazlar mı?
Nihayet 7’li masa adayını açıkladı. Sayın Kılıçdaroğlu. Sanıyor musunuz ki bu adamların derdi ülkeyi yönetmek. Dertleri hiçbir zaman ülke yönetmek olmadı! Hapishanedeki askerleri, subayları, polisleri çıkartacağız tekrar devletin içine yerleştireceğiz. KHK ile temizlenmiş, devletten atılmış, onların tabiriyle haksızlığa uğramış FETÖ bağlantılı, PKK bağlantılı unsurları biz tekrar devletin içine oturtacağız diyorlar. Zaten tek plan ve programları da bu gördüğüm kadarıyla.
Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı olarak son kez grup toplantısında konuştu. Oldukça da kısa konuştu. Keşke azıcık da samimi olsaydı. Önündeki kâğıttan okuması çok komik geldi. Şuraya konuşma linkini bırakıyorum. Bir de bu gözle izleyin, anlayacaksınız ne demek istediğimi. https://www.youtube.com/watch?v=iSxWZLZxnPs kim yazıp verdi acaba eline bu konuşmayı. En azından birkaç kez okuyup ezberlemeyi deneseydi, bu hayali konuşmasını. ‘Bu salon, bu kürsü aslında benim evim, sizler de benim yol arkadaşlarımsınız’ demek için kâğıda bakması hiç samimi ve içten gelmedi. Nasıl yönetecek bu adam koca ülkeyi? Yurt dışında bizi nasıl temsil edecek Bay Kemal? Uluslararası platformlarda, halkın karşısında hep kâğıttan mı okuyacak söyleyeceklerini? Kendine sürekli Bay Kemal diyor, konuşmayı dinlerken bile gülesim geliyor. Bay Kemal mi yönetecek yani şimdi bu ülkeyi?
Bay Kemal bir konuşmasında şöyle diyor: “Bir partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı adayı olmamalı! Bir partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı adayı olursa velev ki nasıl gidecek ve yemin edecek namusu ve şerefi üzerine. Benim namusum ve şerefim bu kadar ucuz mu?“ diyor. https://www.youtube.com/watch?v=MF3aN8N7d6A linkini bırakıyorum izleyebilirsiniz. Yine bir başka konuşmasında şunları söylüyor: “
Yine Bay Kemal bir başka konuşmasında; "Bir başka cumhurbaşkanı geldi. Şöyle bir karar aldı: 'Ben bütün il başkanlarını cumhurbaşkanı yardımcısı olarak tayin ettim Mümkün mü? Mümkün. Engel var mı? Hiçbir engel yok. İster ilkokul mezunu, ister üniversite mezunu olsun. Hepsini ben cumhurbaşkanı yardımcısı olarak tayin ettim.' diyecek. "Bu olmaz" diyoruz değil mi? Böyle şey olmaması için düzenleme yapmanız lazım. O düzenlemeyi parlamentonun yapması lazım. Ama kalkıp da "Ben Cumhurbaşkanıyım bunların hepsini atadım" dediğiniz andan itibaren devleti çökertirsiniz." https://www.aksam.com.tr/siyaset/devleti-cokertirsiniz-demisti-kilicdaroglunun-cumhurbaskani-yardimciligi-ile-ilgili-sozler/haber-1348309 haber linkine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdi siyasi görüşü 6 farklı parti var. Biri aday kaldı 5 bunlar da Cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar. Bir de belediyelerden gelecek olanlar var 2 tane. Etti mi 7. Hadi bide nolur nolmaz şu meşhur +1’i ekleyelim. Eee bu durumda, siz devleti çökerttiniz! Bunu ben demiyorum Sayın Kılıçdaroğlu söylüyor. Hem güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz diyor, hem de 7 tane cumhurbaşkanı yardımcısı olacak diyor. Çelişki üzerine çelişki! Üstelik bu isimler hem genel başkan, hem milletvekili, hem bakan, hem cumhurbaşkanı yardımcısı kim kaç tane sıfata sahip olacak iyice kafam karıştı. En iyisi biz bekleyelim ve görelim. Benim kanaatimce Mayıs ayında Bay Kemal’e Bay Bay Kemal diyeceğiz.