Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısında yaptığı konuşmada; kurdaki yükselişten, enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki aşırı artışların ülkeye yansımalarından kaynaklanan bir hayat pahalılığı ile karşı karşıya olunduğunu belirtti.
Erdoğan "Ancak enflasyonun sadece ülkemize mahsus bir durum olmadığı, gelişmiş ülkelerin de aynı sıkıntılarla boğuştuğu bir gerçektir" dedi. Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin de konuşan Cumhurbaşkanı, yarın Antalya'da Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının bir araya geleceği görüşmenin kalıcı ateşkese kapı aralamasını ümit ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
"CHP, 28 ŞUBAT İTTİFAKI KURDU"
Yalnızca demokraside değil hayatın tabii akışı içinde de iktidarın olduğu yerde muhalefetin de bulunacağına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizler kendi şahsi tarihimizde uzunca bir süre muhalefette verdiğimiz mücadelenin ardından iktidara gelmiş bir kadroyuz. Bunun için de siyasi muhalefeti önemli, gerekli, saygıdeğer bir vakıa olarak kabul ediyoruz" dedi.
Türkiye'nin talihsizliğinin, uzunca bir süredir bu sıfatları hak edecek bir muhalefet liderliğinden, üslubundan, organizasyonundan ve faaliyetinden mahrum bulunması olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Karşımızda bırakın millete, kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. Girdiği 16 seçimin istisnasız tamamında hezimete uğrayan CHP, kendini geliştirmek için en küçük bir gayret göstermemiş, tam tersine sürekli geriye gitmiştir. Şimdi bu CHP, güya peşine taktığı ve hepsinin ismini açıkça zikretmeye cesaret dahi edemediği bir 28 Şubat ittifakı kurdu. Güya bu ittifakla seçimi kazanarak ülkenin yönetim sistemini değiştirecek, dünyayı güzelleştirecek, bölgemizi krizlerden kurtarıp çiçek, böcek diyarı haline getireceklermiş. Biz iddialı bir insan olarak karşımızdaki muhalefetin de iddialı olmasını severiz, isteriz. Ama en azından şu ana kadar karşımızdaki ittifakın ortaya koyduğu fotoğraf bizi bu yönde motive etmek yerine kah güldürüyor, kah hüzünlendiriyor, kah hayrete düşürüyor. Daha masada hangi sırayla oturacaklarına, koridorda hangi sırayla yürüyeceklerine karar veremeyenlerin, ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemde gereken hızlı, etkin, dirayetli, cesaretli adımları nasıl atacaklarını doğrusu merak ediyoruz. Henüz yolun başında birbirlerine bu derece güvensizlik içinde olanlara milletimiz nasıl itimat edecek onu da bilemiyoruz.''
"ENFLASYON SADECE ÜLKEMİZE MAHSUS BİR DURUM DEĞİL"
Küresel ve bölgesel gelişmeleri takip ederken milletin işini, aşını, ekmeğini, hayatının her alanını etkileyen sıkıntılarını da ihmal etmediklerinin altını çizen Erdoğan, "Hiç şüphesiz kurdaki yükselişten, enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki aşırı artışların ülkemize yansımalarından kaynaklanan bir hayat pahalılığı ile karşı karşıyayız. Ancak enflasyonun sadece ülkemize mahsus bir durum olmadığı, gelişmiş ülkelerin de aynı sıkıntılarla boğuştuğu bir gerçektir. 'Elle gelen düğün bayram' demiyoruz ama bu hakikat dikkate alınmadan yapılan her değerlendirmenin de eksik ve hatalı olduğunu söylüyoruz" dedi.
Erdoğan, bu süreçte Türkiye'nin, üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ispatladığını söyleyerek "Sağlam ekonomik temellerimiz ve uyguladığımız etkin politikalar sayesinde salgın döneminde en hızlı toparlanma kabiliyeti gösteren ekonomilerden biri olduk. Nitekim küresel ekonominin yüzde 3,1 oranında daraldığı 2020 yılında, Türkiye ekonomisi, yüzde 1,8 oranında büyüyerek Çin ile birlikte pozitif büyüme kaydeden iki ülkeden biri olmuştur" diye konuştu.
"SONDAJ ÇALIŞMALARINDA ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR HALE GELMİŞ OLACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimin emtia fiyatlarını aşırı yükseltmesinin Türkiye'de de enflasyonu olumsuz yönde etkilediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bununla birlikte vatandaşımızın alım gücünü iyileştirmek için çok sayıda adım attık, atıyoruz ve atacağız. Geçtiğimiz sene sadece enerji sübvansiyonları için 165 milyar liralık bir kaynak kullandık. Bu yıl da elektrikte ve doğal gazda çok daha yüksek sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumayı sürdürüyoruz. Petrol fiyatlarındaki hızlı yükselişin akaryakıt tarifelerinde yol açtığı artışları yakından takip ediyoruz. İnşallah sondaj gemilerimizi şimdi beşe çıkarıyoruz. Sıfır kilometre, inşallah dördüncü sondaj gemimizi alıyoruz ve böylece sondaj çalışmalarında çok daha güçlü bir hale gelmiş olacağız. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları da aynı şekilde mercek altına aldık ve gereken müdahaleleri yapıyoruz. Her konuda vatandaşlarımız lehine yapılabilecek ne varsa hayata geçireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Finansal istikrarı sağlamaya yönelik tedbirler aldık. Kur korumalı mevduat ve katılma hesabı uygulamasına vatandaşımız büyük ilgi gösterdi ve bu sayede döviz kurlarındaki oynaklığı önemli ölçüde giderdik. Bu hesaplarda biriken tutar yaklaşık 550 milyar lirayı buldu. Bunun yüzde 58'i Merkez Bankası bünyesindeki dolar hesabından TL hesabına geçişlerden oluşuyor."
"NEREDE BU DÜNYADA GÜCÜ ELİNDE BULUNDURDUĞUNU SÖYLEYEN ÜLKELER?"
Türkiye'nin de içinde yer aldığı bölgenin son 11 yıldır sancılı ve meşakkatli günler geçirdiğini belirten Erdoğan, Suriye'de bir milyon insanın hayatına mal olan, 12 milyon insanın evini terk etmesine yol açan krizin halen devam ettiğini söyledi.
"Burada da kimlerin aktör olarak yer aldığını gayet iyi biliyorsunuz" diyen Erdoğan, acımasızca devam eden bu süreçte de Türkiye'nin, elinden geldiğince "Bu iş, nasıl bir barış havzasına dönüştürülür"ün mücadelesini verdiğini kaydetti.
Yemen'deki iç savaşın başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere savunmasız insanları etkilemeyi sürdürdüğüne dikkat çeken Erdoğan, Lübnan'dan Irak'a, Afganistan'dan Libya'ya kadar gönül coğrafyasının dört bir yanında kan, gözyaşı, çatışma ve istikrarsızlığın hakim olduğunu dile getirdi.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Nereye baksak, yüzümüzü ne yöne çevirsek, orada bir avuç azınlığın hırsı ve ikbali uğrunda masumların can verdiğini, acı çektiğini görüyoruz. Geçenlerde ekranlarda izlemişsinizdir; ağlayan annesinin gözyaşlarını yalayan bir çocuk. Aynı şekilde yine bu sabah ekranda izledim; polis babasının kaskını yumruklayan bir yavru, arkada annesi çocuğuna sahip çıkmaya çalışıyor. Böyle bir tablo. Bu vicdansızlıktır. Bu vicdansızlıktan ne yapıp yapıp biz barışın çocuklarını yeniden inşallah ihya etmeliyiz. İnsanlık adına yüz karası bu tablo karşısında, görevi küresel güvenlik ve istikrarı sağlamak olan kuruluşlar, maalesef kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Merak ediyorum; nerede bu dünyada gücü elinde bulundurduğunu söyleyen ülkeler Hani geldiler mi Gerekli desteği verdiler mi Hayır. Sadece bol bol nasihat çekiyorlar. 'Ne yapıyorsun' dediğinde bir şey yok. Herhangi bir insani destek yok. Kurtarma adına attıkları bir adım yok. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar, tam 11 yıldır bölgemizdeki katliamları uzaktan seyrediyorlar. Ne açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların dramı ne sahile vuran masum çocuk bedenlerinin utancı ne iffeti ile oynanan kadınların feryadı ne gözyaşlarını içine akıtan babaların mahcubiyeti ne de enkaz yığınına dönen kadim şehirlerin içler acısı hali Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kuruluşları bugüne kadar harekete geçirmeye yetmedi."
Katliamları engelleyecek, çatışmaların önüne geçecek, zulmü durduracak, coğrafyaya istikrar ve huzur getirecek hiçbir adımın atılmadığının altını çizen Erdoğan, "Bizim gibi çatışma bölgelerine komşu ülkeler, insani ve ekonomik bakımdan çok ağır yükleri omuzlarken, güya gelişmiş, güya zengin devletler adet yerini bulsun kabilinden yayınladıkları kınama mesajları dışında zulme ses çıkarmadılar. Hatta bunun da ötesine geçerek, ülkemizin bölgeye istikrar ve güven getirmeyi amaçlayan operasyonlarını engellemeye çalıştılar. Bu süreçte sadece yalnız bırakılmadık, aynı zamanda gizli açık pek çok tehdide, şantaja, ambargoya da maruz kaldık" yorumunu yaptı.
DAEŞ'le mücadele kılıfı altında terör örgütlerinin meşrulaştırıldığını, teröristlerin 10 binlerce TIR dolusu silahla desteklendiğini gördüklerini anlatan Erdoğan, "Buna Amerika, Avrupa dahil. Bu teröristlere her türlü araç, gereç, silah, mühimmat yardımlarını yaptılar. Bunları kendilerinin yüzlerine söyledik. Ukrayna krizi ile beraber batılı medya organlarında yapılan açıklamalar bu tepkisizliğin, insani trajedilere yönelik bu kayıtsızlığın terör örgütlerine karşı sergilenen bu çifte standardın gerisindeki sebepleri de ortaya çıkarmıştır" dedi.
Erdoğan, mazlumları dinine, kökenine, derisinin rengine göre ayıran bir zihniyetin ne insaniyetle ne de medeniyetle hiçbir bağının olmadığını söyledi.
Batı dünyasının, toplumların bünyesini kanser hücresi gibi saran ırkçılık hastalığı ile yüzleşmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Ukrayna'nın sahipsiz bırakılması gibi Rus halkına, Rus edebiyatına, öğrencilerine, sanatçılarına yönelik cadı avını andıran uygulamaları da kabul etmiyoruz" görüşünü paylaştı.
Almanya'da filarmoni orkestrası şefinin görevine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in arkadaşı olduğu için son verildiğini dile getiren Erdoğan, "Böyle saçmalık olur mu?" diye sordu.
Avrupa'nın bazı ülkeleri ve İtalya'da Dostoyevski'nin eserlerine yasak getirildiğini anımsatan Erdoğan, "Bunun, tarihte Bağdat'taki kütüphaneleri yakıp yıkan Hülagu'dan ne farkı var Aynı bunlar. Ne yazık ki bu asrın bu zamanında bunları görmek, bunları yaşamak gerçekten biz siyasetçileri kahrediyor. Bu faşist uygulamalar, sapla samanı karıştırarak, kin ve nefret iklimini körükleyerek, yeni mağduriyetler oluşturarak, Ukrayna halkının meşru mücadelesine de gölge düşürmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin, bölgesindeki krizler karşısında ilk günden itibaren soğukkanlılığı elden bırakmadığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlkeli ve vicdanlı bir duruş sergiledik. Ülkesindeki savaştan ve zulümden kaçarak kapımıza gelen insanların hiçbirinin diline, dinine, ten rengine bakmadık, gözlerinin rengine bakmadık. Bu ne saçmalıktır Tıpkı asırlar boyunca ecdadımızın yaptığı gibi hangi dine mensup olursa olsun ülkemize sığınan mazlumlara sahip çıktık. Gönül coğrafyamızın dört bir ucundaki kardeşlerimizin, dostlarımızın imdadına koştuk. İnsani hasletlerin sınandığı bir çağda Türkiye duruşuyla, alicenaplığıyla, samimiyetiyle, merhametiyle tüm insanlığın yüz akı olmuştur. Ağızlarını her açtıklarında insan hak ve hürriyetlerinden bahsedenler sınıfta kalırken, milletimiz insanlık sınavını bir kez daha başarıyla vermiştir. Paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanarak mazlum ve mağdurlara kucak açan tüm vatandaşlarıma, 85 milyonun her bir ferdine buradan teşekkür ediyorum."
"GERİLİMİN SICAK ÇATIŞMAYA DÖNÜŞMESİNDEN BÜYÜK ÜZÜNTÜ DUYUYORUZ"
Türkiye'nin, ülkelerin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasını savunan politikasını Ukrayna meselesinde de sürdürdüğünü anlatan Erdoğan, "Her ikisi de Karadeniz'den komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimin sıcak çatışmaya dönüşmesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Krizin trajediye evrilmemesi için çok çaba harcadık hala da harcıyoruz. Hem Sayın Zelenskiy ile hem Sayın Putin ile yaptığımız görüşmelerde sorunların kaba güç yerine diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğinin altını çizdik. İstikrarsızlıkla boğuşan bölgemizin yeni krizleri, özellikle de ağır maliyetleri olacak bir savaşı kaldıramayacağını açıkça ifade ettik" diye konuştu.
Ukrayna ve Rusya savaşında bugün 14'üncü günün olduğunu anımsatan Erdoğan, çatışmaların her iki taraf için de ciddi insani kayıplara ve dramlara yol açtığına dikkat çekti.
Erdoğan, savaş nedeniyle 2 milyon insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığına işaret ederek, "Böyle gitmesi halinde rakamın herhalde 5-10 milyonu bulması yakındır. Aralarında sivillerinde olduğu binlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı. Çatışmaların yaşandığı şehirlerde yollar, okullar, evler, hastaneler çok ağır hasar gördü. Diğer savaşlarda olduğu gibi bunda da en büyük acıyı masum çocuklar ve savunmasız kadınlar çekiyor. Bir bavula sığdırdıkları eşyalarıyla hayata tutunmaya çalışan siviller, bize ve tüm insanlığa savaşların gerçek yüzünü bir kez daha hatırlatıyor" ifadesini kullandı.
''SAVAŞIN KAZANANI OLMAZ''
Savaşın kazananının olmayacağının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kalbinde zerre kadar merhamet olan birisinin çocukların yüzlerine vuran o korkuyu, o dehşeti görüp de hüzün duymaması mümkün değildir. Türkiye olarak bu acıyı bir an önce dindirmeyi hem insanlığımızın hem de komşuluk hukukumuzun bir gereği olarak görüyoruz. Bu amaçla şimdiye kadar insani yardımdan diplomatik temaslara pek çok adım attık. Bazı liderlerle bir kez, bazılarıyla 2-3 kez görüşme fırsatım oldu.
Diplomatik faaliyetlerimiz kapsamında aralarında NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko, Avusturya Cumhurbaşkanı Bellen, Hollanda Başbakanı Rutte, Birleşik Krallık Başbakanı Johnson, Litvanya Başbakanı Simonytea, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Michel, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, Kanada Başbakanı Trudeau, Rusya Devlet Başkanı Putin, Moldova Cumhurbaşkanı Sandu'nun da yer aldığı devlet ve hükümet başkanları ile defalarca görüşmek suretiyle bu süreci barışa kavuşturmanın gayreti içinde olduk. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımız, Savunma Bakanımız, Cumhurbaşkanlığı Sözcümüz de muhataplarıyla sürekli temas halinde oldular."
''YARIN ATEŞKESE KAPI ARALANMALI''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Antalya'da Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının yapacağı görüşmenin kalıcı ateşkese kapı aralamasını ümit ettiğini söyledi.