Eskişehirli 32 yaşındaki heykeltıraş Orhan Gazi Keskin, İnönü ilçesine bağlı kırsal Aşağıkuzfındık Mahallesi'nde babasının eskiden ahır ve depo olarak kullandığı alandaki atölyesinde eserler üretiyor.
Aşağıkuzfındık'ta doğup büyüyen Keskin, yükseköğrenim sürecinde kısa dönemlerde beden eğitimi öğretmenliği ve plastik sanatlar eğitimi alıp bıraktıktan sonra heykeltıraşlığa yöneldi.
Keskin, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden mezun olduğu 2019'dan bu yana babasının eskiden ahır ve depo olarak kullandığı alandaki atölyesinde mermerden heykeller yapıyor.
Atölyesinin bitişiğindeki evde kendisine yaşam alanı da inşa eden Keskin, sanatının parçası olan eskiz ve çizim aşamalarını evinde, yontma ve kesme işlemlerini atölyesinde icra ediyor.
Keskin'in evindeki çizim odasında tasarım olarak başlayan sanat yolculuğu, tonlarca ağırlıktaki mermer kütlelerinden çıkardığı eserlerle atölyesinde ürüne dönüşüyor.
Atölyesinde 5 yıldır heykel üreten Orhan Gazi Keskin, zor bir malzeme olan mermerin kendisi için zamanla tutkuya dönüştüğünü, heykel sanatının zaman, mekan ve sınırının bulunmadığını söyledi.
Tonlarca ağırlıktaki mermerin yolculuğunun çok meşakkatli olduğunu belirten Keskin, şöyle devam etti:
"Mermer binlerce çeşidi olan bir malzeme. Sertliği, yontulması, yapısı, reaksiyonları çok farklıdır. Her katmanında farklı bir yapıya ve renklere sebep olursunuz. Temelde bakmamız gereken şudur: Karşımızda bir mermerden ziyade dağdan kopmuş bir parça var. Ocaktan gelirken bir blok 5 ton da olsa 50 ton da olsa bir ciddiyetle yaklaşmanız gerekiyor."
Mermeri Afyonkarahisar veya Balıkesir'den getirtiyor
Keskin, heykele dönüştürdüğü mermeri genellikle Afyonkarahisar'dan, bazen Balıkesir'in Marmara Adası'ndan, yurt dışından temin ettiğini dile getirdi.
Afyonkarahisar'da çok sayıda mermer ocağının bulunduğunu, bu endüstrinin geliştiğini anlatan Keskin, "Birçok mermer üreticisi de bana destek oldu. Afyonkarahisar'dan edindiğim mermerler kolay işlenebilir, parlak ve kontrol edilebilir kırılmalar yaratıyor." dedi.
"Burası bir vaha gibi"
Çocukluğunun eskiden köy olan Aşağıkuzfındık'ta geçtiğini, bölgenin kültürünü ve iklimini iyi bildiğini anlatan Keskin, "Bundan dolayı burada çalışmak benim için daha kolay. Birçok arkadaşım sanayilerde, şehir merkezlerinde veya evde çalışıyor fakat benim için oldukça pratik. Yeri geldiğinde traktör de kullanıyorum kepçe de kullanıyorum." ifadesini kullandı.
Yeni tanıştığı kişilerin, atölyesini gördüğünde şaşırdığını kaydeden Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dış kapıdan içeri girdiklerinde burası bir vaha gibi görünüyor. Elbette bu da onları çok şaşırtıyor, neticede alışık olunmadık bir durum. Ben daha ulaşılabilir bir yerdeyim, bu da güzel sonuçlar doğuruyor. İnsan sosyal ilişkileri güçlü olduğunda, kendini ifade etme yolları aradığında bundan akademik eğitim almamış, belki plastik sanatsal ögeleri hiç görmemiş insanlar bile etkilenebiliyor. Bu durum köylülerimle pozitif anlamda pozitif bir etki oluşturdu. İnanç, görüş fark etmeksizin şu an çevremden destek görüyorum."
Keskin, bulunduğu konumun kendisine farklı avantajlar sağladığını, bu durumun hayatının akışını engellemediğini söyledi.
"Merkezde yaşayanlarla aynı olanaklara sahibim, ama gürültü ve ses kirliliğinden uzağım"
Kırsalda olup internete ulaşabilmesinin kendisini evrensel de yaptığını vurgulayan Keskin, "Dünyanın herhangi bir noktasında bir şey olduğunda merkezde yaşayan birisiyle aynı anda haber alıyorum. Öte yandan gürültü ve ses kirliliğinden uzak olduğum için tabii ki daha iyi motive oluyorum, daha iyi besleniyorum. Yeri geldiğinde şehrin içindeki kaosa karışabiliyorken, istediğimde bozkıra çekilebiliyorum." diye konuştu.
Sipariş üzerine eserler yaptığını, eserlerinin koleksiyonerlerin ilgisini çektiğini anlatan Keskin, atölyesinde yonttuğu heykellerle ilk kişisel sergisini açmayı planladığını sözlerine ekledi.