Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Güntülü Ak, COVID-19’un erkekleri ve dezavantajlı grupları daha fazla etkilediğini belirterek hastalığın şiddetinde rol oynayan faktörlere ilişkin bilgilendirmede bulundu.
Risk faktörleri hastalığın seyrini olumsuz etkiliyor
Prof. Dr. Ak, Eskişehir Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Halk Sağlığı Dergisi’nde (ESTÜDAM) yayımlanan “COVID-19’un Klinik, Laboratuvar ve Radyolojik Özellikleri” başlıklı makalesinde risk faktörlerinin başında ileri yaş, bir ya da birden fazla hastalığın birlikte seyretmesinin geldiğini bildirdi. Kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, kronik akciğer hastalıkları, kronik böbrek yetmezliği, obezite, kanser, immunsupresif durumlar, kronik karaciğer hastalığı ve sigara kullanımının hastalığın seyrini olumsuz etkilediğini kaydetti. Bunların dışındaki risk faktörleri için; “Çeşitli çalışmalarda erkeklerin COVID-19 açısından dezavantajlı olduğu belirtilmiştir. Ülkemizde de COVID-19 nedeniyle vefat eden 5 bin 97 kişiden 3 bin 183'ünün (yüzde 62) erkek olduğu bildirilmiştir. Yine toplumdaki eşitsizliklerden etkilenen kişilerin de COVID-19 açısından dezavantajlı popülasyonları oluşturdukları görülmektedir” açıklamasında bulundu.
Asemptomatik semptomatiğe dönebilir
Olguların geniş bir yelpazeye yayıldığını belirten Prof. Dr. Ak şu saptamalarda bulundu:
“Asemptomatik olguların sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak azımsanmayacak ölçüde olduğu söylenebilir. Asemptomatik kişilerin hastalığın yayılmasındaki rolleri tartışılmaz bir durumdur. Bu da bize kişi bazında alınması gereken önlemlerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Semptomatik olgularda hastalığın başlangıç klinik bulgularını diğer viral enfeksiyonlardan ayırt etmek pek mümkün değildir. En sık görülen semptomlar ateş ve öksürüktür. Bu semptomları halsizlik, miyalji ve nefes darlığı izlemektedir. Daha az sıklıkta baş ağrısı, boğaz ağrısı, iştahsızlık, hemoptizi, bulantı, ishal, koku ve tat alma duyusunda bozulma ve konjonktivit rapor edilmiştir. Ağır olgular bilinç bulanıklığıyla gelebilir. Cilt lezyonları diğer viral enfeksiyonların bulgularına benzer olup özgül bir bulguya dair veriler henüz net değildir. Semptomatik olgularda klinik tablonun ağırlık derecesi oldukça geniştir. Hastalar karşımıza hafif semptomlarla gelebileceği gibi çoklu organ yetmezliği gibi oldukça ağır bir klinik tabloyla da gelebilirler."
Hastalık hangi organda ne kadar hasar bırakır?
Prof. Dr. Ak, açıklamasının devamında, "Ağır seyirli hastalarda başlangıçta olmayan veya hafif olan nefes darlığı 1 hafta - 10 gün içinde hastalığın ilerleyip gelişmesiyle solunum destek cihazları gerektirebilir. Hastalığın seyrinin kötüleşmesi akciğerler yanında diğer organları da etkileyebilir. COVID-19’a ikincil enfeksiyonların eklenmesi nadir, ancak yoğun bakım yatış süresinin uzamasıyla birlikte mümkün bir durumdur. İyileşme süresi hastalığın ciddiyetine göre birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişebilmektedir. Hastalık sonrası hangi organda ne kadar hasar kalacağı henüz bilinmeyen bir konudur. COVID-19’un solunum fonksiyonlarına etkisiyle ilgili bilgi birikiminin zamanla oluşacağı söylenebilir.” diye belirtti.