Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM'deki grup toplantısına katıldı. Bahçeli, burada yaptığı konuşmada, 13. Olağan Büyük Kongre'nin, Cumhuriyetin yüzüncü yıl dönümünü anlayacak, anlatacak, özümseyecek, önceliğine alacak, buna fikren, ruhen, ahlaken hazırlık yapacak bir kararlılığa sahne olduğunu ifade ederek, “Biz, 2023 yılını kafasında cem etmiş, ondan sonraki yılların yol haritasını belirlemiş bir anlayış, bir arayış, bir amaç eşliğinde yolumuza devam edeceğiz. Büyük Kurultayımızda, geleceğe dönük beş aşamalı stratejik hedeflerimizle rotamızı çizmiş durumdayız” diye konuştu.
"Sivil, geniş katılımlı, herkesi kapsayan, yeni yönetimsisteminin ruhuna ve dokusuna müzahir bir anayasa hazırlığı ikinci stratejik hedefimizdir."
MHP olarak, 2023 ve takip eden on yılları kapsayan stratejik hedeflerin ilkinin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne, daha yerinde bir ifadeyle, Türk Tipi Başkanlık Modeli'ne sahip çıkmak; ilke, kural ve kurumlarıyla yaşamasına, daha doğrusu kökleşmesine hizmet etmek olduğunu anlatan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Sivil, geniş katılımlı, herkesi kapsayan, yeni yönetim sisteminin ruhuna ve dokusuna müzahir bir anayasa hazırlığı ikinci stratejik hedefimizdir. Çalışan, üreten, ruh kökümüzden beslenen, manevi ve moral değerlerimizle eklemlenen yeni, yerli ve milli bir ekonomik sistemin ihyası ve inşası üçüncü stratejik hedefimizdir. Cumhur İttifakı'nın varlığı içinde terörle amansız mücadeleye, son terörist, son kanlı silahıyla ele geçirilesiye kadar destek vermek, Türk milletini bu şiddet ve dehşet sarmalından çekip çıkarmak dördüncü stratejik hedefimizdir. Hem ülkemizde, hem de küresel ve bölgesel zeminde diyalog, barış, huzur, sükûnet ve istikrar beşinci stratejik hedefimizdir. Yenilenmiş kadrolarımızla, vatan ve millet sevgisiyle çarpan kalplerimizle, ilkeli ve milliyetçi siyaset yapımızla istiklal içinde ulaşılacak parlak bir istikbale varız, hazırız, bu uğurda ne gerekiyorsa yapmaya da kararlıyız.”
"Aziz milletimize zincir vurmaya çalışan yerli ve yabancı ahmaklara izin vermeyeceğiz"
Cumhur İttifakı'nın munzam ve muazzam varlığıyla Türkiye'ye sahip çıkacaklarını söyleyen Bahçeli, “Al bayrağımızın solmasına, aziz milletimize zincir vurmaya çalışan yerli ve yabancı ahmaklara izin vermeyeceğiz, müsaade etmeyeceğiz. Kurultayımızı müteakiben Milliyetçi-Ülkücü irade tarafından seçilmiş Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu asil ve yedek üyelerimizle bir araya gelerek ilk toplantımızı da yapmış olduk. Bu toplantıda Başkanlık Divanı'nda görev alacak değerli arkadaşlarımızın seçimi yapılmıştır” şeklinde konuştu.
"Al bayrağımızın düşmesini, İstiklal Marşımızın susmasını, ezanımızın kesilmesini, kardeşliğimizin bozulmasını, sineye çekemeyiz, bilinsin ki kesinlikle çekmeyeceğiz"
Son bin yılın dünya tarihine damgasını vurmuş olan ve bir elin parmakları ile ancak sayılacak kadar az, büyük milletler arasında kuşkusuz ki en önemli yeri Türk milletinin aldığına dikkat çeken Bahçeli, “Ancak tarih, her millet için olduğu gibi Türk milleti için de hep zaferlerle ve başarılarla dolu değildir. Bizim için tarihin önemi de, değeri de bu gerçekçi analizde yatmaktadır. Bize göre, bin yıldır yaşadığımız Anadolu coğrafyası üzerindeki doğal ve stratejik tehditleri bilmek, bu topraklarda binlerce yıl daha var olabilmenin sırrını yakalamak demektir. Bugün, Türk milletinin üzerinde oynanan oyunların başlangıcı, yirminci asrın başında Çanakkale'ye çarpıp dönen zalim senaryolarda saklıdır. Günümüzde gerçekleşenler, Milli Mücadele kahramanlarının Lozan'da durdurduğu emperyalist sürecin, yeniden ve farklı formatlarla Türk milletine dayatılmasından başka bir şey değildir. Lozan'dan önceki son durak Sevr, son ders ise Çanakkale Savaşları'dır. Çanakkale ile başarılamayan, ancak Sevr ile yapılmak istenen, Türk milleti için ayrılıştır, bölünüştür, parçalanıştır, yok oluştur. Bugün karşımıza tekrar çıkanlar, dün Çanakkale'den def edilenlerdir. Bugün karşımıza yeniden çıkanlar, dün İzmir'den denize dökülenlerdir. Bugün karşımıza bir kez daha çıkanlar, ana karnındaki bebekleri süngü ile deşenlerdir. Şunu herkes bilmelidir ki, zillete asla katlanamayız. Milli bekamızın yağmalanmasına asla göz yumamayız. Rengini şehitlerimizin kanından almış al bayrağımızın düşmesini, bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını, inancımızın mukaddes çağrısı olan ezanımızın kesilmesini, nifak ile bin yıllık kardeşliğimizin bozulmasını, sineye çekemeyiz, bilinsin ki kesinlikle çekmeyeceğiz” ifadelerini kaydetti.
"Hiç kimse bize, mesela esir Türkler hakkında istikamet gösteremez, ikazen hatırlatma yapamaz"
Bugünkü şartlarda bölücülerle, terör örgütleriyle, Türkiye düşmanı çevrelerle emel ve hedef birlikteliği içinde olanların geçmişten mutlaka ders çıkarması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle konuştu:
“İçine düştükleri yanlış hesaptan dönmelidirler. Kaynağımız Ötüken, kökümüz Söğüt, ülkümüz Turan, gövdemiz Türkiye'dir. Türk milleti bu coğrafyanın kınına sığmayan kılıcı, tarihin bağrına saplanan okun keskin ucudur. Üç kıtada hatıralarımızın ayak izleri, kutlu eserlerimizin tüten dumanı hala görmesini bilenler için vardır ve ortadadır. Özellikle hiç kimse bize Türklük konusunda söz söyleyemez. Hiç kimse bize, mesela esir Türkler hakkında istikamet gösteremez, ikazen hatırlatma yapamaz. Uygur Türkleri'nin hüznü yüreğimizdedir. Türkmeneli'nin sevdası iliklerimizdedir. Akmescit'in dramı vicdanımızda, Kıbrıs Türklüğünün davası iffetimizde mahfuzdur. Lütfen dikkat buyurunuz, Türk milletiyle gönül bağı kopmuş kim varsa bize Uygur Türkleri konusunda laf ediyor, ileri geri konuşuyor. Bölücüsünden kozmopolitine, işbirlikçisinden ilkesizine, haininden hayasızına kadar hepsi ağız birliği etmişçesine fikriyatımızın kilit taşları hakkında bilirkişilik taslıyor, gevşek gevşek atıp tutuyor. Be hey gafiller, Türklük ne zamandır sizin ana meselesiniz oldu? Bayram değil seyran değil, hangi ara Türklüğe bu kadar sempati beslediniz? Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Limasol kentinde, cami duvarlarına Türklere ölüm yazan faşist ırkçılarla sizin aranızda esasen ne fark vardır? Merhum Ziya Gökalp bakınız böylelerine nasıl sesleniyordu: Türk olsan, olmasan sen Türk düşmanısın! Çünkü benim gayem Türk'ü yaşatmak, seninki öldürmek her yaşatanı. Niyet sahiplerinin derdi başkadır. Biz bunu biliyor, kötürüm maksatları isabetle tefrik ediyoruz.”
"Türk, Türk'tür, başka bir ayrım ve kategori tefrikadır, fitnedir"
Milliyetçi Hareket Partisi'nin, Uygur Türkleri'nin kanayan yarasına yabancı başkentlerin prizmasından bakmayacağını, bakamayacağını aktaran Bahçeli, “MHP, Washington'un gözüyle Pekin'i şekillendiremez, Pekin'in gözüyle de Washington'u kavrayamaz. Türkmeneli davasına Barzani küstahlığıyla yaklaşmaz, yaklaşamaz. Kıbrıs Türklüğü'nün hak ve çıkarlarını Rum palikaryasının veya küresel baskı gruplarının dayatmalarıyla ele almaz, alamaz, almayacaktır. İnançlarımız, ilkelerimiz ve ülkülerimiz ne diyorsa ona göre hareket ederiz, ona göre duruş sergileriz. Herkes haddini bilsin, atacağımız taşı da biliriz, yiyeceğimiz aşı da biz seçeriz. CHP böyle demiş, İP şöyle demiş, HDP şunu söylemiş bizim için sadece gürültü kirliliğidir. Türkmeneli'ne Kürdistan diyenler tarihin çöplüğüne atılmış çürükler, küresel emperyalizme maşalık yapan çarpık zihniyetlerdir. Türkmeneli Türk'tür, Türk'ün ta kendisidir, ebedi öz yurdudur. Türk'ün Şii'si, Sünni'si, yani mezhepsel ayrımı değil; bayraklaşmış tarihi kimliği, yüksek milli şuuru her şeyin önünde, her mevzunun üstündedir. Bu uğurda samimi mücadele veren, Türkmen kardeşlerimizin haklı davasının sesi olan, ne var ki aldığı bir kararla görevinden istifa eden Sayın Erşat Salihi'ye teşekkür ediyor, kendisini her zaman muhabbetle kucaklayacağımızı, çalışmalarını hiç unutmayacağımızı ifade ediyorum. Türk, Türk'tür, başka bir ayrım ve kategori tefrikadır, fitnedir” değerlendirmesinde bulundu.
"Yapmıştım, yapacaktım değil, yaparım ve yapacağım kararlılığıyla Türk milletinin tekrar cihan ruhuna sahip olması mümkündür ve hedefimiz de budur"
“Karabağ Savaşı'nda, Ermeni propagandasına nefes olan CHP'nin bir gün de çıkıp Türkmeneli'deki gözyaşlarından; Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu'nun çiğnenmiş haklarından bahsettiğini duyanınız oldu mu?” ifadelerini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
“28 Mart 1991'de yaşanan Altınköprü katliamına ses çıkardığını, 1821 Mora soykırımını nefretle kınadığını bir Allah'ın kulu işitti mi? Peki, bu ayın ilk haftasında alay-ı valayla Irak'ı ziyaret eden Papa'nın Türkmenlerin haklarıyla ilgili tek bir kelam ettiğine şahit olundu mu? Küresel sömürü ve köleleştirme ablukasına en ufak itiraz, eleştiri, tepki gösterebildi mi? Defalarca söyledik, yine söylüyoruz; Türk'ün Türk'ten başka dostu da seveni de yoktur. Dün böyleydi, bugün de aynıdır. Batı'nın, Müslüman denildiğinde anladığı Türk'tür. Bu nedenle Limasol'da cami duvarlarına nefret boyasıyla haç resmi çizilmiş ve Türklere ölüm yazılmıştır. Bizim Türk milletine bağlılığımız bir siyasetin konusu değil, bir sevdanın, bir sadakatin, bir vefanın, bir varoluş bilincinin sonucudur. Andımızı istismar edenler, Türklüğü kirli projelerine malzeme yapmak için kuyruğa girenler bu sevdadan ilelebet mahrum olan kimliksizlerdir. İnancımız odur ki, muzaffer milletimizin başaramayacağı hiç bir şey yoktur. Mazide yaptıkları hem kefilimiz, hem de umudumuzdur. İstersek yine yaparız, yine başarırız, yine her müşkülatın üstesinden geliriz. Bu yürek bizde var, bu irade bizde var, bu inanç bizde var, bu azim bizde var, bu kahraman ruh milletimizde sonuna kadar vardır. Artık keşkelerle ve pişmanlıklarla oyalanacak vaktimiz kalmamıştır. Yapmıştım, yapacaktım değil, yaparım ve yapacağım kararlılığıyla Türk milletinin tekrar cihan ruhuna sahip olması mümkündür ve hedefimiz de budur.”
"İstanbul Sözleşmesi'nin yayınlanmış bir Cumhurbaşkanlığı Kararıyla feshi doğru ve yerinde bir uygulamadır"
İstanbul Sözleşmesi etrafında yürütülen tartışmaların esef verici boyutlara tırmandığının altını çizen Bahçeli, “Öyle bir istismar kampanyası devrededir ki, kadına şiddet sanki cezasız ve yaptırımsız kalacak; taciz, tecavüz ve saldırıların önü açılacaktır. Bu sakat, sorumsuz ve sinsi propagandanın sistematik şekilde körüklendiği açıktır. Şu hususun da altını kalın bir şekilde çizmek isterim: Milliyetçi Hareket Partisi kadına yönelik şiddeti ön şartsız reddetmektedir. Canilerin hak ettiği cezayı bulması insanlık onuruna saygının bir gereğidir. Ancak sabahtan akşama kadar televizyon ekranlarından şiddeti teşvik eden program, haber ve dizileri de aynı oranda kınadığımızı söylemek boynumuzun borcudur. Bilhassa televizyon dizilerinden kadınlara uygulanan şiddet sahnelerinin kesilmesi, aynı şekilde toplumsal duyarlılığın ve farkındalığın tahkimi bize göre çok acil bir ihtiyaçtır. İstanbul Sözleşmesi beklentileri karşılayamamış, sadra şifa olamamıştır. Dahası mezkur sözleşmenin toplumsal cinsiyet kimliğine ilişkin hükümleri aileyi, manevi değerleri, toplumsal düzen ve dengeyi tehdit etmiştir. Sözleşmeyi imzalayıp taraf olmak kadar, çekilmek de imzacı bir ülke adına haktır, hukuki bir tasarruftur. Bu itibarla, İstanbul Sözleşmesi'nin yayınlanmış bir Cumhurbaşkanlığı Kararıyla feshi doğru ve yerinde bir uygulamadır. Kadın haklarını yalnızca sözleşmeye bağlı görmek, bahse konu feshin arkasından feci sonuçların doğacağını iddia etmek cehalet olduğu kadar bilinçli bir saptırmadır. İstanbul Sözleşmesi'nin bir maddesini bile okumayanların, bu kapsamda tahrik ve tahrip diline saplanması acıklı ve ahlaksız bir halin varlığına delildir, vahim bir işarettir. CHP yönetimi, parti teşkilatlarını saran taciz vakalarını unutmuş gibi davranarak kasten suyu bulandırmaktadır. Ve Danıştay'ın kapısına dayanmıştır. İP aynı havadadır. HDP deseniz aynı tavdadır. Zillet ittifakı sürekli krize oynamaktadır. Her tartışmadan nemalanma çabasındadır. Fakat her seferinde de baltayı taşa vurmaktadır” açıklamasında bulundu.
Harp Okulları Yönetmeliği'nde düzenlenen giriş kriterleri arasından, irticai görüşleri benimsememiş olma halinin Türk Ceza Kanunu'nda suç olarak düzenlenmediğinden çıkarılmasının bildik ezberleri tekrar alevlendirdiğini vurgulayan Bahçeli, “Bunun yerine de, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak şartı getirilmiştir. Asker ocağı Peygamber ocağıdır. Düşmanın üzerine Allah Allah nidasıyla yürüyen kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin töhmet altında bırakılması, irticai tehditlerin odağı haline geleceğinin yüzsüzce ifade edilmesi tepeden tırnağa kara propagandadır. Bu konuda duyarlı olduğunu iddia eden herkese soruyorum: 15 Temmuz'da yaşanan ve bu hunhar işgal girişiminin tarafı olan terör örgütünün, TSK'ya nasıl yuvalandığına dair bir fikri ve kanaatleri var mıdır? Madem irticai faaliyetlere karşı bu kadar hassastınız, o zaman FETÖ'nün 1980'li yılların başından itibaren askeri okullara nasıl sızdığını, örgüt üyelerinin nasıl kamufle olduklarını ne çabuk hafıza kayıtlarınızdan çıkardınız? CHP'nin isnatları, bazı kiralık kalemlerin yorumları, bazı gazetelerin yayınları sanaldır, yavandır, gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bu zillet cephesine soruyorum; Müslüman Türk milletinin inançlarından ne istiyorsunuz? Türkiye'yi inanan-inanmayan, laik-anti laik diye kamplara ayırdığınız yetmedi mi? Camilerin bombalanacağını şerefsizce gündeme taşıyan FETÖ'cülerin peşine takılmaktan, onların piyonu olmaktan utanmadınız mı?” ifadelerini kaydetti.
"(CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na) Dokundurmam dediğin HDP, kuklası olduğu PKK'yla vatanımıza dokundu, evlatlarımıza dokundu, huzurumuza dokundu, milli birlik ve beraberliğimize dokundu"
Türkiye'nin laik, sosyal, demokratik ve hukuk devleti olduğunu hatırlatan Bahçeli, şunları aktardı:
“Ancak irtica tehlikesini kılıf yaparak estirilen İslam düşmanlığına tahammülümüz da söz konusu olamayacaktır. Ne gariptir ki, milli ve manevi her meselede muhalif tavrını gösteren CHP; konu HDP oldu mu, sıra egemenlik haklarımıza ve terörle mücadeleye geldi mi kahredici bir üslup takınmaktadır. Kılıçdaroğlu diyor ki, HDP'ye dokundurmam. Kılıçdaroğlu diyor ki, HDP'nin yanlışı olursa söyleriz. Bu durumda akla gelen ilk ihtimal, HDP'nin CHP'ye iltihak hazırlığı içinde olması, sonuçta PKK'nın siyasi ayağının CHP'de tecellisidir. Kılıçdaroğlu, anlaşılan HDP'yle süren yasak ve kanun dışı ilişkiyi resmileştirme arzusundadır. Yeni isim olarak da ‘Cumhuriyet Halk ve Halkın Partisi'ni tercih etmesi hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. Kılıçdaroğlu'nun kollarını açarak HDP'nin önünde zırh olması hiçbir gerçeği değiştirmeyecek, işleyen hukuki süreci durdurmaya kafi gelmeyecektir. Biz PKK eşittir HDP diyorduk, meğer kanlı denkleme CHP de bodoslama girmiştir. Kılıçdaroğlu'nun HDP'nin yanlışı olursa söyleriz ifadesi tam bir hezeyan, tam bir aymazlık, tam bir sefillik örneğidir. Sayın Kılıçdaroğlu, HDP'nin ihanet ve yanlışlarını herkes gördü de bir tek sen mi görmedin? Yazık sana, yuh olsun senin zihniyetine. Dokundurmam dediğin HDP, kuklası olduğu PKK'yla vatanımıza dokundu, evlatlarımıza dokundu, huzurumuza dokundu, milli birlik ve beraberliğimize dokundu. Haberin oldu mu? Bundan dolayı vicdanın sızladı mı? Dokundurmam diyorsan, ihanete ortaksın demektir. Dökülen kanlarda, alınan canlarda payın var demektir. Ve sorulacak hesap da Allah şahittir, namusumuza emanettir.”
"Süveyş Kanalı'nda bir tanker nasıl karaya oturmuşsa, zillet ittifakı da öyle sandığa çöküp kalacak"
Sonbaharda seçim olur diyenlerin, rüyalarında darı ambarı dişlediklerini bildiren Bahçeli, “*Kılıçdaroğlu ve İP'e dolanmış yoldaşları, boşuna heveslenmesin, boş yere umutlanmasın, seçim zamanında yapılacak, bu millet ufkunu karartan zilleti önüne kattığı gibi kaçtığı yere kadar kovalayacaktır. Süveyş Kanalı'nda bir tanker nasıl karaya oturmuşsa, zillet ittifakı da öyle sandığa çöküp kalacak, Allah'ın inayetiyle, milletimizin emsalsiz iradesiyle boyunun ölçüsünü alacaktır. Bu çıkar ittifakı dünyanın kaç bucak olduğunu 2023 Haziranı'nda inşallah görecektir. Zafer Cumhur İttifakı'nın olacak, Cumhuriyet'in yüzüncü yıl dönümünde yeni bir tarih yazılacaktır” şeklinde konuştu.