Aralık ayı özel günleri sebebiyle her daim benim için daha anlamlı bir ay olmuştur. Siyaset üstü ve hepimizi ilgilendiren konulardan, anladıklarımızı, iyi bildiklerimizi konuşmak için karşınızdayım. Anlayamadığımız gerçeklerden bahsedeceğim sizlere.
Sırasıyla 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve 5 Aralık Kadın Hakları Günü ile ilgili birkaç kelam ederek başlamak istiyorum.
Bizler engelli vatandaşlarımızı hiçbir zaman anlayamadık, anlayamayacağız da. Engelli bir çocuk olmanın, ergenlik yaşamanın ne demek olduğunu anlayamayacağız. Sahip olduğumuz duyu organlarından herhangi birini kullanabiliyor olmanın ne kadar önemli olduğunu engelli kardeşlerimize baksak da anlayamayız.
Kullandıkları işitme cihazına, tekerlekli sandalyeye aslında onlar için gözlük kullanmak gibi doğal olan hayatlarını kolaylaştıran araçlara insanların garipseyerek bakmalarının ve aralarında bunun hakkında konuşmalarının ne hissettirdiğini anlamamız imkânsız. Sosyal bir ortama girdiğinizde engeliniz dolayısıyla “durun, arkadaşınıza öncelik tanıyın” söylemleri ile insanların ilgisini çekmek zorunda kalmanın ve bunu iyi niyetle yaptığını sanan insanların sizde ne gibi yaralar açtığını da anlayamayacağız aslında. Engelli engelli ile evlenir dayatması ile insanların sizinle arkadaş olmaktan ve evlenmekten kaçınmasını anlamamızın imkânı yok. Tüm cesaretinizi toplayıp sevdiğiniz insana açıldığınızda ama sen engellisin cevabını almanın tüm hayatınızı başınıza nasıl yıktığını yaşamadan anlayamayız.
Gözleriniz görmediği için bastonunuz ile sarı çizgiyi takip ederken önünüze çıkan yersiz ağacın, çukurun ya da kırık bir kaldırımın sizi nasıl zor bir duruma soktuğunu da anlayamıyoruz. Tekerlekli sandalyenizle çıktığınız yolda engelli rampasına park etmiş düşüncesiz araç sahibi yüzünden saatlerce beklemenin ya da para çekmeye gittiğiniz bankamatiğin engelli rampasının olmaması sebebiyle önünüze çıkan engelleri aşmak zorunda kalmanın üzüntüsünü de anlayamayacağız. Engelli yerine özürlü, görme engelli yerine kör, işitme engelli yerine sağır gibi söylemlerin söylenmesinin kolay ama hissetmesinin ve duyulmasının derin acısını, bak bunu hiç anlayamayacağız.
Her şeyden öte tüm bu engellere rağmen hayatın ve insanların sizin önünüze bunca engel çıkartmasını ise anlayamadık anlayamayacağız...
Anlayamadıklarımız bir tek engelli kardeşlerimiz değil, biz toplum olarak hatta küresel anlamda kadınları da anlayamıyoruz.
İlk olarak dünya ekonomi formunun 2006 yılından bu yana her yıl yayınladığı rapordan bahsetmek istiyorum. Küresel cinsiyet eşitsizliği 2022 raporuna göre; Cinsiyet eşitsizliği sorununun ortadan kalkabilmesi için 132 yıla ihtiyaç var. Ne yazık ki hiç birimiz bunu göremeyeceğiz. Rapora göre hiçbir ülke cinsiyet eşitsizliği sorununu tam olarak çözebilmiş değil. Erkekler kadınları hiç bir zaman anlayamadı, anlayamayacak da. Mesela fiziğinin; iktisat, pazarlama, insan kaynakları gibi konularının önüne geçmesinin nasıl hissettirdiğini anlayamazsınız! Doğar doğmaz takılan evinin kadını olacaksın prangasının nasıl yara yaptığını da anlayamazsınız. Kız arkadaşlarınızla kahkahalarla gülerken etraftaki pis bakışlar altında kalmanın ne demek olduğunu anlayamazsınız. Eşit işe eşit ücret alamamanın ne demek olduğunu anlayamazsınız. Gece kız başına eve dönerken çantandaki biber gazına dokunarak onun varlığıyla güç bulmanın ne demek olduğunu anlamanıza imkân yok. Telefonunuzun sık kullanılanlarında KADES uygulaması yüklü değilse, şiddet görme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığınızda sığınacağınız tek şey bu uygulama değilse, bizim ne hissettiğimizi anlamanız imkânsız. Zorla evlendirilmenin, kız çocuğu olduğunuz için okutulmamanın, otobüse bindiğinizde tacize uğramanın, tecavüze uğrayıp öldürüldüğünüzde onun da orada ne işi varmış ya da öyle giyinmeseymiş söylemlerinin ne kadar yaralayıcı ve zor olduğunu anlayamazsınız, anlayamayacaksınız.
Tüm bu zorluklara ve çizilen sınırlara rağmen kadın başımıza elimizin hamuruyla siyaset yapmamızı, iş hayatında yükselmemizi işte bunu hiç anlayamazsınız. Kadınları hiç bir zaman anlayamayacaksınız. Çünkü siz bu bedenin içinde yaşamıyorsunuz.
Üçüncü ve son olarak dilsiz emanetlerimizi de anlayamadığımız çok açık.
Eğer anlayabilseydik Konya da, Mamak da, İstanbul Büyükşehir'de ve hatta Eskişehir Odunpazarı'nda sokaktaki dostlarımızın hangi kötü şartlara maruz kaldıklarını ve bir yıl önceydi savunmalarının hiçbir şey ifade etmediğini de anlardık.
Yine aynı şekilde ölen hayvanların Odunpazarı Belediyesi barınağının yanındaki 2. derece sit alanına geceleri usulsüzce gömülmesini de anlayamıyoruz.
Kadınların, çocukların, engellilerin ve tüm insanlığın eğitim haklarının elinden alınmadığı, çocukluklarını giydikleri gelinlikle unutmadıkları, bedenlerinin hem sermaye hem namus sayılmadığı, erkeklerin ve hem cinslerinin şiddetinden yılmadıkları, dilsiz emanetlerimiz olan sokak hayvanlarına kimsenin zulmetmediği, insanların farklılıkları sebebiyle ötekileştirilmediği, engelleri yüzünden yaşam haklarının elinden alınmadığı ve daha nice bu konuşmaya sığmayan dileğin olduğu, sadece birlikte inşa edebileceğimiz o güzel yepyeni Türkiye'ye ve dünyaya buradan selam olsun.