Sonda söyleyeceğimi başta söyleyim; İnsanlık tarihinde göç hep oldu, bundan sonra da olacak. Mesele bu duruma nasıl hazırlandığınız, toplumlar arası kaynaşmayı sağlayabildiniz mi?
Doğal afetler nedeniyle göç yaşanabiliyor, savaş, mübadele, sınır değişiklikleri, etnik baskı nedeni ile ya da eonomik nedenler, terör, iklimsel nedenler-kuraklık-, açlık gibi faktörler... Türklerin en büyük göçü de Orta Asya’dan batıya olmuştur. Bunda da kuraklık, savaşlar ve ekonomik nedenler sıralanabilir. Bu göç öylesine büyüktür ki Avrupa’nın tüm siyasi haritasını değiştirmiştir.
Yeni Dünya’nın keşfi ile de Avustalya kıtası ve Amerika kıtasına büyük göç dalgaları olmuştur. Sonrasında II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında yaşanan mübadele göçleri ve beyin göçleri de sıralanabilir göç tarihi kronolojisinde.
Ülkemizin güneyinde Irak’ın Amerika Bileşik Devletleri liderliğinde işgali ile başlayan siyasi bozulma süreci, yine dış güçlerin ve iç destekçilerin de sayesinde Suriye’ye de sıçradı. Elbette daha geniş bir coğrafyada düşünecek olursak Kızıl Ordu’nun Afganistan’a asker çıkarması da çok önemli bir faktördür ki sonrasında ABD de Afganistan’a askerini göndermiş ve bugünkü Taliban Rejimi’nin doğmasına zemin hazırlamıştır. ABD askerleri Afganistan’da ne dinlerini ne de dillerini bilmedikleri bir ülkede olduğundan para ile kendilerine Afganlardan tercümanlar tutmuşlardır ki bunların sayısı 80 bin civarındadır. Her ne kadar bu kişiler kimlikerini ve yüzlerini saklamak istese de baskıcı Taliban rejimi iktidara gelir gelmez ilk işleri bu tercümanları ortaya çıkarmaya çalışmak oldu. Ve bir kısmını da buldu ve yok etti. İşte sınırlarımızdan bir küçük sırt çantası ile girişlerine göz yumulan bu CIA işbirlikçisi Afganlılardır. ABD ile varılan bir anlaşma –ki iki müttefik ülkeyiz- olabilir.
Şunu unutmamalıyız. Afganistan’dan doğu sınırlarımıza kadar getirilerek bırakılan CIA işbirlikçisi sanki askerler yetiştirilişleri itibariyle çok tehlikelidir. Askeri eğitim de almışlardır ve her türlü görevi de –hele ki CIA’dan gelirse- kabul edebilirler. Canımızın bir parçası Anadolu topraklarına hiçbir kayıt olmaksızın böylesine salıverilmeleri büyük sorunlara yol açabilir. Bazı kentlerimizde yaşanan silahlı olayların failleri de Afgan ya da Suriyeli göçmenler arasından çıkıyor. Bu insanlar sınırdan ellerini kollarını sallayarak giriyor, videoları sosyal medyada çokca var. Peki bu silahları nereden, nasıl, hangi parayla bulabiliyorlar. Para ile almıyorlarsa bir örgüt bağından söz etmemek çok da safça değil mi?
Kiralar aldı başını gidiyor çünkü bazı kaynaklara göre 12 milyonu aşan- yaklaşık 3 milyon konut- göçer var ülkemizde. Bir de varlıklı Rus ve Ukraynalı göçerleri düşünürsek gerisini siz düşünün.
Elbette ki savaştan canını kurtaran ailelere kapımızı açmalıyız, aş vermeliyiz, ehil olanlara iş de verebilirz. Ama daha ötesi, kontrolsüz bir göçer nüfus dağılımı toplum yapımıza zarar verir - veriyor da.
Anadolu’nun iyi yürekli insanları elbette ki hiç bir çocuğun katline seyirci kalmaz, kapılarını açar hep de açmıştır. Ama tüm bu bakışın gelecekte de devamı için bu uygarlıklar beşiği vatanın güzel insanlarının da toplumsal ferah ve refahlarının süregidiyor olması gereklidir. Değilse ötesini siz biliyorsunuz.