AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Mavi Vatan ile ilgili, "Türkiye’nin meşru hak ve menfaatlerinin muğlak ifadelerle politik rekabetin parçası haline getirilerek sunulması son derece yanlış anlaşılmalara yol açar. Devletimizin çıkarlarını savunmak bakımından meseleyi yanlış yerlere götürür. Hiçbir siyasi partinin bu duruma düşmesini istemeyiz. Rakibimiz olsa bile bu konularda doğru yerde durmasını temenni ederiz" dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık ettiği Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Toplantısı'nın gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Selde hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Çelik, ”Genç bir kardeşimiz de vefat etti. Ailesine ve bütün CHP camiasına başsağlığı diliyoruz. Hükümetimiz devletimiz, gereken her türlü desteği sağlayacaktır. İlgili bakanlarımız sahadadır. Üzücü haberler üst üste geldi bugünlerde. İtalya’da da bir helikopter kazasında dört vatandaşımızı kaybettik" dedi.
Diyarbakır Annelerinin sürekli gündemlerinde olduğunu söyleyen Çelik,” Terörle mücadele operasyonlarının devam ettiği kaydeden Çelik, Bu Türkiye’nin hiçbir şekilde taviz vermeyeceği en meşru mücadelelerinden bir tanesidir. Eğer Türkiye bu mücadeleyi vermeseydi hemen sınırının yakınında DEAŞ'ın PKK’nın bir takım terör yapılanmaları ortaya çıkacaktı. Bu gayrimeşru yapılanmaların hiçbir şekilde mümkün olmayacağını herhangi bir şekilde sınırımıza yakın bölgelerde böyle yapılanmalara izin vermeyeceğimizi, herhangi bir terör örgütü sembolünü buraya astırmayacağımızı defalarca ifade etmiştik" diye konuştu.
Terörle mücadelede 7 gün 24 saat esasına göre en kararlı mücadelenin verildiğini ifade eden Çelik, ”Burada üzücü ve dikkat çekici nokta şudur; Türkiye terörle mücadeleyle ilgili ne zaman yeni bir aşamaya girse, yeni bir operasyon yapacağını bahsetse müttefiklerimiz özellikle demokrasi ile yönetilen ülkelerden endişeliyiz diye bir açıklama geliyor. Bugüne kadar neyden dolayı endişeli olduklarını anlamış değiliz. Tam tersine bu operasyonları demokrasinin geleceği için, hür dünyanın geleceği için demokratik dünya geleceği için desteklemeleri gerekir. Biz bunu şöyle okuyoruz; herhangi bir ülke Türkiye'nin sınırlarını korumak için, içindeki ve dışındaki unsurlara karşı koyduğu bu irade karşısında ‘Endişeliyiz’ diyorsa biz o ülkenin mücadele ettiğimiz terör örgütlerinden bir tanesini kendisi için bir vekalet savaşında bir enstrüman bir araç olarak kullandığını düşünüyoruz. Türkiye gibi güçlü bir ülkenin, bir Avrupa ülkesinin NATO ülkesinin yapacağı operasyonda endişeliyiz yerine ‘arkanızdayız, destekliyoruz’ demesi lazımdı” dedi.
Çelik terörle mücadelenin kararlılıkla devam edeceğine bir kez daha dikkat çekerek,” Bu yanlışı yapanlar Afganistan’da da yaptılar. Herkesin kaybettiği, başka unsurların kazandığı, hür dünyanın büyük bir bedel ödediği bir tablo ortaya çıktı. Bizim aslında kendi milli güvenliğimiz içini sınır güvenliğimiz için, demokrasimiz için verdiğimiz bu mücadele bir bakıma terörü kullanarak uluslararası mekanizmaları ve uluslararası hukuku ihlal etmek isteyenlere uluslararası sistemi zehirlemek isteyenlere karşı da verilen mücadeledir. Bu bakımdan TSK, ve içeride Jandarmamız, sahil güvenliğimiz, polisimiz bütün gücüyle bu mücadeleyi vermeye devam edecektir” dedi.
Efes tatbikatının geniş çaplı bir tatbikat olarak dünyanın bir çok yerinde ses getirdiğine vurgu yapan Çelik,” Bu tatbikat vesilesi ile Ege Adaları’nın silahlandırılması konusunda Cumhurbaşkanımızın çok güçlü açıklamaları oldu. Yunanistan’ın bu açıklamaları çarpıtan, hukuku ihlal eden propaganda çalışması bir kez daha faaliyete geçti. Yunanistan bizim komşumuz, komşumuzla kendi meselemizi masada çözecek birikime sahibiz. diyaloğa açığız. Ama Yunanistan’ın sürekli üçüncü ülkeleri işin içine katması hukuk ihlallerini işe karıştırması maalesef bu süreci olumlu istikamette ilerlemekten mani kılmaktadır" açıklamasında bulundu.
"Adaların silahlandırılmaması hukukun gereğidir"
Adaların silahlandırılması ile ilgili konuşan Çelik,” Adaların silahlandırılmaması hukukun gereğidir. Lozan Antlaşması'nın ve Paris Antlaşması'nın gereğidir. Bu aslında Lozan Anlaşması ve Paris Anlaşması ile teminat altına alınmıştır. Paris Anlaşmasında 14 Adanın silahsız statüde olması gerektiği ifade ediliyor. Yunanistan orantısız şekilde askeri varlık bulundurmaya çalışıyor. Bunun ne manaya geldiğini biliyoruz. İşi kitabına uydurmak açısından böyle bir şey olmadığını söylüyorlardı. Yakın zamanda Miçotakis’in bütün niyetini açığa çıkan bir açıklama oldu” dedi.
Miçotakis’in adaların silahlandırılmasına yönelik açıklamasına tepki gösteren Çelik, “Kafanıza göre bunlar modası geçmiş işler derseniz ortada uluslararası sistem kalmaz. Yunanistan aslı astarı olmayan bir takım propagandalarla dönüştürmeye çalışıyor. Bu mesajların ilk üstüne atlayan Fransa oluyor. Halbuki Lozan’da hiçbir deniz üssü bu adalarda yapılamayacak, askeri tahkimat olmayacak diye açık ifade var. Dünyada kendi deniz milinin iki katı kadar hava sahası talep eden başka bir ülke yok. Bütün bunlar ortadayken tutup bunları silahlandırmaya devam etmek bu anlaşmaları ihlal etmektir. Türkiye o zaman hukuk çerçevesinde bunların egemenlik meselesini tartışmaya açarım diyor. Bunun arkasından gelen cevap; bir takım emekli askeri konuşturuyorlar. Buna Türkiye’nin saldırganlığı gibisinden etiket koymaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını çarpıtarak, bizim yaptığımız açıklamaları çarpıtarak bir savaş durumu gibi sunmaya çalışıyorlar. Burada hukuku ihlal eden taraf Yunanistan tarafıdır. Gelin bu meseleyi masada çözelim, diplomatik yollarla çözelim diyen biziz. Siz masada çözümü erteleyerek sahada hukuksuzluk konusunda filli durum oluşturarak ülkemiz de sahada sahadaki net varlığını açıkça ortaya koyacaktır” diye konuştu.
Türkiye’nin Mavi Vatan konusunda hassasiyetinin hukuka uygun olduğunu ifade eden Çelik, “Burada asıl sorun Türkiye’nin Mavi Vatan konusundaki tanımının hukuka uygun olmasıdır. Yunanistan ise bu tutumumuzu kendi maksimalist yaklaşımları için bir tehdit olarak görmesidir. Meşru Kıbrıs Barış Harekatı’nı bile bir tehdit, Helenizm’in çektiği bir acı olarak sundu Amerikan Kongresinde Miçotakis. Bunların hepsi Avrupa’daki aşırı sağın yaklaşımında gördüğümüz bir üsluptur” dedi.
"Hiçbir siyasi partinin bu duruma düşmesini istemeyiz"
CHP’nin Mavi Vatan konusundaki açıklamasına da değinen Çelik,” Burada Türkiye içindeki tüm siyasilerin açıklama yaparken çok hassas olması lazım. Şimdiye kadar mavi vatan tanımına CHP yetkilisinden maksimalist açıklaması gelmişti. Biz de bunun hukuki olduğunu söyledik. Bu şahsın açıklaması daha sonrasında değişmedi. Türkiye’nin meşru hak ve menfaatlerinin muğlak ifadelerle politik rekabetin parçası haline getirilerek sunulması son derece yanlış anlaşılmalara yol açar. Devletimizin çıkarlarını savunmak bakımından meseleyi yanlış yerlere götürür. Hiçbir siyasi partinin bu duruma düşmesini istemeyiz. Rakibimiz olsa bile bu konularda doğru yerde durmasını temenni ederiz" ifadelerini kullandı.
"Cumhur İttifakı açısından bu konu net berrak bir konudur"
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına yönelik konuşan Çelik, ”Üzücü bir şekilde Türkiye’de hiçbir şekilde demokrasimize fayda sağlamayacak bir takım mezhep tartışmaları ve etnik kimlik tartışmalarına şahit oluyoruz. Bahçeli, Cumhurbaşkanı adayımızı söylemişti. AK Parti adına bunun böyle olduğunu defalarca ifade ettim. Bunlara rağmen tekrar tekrar adayınız kim diye soruyorlar. Cumhur İttifakı açısından bu konu net berrak bir konudur. Karşımızdaki ittifak açısından bu konu neredeyse bütün tartışmaların merkezinde yer alan bir konu. Bunun nasıl formüle edileceği konusunda her toplantı sonrası bir tartışma çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun partisinden gelen açıklamalar helalleşme ve hesaplaşma sarkacında gidip geliyor. Demokrasiye vurgu yapacaksınız, bunun üzerine bol bol cümle kuracaksınız, tartışma o ittifakın içinden gelecek Kılıçdaroğlu’nun kimliği ile ilgili, inancı ile ilgili tartışma son derece ayıptır. Türkiye'de herhangi bir makama aday olmak isteyen birisinin etnik, mezhebi ya da başka bir kimlik unsurunun tartışma konusu yapılması demokratik kültürü zehirleyen, insan haklarına aykırı bir durumdur. Türkiye’de mezhebi kimlik Türkiye’de ikinci sınıf vatandaş yoktur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes birinci sınıf vatandaştır. Sayın Cumhurbaşkanımız net bir şekilde ifade ettiler. Herhangi bir kimsenin mezhebi yada etnik kimliği üzerinden ötekileştirilmesine müsaade etmeyiz” diye konuştu.
"Radikal kimlikçilik dayatmaları demokrasimizi zehirler"
Bahçeli’nin konuşmasını alıntılayan Çelik, "Bahçeli konuşmasında bu tartışmayı dışladıklarını kaydetti. Bu ifadeler Cumhur İttifakı’nın ortak görüşüdür. Burada net bir şekilde herhangi bir makama aday olacak vatandaşımızın etnik kökeni ya da mezhebinin tartışılmasını doğduğu yer bakımından aidiyetinin tartışılmasını her bakımdan reddederiz. İnsan haklarına aykırı buluyoruz siyasi görüşümüz tarafından bu tartışmayı gündeme getirenleri kınıyoruz ve topyekun reddediyoruz. Buna benzer unsurlar üzerinden etiketlenmesi söz konusu olamaz. Radikal kimlikçilik dayatmaları demokrasimizi zehirler. Bu konuda sağduyulu olunmasında makul bir dil kullanılmasında yarar vardır. Siyaseti rekabet alanı olmaktan çıkarmak insanların etnik kökeni üzerinden husumet alanına dönüştürmek bu ülkeye kötülük yapmaktır. Hepimizin adları farklı olabilir soyadımız Türkiye Cumhuriyeti’dir.
"Türkiye açısından hiçbir şekilde kabul görmez"
AB Parlamentosunun yayınlanan raporuna yönelik konuşan Çelik, "AB parlamentosunun bir raporu yayınlandı. Demokrasi insan hakları gibi konular Türkiye ile dayanışma değil bilek güreşi yapma şekilde ele alınmış. Bu durumları şekilde sığ ve vizyonsuz bir kavga aracına çevirmek demokrasiye ve insan haklarına zarar vermektedir. Fasıllar tartışılan konulardaki eksikliklerin tamamlanması için var. Demokrasi ve hukuk meselesinin bir bilek güreşi olarak değerlendirilmesi hiçbir şart altında kabul edilemez. Bir iki tane Yunan ve Rum ikilisinin görüşlerinin bütün bir Avrupa Parlamentosu'nun görüşü gibi sunulması da Türkiye açısından hiçbir şekilde kabul görmez. İnsan haklarına ilişkin, Doğu Akdeniz’e ilişkin, Kıbrıs meselesine ilişkin yapılanların her biri Rum tezlerini, Yunan tezlerini almışlar kes kopyala yapıştır diye rapor haline getirmişler. Böylesine dengesiz, adaletsiz, tarafgir bir yaklaşım söz konusu olamaz. AB parlamentosunun tarihine de yakışmaz. O zaman yapılacak şey bellidir. Demokrasi ve insan hakları konusunda Türkiye ile dayanışma içinde olmak belli biz çizgide bulunmak arzunuz varsa varsa diyaloğu canlandırır vize serbestisini getirir, terörle mücadele iş birliğini ilkeli bir şekilde Türkiye ile kurarsınız. Bunların hiç birini yapmadan bu konuda konuşmak ciddi bir yaklaşım olarak gündeme gelmiyor” diye konuştu.
"Türkiye’ nin bütün ülke vatandaşları için güvenli ülke olduğunu belirtmek istiyoruz"
İsrail Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarını değerlendiren Çelik, “Bunlar başka ülkelerle kendi ülkelerinin arasında yansımalar olarak kararlar alınabiliyor olabilir. Türkiye güvenli bir ülkedir. Türkiye hem misafirlerini hem vatandaşını koruyabilecek ülkelerin başında gelmektedir Türkiye’nin güvenli ülke olduğunu burayı en beğenilen turizm destinasyonu olarak tanımlayan İsrail vatandaşları bilir. Onların açıklaması hangi sebeple yapılmıştır bilmemem. Bu açıklamayı Türkiye’yi güvensiz bir ülke gibi gösteren açıklamaların yanlış olduğunu, Türkiye’ nin bütün ülke vatandaşları için güvenli ülke olduğunu belirtmek istiyoruz” diye konuştu.
Yargıtay’ın Canan Kaftancıoğlu’nun siyasi parti üyeliğini düşürmesine yönelik konuşan Çelik, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalına ilişkin, "Yargıtay bir karar vermiş hukuk işleyecektir. Siyasi olarak söylenmiş sözün bir geçerliliği yoktur hukuki süreç işleyecektir” dedi.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın ihraç istemiyle disipline sevk edilmesine ise ”Bu CHP’nin iç meseledir. Ona karışmak istemem. O benim değerlendireceğim bir konu değil . Şu kısmı bizi ilgilendirir maalesef bu belediye başkanı hiçbir siyasi partiye yakıştıramayacağımız, demokrasiye, Türkiye'nin değerlerine inanmış, toplumsal dokuya inanmış hiçbir siyasi partiye yakıştıramayacağımız bir üsluplarla gündeme geliyor. Nefret dilini çok kolay kullanabilen, cinsiyetçi dili çok rahat kullanabilen, bunlarla övünen birisi. Avrupa’daki nefret siyaseti üslubunu kullananların fotokopisi gibi bir dil kullanıyor. Belki de Türkiye’de son yıllarda böyle bir üslupla ortaya çıkan çok az siyasetçi görünmüştür. Bu nefret dilini cinsiyetçi dili sahiplenen bu şekilde gündeme gelen bir siyasetçi demokrasi ve temel demokratik değerlere inanan hiçbir siyasi organizasyonun sahiplenmeyeceği birisi” dedi.
Yunanistan'ın masada çözümden kaçtığını kaydeden Çelik, "Yunan Burada dikkat çekecek nokta Yunan ordusu böyle şaka gibi tiplerin elindeyse trajik bir durumdur. Biz Yunanistan’a her zaman şunu söylüyoruz komşuyuz aramızda Ege Denizi var sorumlarımızı beraber çözmeliyiz. Miçotakis gibi ikili ajandaya sahip olmamalıyız. Cumhurbaşkanımıza sorumlarımızı beraber halledelim dedi. Kalleşçe bir tavır ki, Türkiye’ye karşı ne kadar kötü niyet beslediğini, müzakere değil kötü niyetle yaklaştığını gösteren bir şey yaptı. Türkiye büyük bir müzakere diplomasi devletidir. Yunanistan ile sorunları masada çözecek birikime sahiptir Türk diplomasisi buna sahiptir Yunanistan masadan kaçıyor. Konuyu ertelemek için masaya oturuyor. Biz bir gece ansızın gelebiliriz cümlesini terör örgütlerine karşı kullanıyoruz. Müttefikimize karşı kullanmıyoruz, müttefikimiz olmayan ülkelere karşı da kullanmıyoruz” diye konuştu.
Engin Özkoç’un açıklamalarına yönelik konuşan Çelik, ”Bu ifadeler Türkçeleştirilirken sanki Türk yerine Türkiye kullanılsın gibi bir yaklaşım sergileniyor. Kullanılan kelimelerin karşılığı Türkiye ise 'Türkiye' olarak kullanılacak. Türk ise 'Türk' olarak kullanılacak. Sanki Cumhurbaşkanımız Türk kelimesine karşı gibi sosyal medyada bir tartışma yürüyor. Kullanılan kelimelerin karşılığına göre kullanım olacaktır. Cumhurbaşkanımı bu konuda eleştirilecek son kişidir” dedi.
"Bunlar demokrasi açısından topyekun reddedilecek bir meseledir“
DBP’li vekilin polise yumruk atmasını sert sözlerle eleştiren Çelik, ”Terör örgütünün savunulduğu ve propagandasının yapıldığı toplantıları birileri demokratik toplantı gibi sunuyor. Halbuki demokrasinin kırmızı çizgisi terörle mücadeledir. Birisi teröre karşı net bir tutum göstermiyorsa onun demokrasi ile ilgili ,ikinci cümlesini dinlemeye gerek yoktur. O milletvekilinin dokunulmazlığı meclise geldiğinde AK Parti kaldırılması yönünde oy kullanacaktır. Bunlar demokrasi açısından topyekun reddedilecek bir meseledir“ dedi.
AK Parti’den CHP’ye tepki: “Hiçbir siyasi parti bu duruma düşmemeli”
AK Parti’den CHP’ye tepki: “Hiçbir siyasi parti bu duruma düşmemeli”
Medya Midas Medya Midas
SİYASET
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK Toplantısı'nın gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu...
Paylaş: