AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nebi Hatipoğlu bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada (mealen) "Bizim Cumhuriyetle sorunumuz yok, o konu 1923 yılında kapanmıştır.. Bizim Atatürk ve devrimleriyle sorunumuz yoktur.. Biz tiyatroyu benimser, gideriz" gibi deyimlerde bulunmuş, konuşmacının bu söylemleri partinin nasıl karşılayacağı yönündeki sorusuna da başlıktaki cevabı vermiştir..
Aslında iktidar partisinin belediye başkan adaylarının işi gerçekten zor..
Çoğu zaman aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık ikilemi içinde kalıyorlar..
Öyle ya.. Nebi Hatipoğlu çarşaf çarşaf gazetelerde ilan verip,
-Her ay tam 3000 TL'lik sosyal yardım desteği,
-Her ay 4 damacana kalabak suyu,
-Her gün iki ekmek’
-Her ay 20 Metre küp doğalgaz desteği gibi bazı insanı yaralayan taahhütlerde bulunuyor..
Sanki ülkeyi böyle muhtaç duruma getirenler kendileri değilmiş gibi..
Bu gariban emekliler Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15.000 TL'lik teklifine yan bile bakmadan merkezi hükümete destek verdi..
Yani Hatipoğlu’nun vaatleri Kılıçdaroğlu’nun teklifinin yanında çok hafif kalmaktadır. Bu hususa çok dikkat etmek lazım, onur meselesi yapılırsa bu vaatler ters tepebilir..
Hem sevgili okuyucular mutlaka farkındasınızdır, seçim propaganda süresince belediyenin asli işlerinden çok, vatandaşlara maddi ve sosyal yardım vaatleri çok daha fazla öne çıkmış bulunuyor.
Özellikle iktidar partisinin başkan adayları emeklilere aylık üç bin, beş bin, on bin lira taahhütte bulununca bu biraz halkla dalga geçer gibi oluyor. İktidar sizsiniz, zammı yaparsınız olur biter..(Ben hala cumhurbaşkanının son iki günde sürpriz yapabileceğini düşünenlerdenim)
Milletvekili iken belediye başkan adayı olma gözden geçirilmeli..
Siyaset meslek değildir diye her vesileyle dile getiriyoruz..
Siyaset gönül işidir, gönüllü işidir..
Aslında 12 Eylül darbesinden sonra siyasi partilerin kapatılması, yeni kurulan ve iktidar olan partilerin kendi işlerine gelecek şekilde siyasi partiler yasasını dizayn etmesi, siyasi partilerin yarışmacı olma özelliğini törpülemiştir..
Özellikle ön seçimle göreve gelen partililer, halkla iç içe görev yapmakta, onların sesi olma özelliği taşırlardı.
12 Eylül’ün en büyük tahribatı bu siyasi partiler yasasının işleyişi ile olmuştur..
Parti kademelerinde görev alabilmek için yarışma yerine merkezden atama yöntemi partilerin genlerini bozmuştur.
Son yıllarda bakıyoruz, adam milletvekili olmuş, hatta genel merkez yöneticisi olmuş, mahalli seçimlerde gidiyor belediye başkan adayı oluyor. Seçildi seçildi, seçilmezse tekrar dönüyor milletvekilliğine devam ediyor.
Hem o ilde, ilçede her neyse başka bir partilinin önünü kesiyor, hem de partilinin iradesine ipotek koyuyor.
Bu yasa acilen değiştirilmelidir. Ya milletvekili iken aday olamamalı, ya da seçimi kazanamazsa tekrar milletvekilliğine dönememelidir.
Yahut da aday olabilmek için örgüt üyelerinin iradesine baş vurularak ön seçim’e razı olmalıdır.
Böylece genel merkez yöneticilerinin bulunmayan Hint kumaşı yaratma gayretlerinin de önüne geçilmiş olur.