İstanbul'da düzenlenen 12. Uluslararası Üsküdar Sempozyumu büyük katılımlı bir açılış töreni ile başladı. 165 bilim insanının tebliğler sunacağı sempozyumun açılış konuşmasını eski Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Nabi Avcı yaptı.
Üsküdar Belediyesi tarafından bu yıl 12'ncisi düzenlenen Uluslararası Üsküdar Sempozyumu'nun açılışı yapıldı.Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki sempozyumun açılış programı, Kur'an-ı Kerim tilaveti ve video gösterimiyle başladı.
Konuşmasında sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Prof.Dr. Nabi Avcı, "Özellikle arka sıralarda oturan genç kardeşlerimiz için birkaç şey söylemek istiyorum. Bu tür konferanslarda, sempozyumlarda, derslerde genellikle söylenenler uçup gidiyor. Şöyle bir yöntem işe yarıyor diye düşünüyorum. Belki unutulması istemeyen şeyleri kitaplar üzerinden ifade edebiliriz. Konferanstan geriye ne kalıyor derseniz, birkaç kitap akılda kalırsa maksat hasıl olmuş oluyor. Bu da eski bir hoca taktiği olarak gençlerin hoşuna gidiyor. Onun için özellikle genç kardeşlerim için birkaç şey söyleyeceğim" dedi.
"Siz bir şehir inşa ediyorsunuz, o şehir de sizi inşa ediyor... Bugünün dünyasında da şunu söyleyebiliriz. Siz bir şehri yıkıyorsanız, o şehir de sizi yıkıyor"
Nabi Avcı, "Üsküdar ile ilgili 165 bilim insanının teblileri bulunacak. Burada sizinle tekrar Üsküdar ile ilgili bir şeyler anlatmama gerek yok. Şehir ve şehir kültürü üzerine birkaç cümle söylemek istiyorum. Hacı Bayram Veli Hasretleri'nin o şiirini bilirsiniz: "Nagehan ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm / Ben dahi bile yapıldım taş u toprak âresinde" Tasavvuf kültürü açısından tabii taş, toprak birçok anlamı vardır. Ancak şu gün için şunu söylemek yanlış olmaz. Evet, insanlar şehirleri yapıyorlar, ama şehirler de onları yapmışlar. Siz bir şehir inşa ettiğinizi düşünüyorsunuz, ama şehir de sizi inşa ediyor. Hacı Bayram Veli bunu kast etmiyor ama bugünün dünyasından ötürü belki şunu da söyleyebiliriz. Siz bir şehri yıkıyorsanız o şehir de sizi yıkıyor. Dolayısıyla şehir ile insan arasında karşılıklı bir alışveriş var. Bu alışverişi bereketli hale getirmek için şehre yeni gelenlerin, şehirde doğanların, büyüyenlerin o şehrin inşasına nasıl katılabileceklerini de mesele edinmemiz gerekiyor" diye konuştu.
"Bir şehri okuma da öğrenilebilir veya öğretilebilir bir beceridir"
Nabi Avcı sözlerine şöyle devam etti: "Bununla ilgili şu örnek belki iyi anlatıyor. Rahmetli Takiyettin Mengüşoğlu, Türkiye'de felsefenin kurucu babalarından, 1930'larda Ömer Faruk (Yelkenci) Bey'in çok iyi bildiği 'Ecnebi Öğrencileri Yurtdışına Gönderme Kanunu' mucibince Almanya'ya gönderilmiş. Takiyettin Mengüşoğlu, Sivas Lisesi'nden mezun. Mezun olduktan sonra devletin açtığı sınavla yanlış hatırlamıyorsam Göttingen Üniversitesi'ne gönderiliyor devlet tarafından. Türkiye'ye döndükten yıllar sonra, yine başka bir felsefeci Arslan Kaynardağ ile yaptığı bir söyleşi var. Gençler o söyleşiyi internetten okuyabilirler. O söyleşisinde Takiyettin Bey diyor ki, 'Ben liseyi Sivas'ta bitirdim. Ama Sivas'ı Almanya'dan döndükten sonra gördüm. Çünkü Almanya'da hocalarımız hafta sonları bizi gezilere çıkartırlardı. O şehirdeki tarihi, doğal, kültürel güzellikleri göstermek için gezdirirlerdi. Ve bu geziler sırasında ben bakmayı öğrendim. Bir şehre nasıl bakılır? Bunu öğrendim. İşte bu terbiyeden geçtikten sonra Sivas'a geldiğimde daha önce göremediğim Sivas'ı görebilir hale geldiğimi gördüm. Demek ki, bir şehri okumak da öğrenilebilir veya öğretilebilir bir beceridir. Biz de bundan ilham alarak, Ahmet Emre Bilgili Bey Müsteşar Yardımcısı iken, Ömer Faruk (Yelkenci) Bey Genel Müdür iken, Milli Eğitim Bakanlığı'nda 'Şehir dersleri' ihdas etmeye niyet ettik. Niyetimiz, çocuklarımıza her seviyede, sadece liselerde değil, gerekirse anaokullarında da, ilkokulda da, ortaokulda da, yaşadıkları çevreyi tanıtan, ilkokulda belki mahallesinden başlayıp, lisede çevre illeri de kapsayacak, bir şehir okumaları... Çok güzel bir proje. Böylece o şehirlerin inşa ettiği insanları da çocuklarımız tanıyacaklar. Üsküdar'a baktığımızda 125 tebliğ var, ekseriyeti Üsküdar'ın yetiştirdiği sanatkarlar, ilim insanları, insanlar, yani Üsküdar kimleri inşa etmiş... İnşa deyince sadece yapıları, yolları, köprüleri kast etmiyoruz. Tüm hizmet alanları ile şehir bir bütün. Sanatıyla, eğitimiyle, dini hayatıyla... Bir bütün. Bir müjdeyi de benden duyun. Önümüzdeki dönemde yapılacak küçük bir protokolle, Üsküdar'daki çocuklarımız, gençlerimiz Üsküdar'dan başlayarak İstanbul'u, İstanbul'dan diğer illeri gezmeye başlayacak inşallah."
"O terbiyeden geçmişseniz mekanların morfik rezonansını hissedersiniz"
Nabi Avcı, "Bu manevi hayatı tanımaları açısından, özellikle genç arkadaşlarım için bir isim söyleyeceğim. Rupert Sheldrake... Tırnak içerisinde bir 'bilim adamı'. Türkçeye çevrilmiş kitapları da var, ama ilginç bir kavramı var. Morfik rezonans diye bir tabiri var. Kast ettiği şu. Öyle mekanlar vardır ki, insanlar oralarda yüzyıllardır bazı ritüelleri yerine getirirler. O yüzyıllarca yıldır yapılan ritüeller oradaki havayı değiştirir. Orada bir morfik rezonansa yol açar. Ve siz bir şehri okumak, mekanı okumak konusunda bir terbiyeden geçmişseniz o rezonansı siz de hissedersiniz. Ve diyor ki, bu rezonans sadece belli mekanlara mahsus değildir. Mesela, yapılan çalışmalar gösteriyor ki, göçmen kuşlar hep aynı rotaları takip ediyorlar. Çünkü onlarında yüzlerce yıldır gidip geldikleri o rotalarda bir morfik rezonans var ve göçmen kuşlar ona tabi olarak yollarını buluyorlar. Üsküdar da bu morfik rezonansı en güzel yaşayabileceğiniz yerlerden biri. Burası evliyalar şehri. Burada ziyaret edilecek pekçok mekan var. İnşallah bu gezilerinizde oraları tanıdıkça siz de o rezonansı hissedeceksiniz. Bilgiyle de bu duygu bir araya gelince çok güzel olacak diye ümit ediyorum" dedi.
30 oturumda 165 bilim insanının tebliğleri sunulacak
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de Üsküdar Sempozyumlarının önemli bir ilim irfan menbağı olduğuna işaret ederek, "20 yılda 12 sempozyum yaptık ve 25 ciltlik bir külliyat oluştu. Bu zenginlik elbette ki Üsküdar'ın zenginliğidir. Bini aşkın bilim insanının emeği ve binden fazla tebliğin buluştuğu muazzam bir kültür hazinesidir." diye konuştu. Sempozyumun arka planında büyük bir emeğin olduğuna dikkati çeken Türkmen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çağrı Bey kumandasındaki Selçuklu askerlerinin Anadolu'ya gelmeden önce Üsküdar'a ayak bastığı tarihi kaynaklardan öğrendiğimiz bir gerçektir. Üsküdar, 1016-1017'den itibaren Türklerin ana yurdu, ata yurdu olmaya başlamıştır. 1071'de hedef, İstanbul'u fetih olarak belirlenmiş, işte o hedefin önsözü olarak Üsküdar ön plana çıkmıştır. Bu güzel şehrimizin böylesine tarihi bir yolculuğundan süzülen zenginliklerle bugüne gelmiş durumdayız. Elbette ki bugüne kolay gelmedik. Özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında ve 15 Temmuz sürecinde Üsküdar'ımız yine tarihi misyonu üstlenmiş, önemli bir yerleşim yeridir. Kurtuluş Savaşı yıllarında halkı Doğancılar Meydanı'nda toplayıp kurtuluş mücadelesine manevi destek ve duaların yapıldığı önemli bir merkezdir. Aynı gerçeklik 15 Temmuz'da da Üsküdar'ın tarihinde vardır. 15 Temmuz sürecinde ihanet şebekesi Üsküdar'dan yola çıkmak ve emellerine ulaşmak üzere bir plan yapmışlardır. Üsküdar'ı stratejik bir alan olarak belirlemiş hainler. Eğer buradan geçebilirlerse Allah muhafaza emellerine ulaşacaklarını düşünerek böyle bir plan yapmışlar. Ama Üsküdar'ımız aynen 1071'den önceki dönemde olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi 15 Temmuz sürecinde bu cennet vatanımızda gözü olan hainlere fırsat vermemiştir. Üsküdar'ımız ülkemiz için, siyasi geçmişimiz için, bu güzel ülkemizin birlik beraberliği için önemli bir stratejik noktadır."
Açılış konuşmalarının ardından Göksel Baktagir ve Letafet Türk Müziği Topluluğu "Salacak'tan Kandilli'ye Üsküdar Kokan Ezgiler" adlı mini konser verdi.
Yaklaşık 30 oturumun düzenleneceği ve 165 bilim insanının katılacağı sempozyumda, Üsküdar’ın tarihi, kültürel ve sosyal gelişimi masaya yatırılırken, geleceğe yönelik yeni bir vizyon ortaya konulacak.