Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle bu zehirli ve zillet CHP anlayışına diyorum ki ‘Askere düşmanlık, düşmana askerliktir'” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Özellikle, Türk kadınının üstlendiği her sorumluluğun hakkını vererek öne çıkması, hayatın her kesitinde serpilip sivrilmesinin takdir ve tebrik edilmesi gereken bir insanlık gerçeği olduğunu belirten Bahçeli, “Kadın hakkı bir insan hakkıdır, bir iman hakikatidir. Kadınları hedef alan kaba, kırıcı her neviden kötü muamele, hem insan hakları ihlali hem de insanlık onurunun inkarıdır. İnsani münasebetlerimizde merhum Cemil Meriç'in de ifade ettiği gibi, ‘Muhtaç olduğumuz şey ölçüdür, dengedir, soğukkanlılıktır' Kılı kırk yaran tarihi ve tecrübi aklın yol göstericiliğinde diyebiliriz ki, ‘kadınların yok sayıldığı, görmezden gelindiği, geri plana itildiği, şiddete maruz bırakıldığı toplumların medeniliğinden, gelişmişliğinden, hatta insani değerlerinden bahsetmek mümkün ve muhtemel bir hal özeti değildir” dedi.
Bir toplumun yumuşak karnının, kırılma, belki de kopma noktasının en mağdur durumdaki ferdinin hassas ve nazik durumuyla bir ve aynı olduğunu aktaran Bahçeli, “Son yıllarda artan kadın cinayetleri, yaygınlaşan tecavüz vakalarıyla birlikte ürpertici boyutlara ulaşmış istismar haberleri insan haysiyetine ve toplum bekasına karşı işlenmiş en büyük suç olarak değerlendirilmelidir. Kadınlarımızın, kızlarımızın, çocuklarımızın vahşete kurban gitmeleri, neresinden bakarsak bakalım felakettir, rezalettir, cinayettir. Son 1.5 asırdır kadınlarımızın sosyal, siyasal ve ekonomik haklarıyla ilgili istikrarlı ve ümit verici ilerlemeler yaşanmışken, muhatap kaldıkları insanlık suçlarının da eş zamanlı artışını gözlemlemek, utanç duyulması gereken bir çarpıklığın, bir çelişkinin somut yansımasıdır. Bizim atmamız gereken tarihi adımın ilk halkasında kadına yönelik şiddetin, kadınlığın itibarına yönelmiş nefretin bütünlüğüyle tasfiye edilmesi ve önüne geçilmesi yer almaktadır. Şiddet seli durmadan, şiddet yangını söndürülmeden, gözünü kan bürümüş psikopatların kanlı emellerine set çekilmeden kadınlarla ilgili konuşacağımız her konu eksik kalacak, her teklif ve temenni yetersiz olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Esasen bir farkındalık günü olan 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nü de hatırlatan Bahçeli, “Diyorum ki her engelli kardeşimin ihtiyaç duyduğu, özlemle beklediği, kendi hayatında görmeyi istediği haklar konusunda üstümüze ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyoruz. Engele takılmayacağız, engellere aldırmayacağız, engeller karşısında yılmayacağız, yıkılmayacağız, Allah'ın izniyle engelleri birer birer aşacağız. Engelli kardeşlerimizin hayatlarını kolaylaştırma mücadelemizi sürdürüleceğiz. Düşmez kalkmaz bir Allah'tır. Hiç kimse bana bir şey olmaz dememelidir. Her insan esas itibariyle bir engelli adayıdır. O kardeşlerimize baktığımızda kendimizi görmeliyiz, empati yapmalıyız, aramızda duygudaşlık köprüleri kurmalıyız. Hiçbir engelli kardeşim acınacak halde değildir. Hiçbirisi değersiz ve önemsiz görülmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi bütün engelli kardeşlerimizi bağrına basmaktadır. Çünkü biz onları çok seviyoruz. Engelli kardeşlerimizi sadece 3 Aralık'ta değil yılın her gününde hatırlayacağız, her an, her zaman kalbimiz onlarla bir çarpacak” şeklinde konuştu.
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle bu zehirli ve zillet CHP anlayışına diyorum ki ‘Askere düşmanlık, düşmana askerliktir'”
Muhasım güçlerin elinden eteğinden tutanların, onların ağızlarından çıkacak bir söze müzahir şekilde gelecek planlaması yapmak için hazır kıta bekleyenlerin; dik duramayacağını, yerli olamayacağını, milli olamayacağını, bu milletin evladı asla olamayacağını bildiren Bahçeli, “İşte CHP'nin yönetim kadrosu aynısıyla budur” ifadelerini kullanarak, şunları kaydetti:
“Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'ye cephe almış bir siyaset ayıbı, bir siyaset defosu, bir siyaset falsosudur. Bizim CHP'yle sorunumuz Türkiye'yle sorunu olduğu içindir. Bizim CHP'yle sorunumuz sakat ve sancılı politikalarıyla ilgilidir. Geçen hafta, bir bakıma CHP'ye oy vermeyen öğretmenlerimizi aşağılayan, onlara öğretmen demeyen Kılıçdaroğlu'nun, sorarım sizlere neresi demokrattır? Öğretmene, işçiye, memura, esnafa, emekliye, sanayiciye, işsize, çiftçiye verdiği oy kadar kıymet yükleyen bir siyasi zihniyetin samimiyetinden, insan sevgisinden, müşfik ve muhik muamelesinden söz etmek mümkün müdür? CHP'nin kumaşını kesen kesmiş, tarlasını süren çoktan sürmüştür. CHP'ye oy veren kardeşlerimiz hayal kırıklığı içindedir. Onlara karşı yapılan haksızlıklar, saygısızlıklar diz boyudur. ABD'ye ‘demokrasimize müdahale edin' çığırtkanlığı yapan bir CHP'nin neresi doğrudur? Türkiye'yi yalanlarla dışarıya jurnalleyen bir CHP'nin nesi düzgün, neresi dürüsttür? Yine bir CHP milletvekilinin kalkıp Türk ordusuna satılmış demesi bize göre hesabı sorulması gereken şerefsizliktir, kepazeliktir, Türkiye husumetinin kök salmasıdır. Kahraman Türk ordumuzun satılan, satılmış görülen yeri neresidir? Terörle mücadelesi mi satılmıştır? Millet ve kanun ordusu oluşu mu satılmış görülmektedir? Fırat Kalkan'ından Zeytin Dalı Harekâtı'na, Barış Pınarı Harekâtı'ndan Pençe Operasyonlarına kadar ova ova, dağ dağ, mağara mağara, şehir şehir, deyim yerindeyse ‘köşe bucak' hainleri arayan, sonra bulan, bulduktan sonra da imha eden kahramanlar mı satılmıştır? Sınırımızda nöbetçi, gökyüzümüzde kartal, gönlümüzde şükran, dileğimizde dua, dilimizde Peygamber ocağı, tarihte muzaffer bahadırlık olan kahraman Türk askeri mi satılmıştır? Orduya satılmış demek, bedelsiz satılmışlığın, uşaklığın aleni beyanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle bu zehirli ve zillet CHP anlayışına diyorum ki ‘Askere düşmanlık, düşmana askerliktir'. CHP'nin kutuplaşmadığı, kurcalamadığı, kaşımadığı, kanatmadığı, karıştırmadığı geriye ne kalmış, ne bırakılmıştır?”
“Türkiye Cumhuriyeti; pastane liberallerinin, meyhane devrimcilerinin, arada poşu takan, derede mekap giyen, tepeye varınca mermiyi yiyen kanlı bölücülerin, köşeleri kaybolmuş tatlı su kurnazlarının, pos bıyıklarıyla, doymayan kursaklarıyla boğazın iki yanına tutunmuş küreselcilerin eline, emeline, heveslerine, hedeflerine terk edilemez”
Türk askerinin Libya'daki mevcudiyetinin, zalimlere vekalet eden CHP'yi ve diğer zillet refiklerini gocundurduğunu söyleyen Bahçeli, “Doğu Akdeniz'den Afrika içlerine, Suriye'den Katar'a, Dağlık Karabağ'dan Irak'a, Afganistan'dan Kıbrıs'a kadar kahramanlarımızı varlığı CHP'nin, İYİ Parti'nin, HDP'nin, SP'nin ve bilumum çıkar ortaklarının uykularını kaçırıyor. Batı'nın oyunlarına ses çıkaramayan densizler, Katarla yatıp Katarla kalkıyorlar. Boşa kürek çekiyorlar, boşuna çırpınıyorlar. Bilhassa Türkiye hak ve menfaatlerini muktedir şekilde savundukça Kılıçdaroğlu'nun gözüne perde, gönlüne peçe iniyor. CHP sokakları tahrik etmiş, vatandaşlarımızı istismara yeltenmiş, fakat başaramamıştır. Sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını manipüle etmiş, ne var ki sonuç alamamıştır. Uluslararası toplumu, küresel kuruluşları, husumet lobilerini kışkırtmış, velakin emeline muvaffak olamamıştır. Şimdi de sırayı Türk askeri mi almıştır? Bu terazi bu sıkleti çekmez, bu tekerlek bu tümseği geçemez. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'ne zilletin lekesi sürülemez. Türkiye Cumhuriyeti; pastane liberallerinin, meyhane devrimcilerinin, arada poşu takan, derede mekap giyen, tepeye varınca mermiyi yiyen kanlı bölücülerin, köşeleri kaybolmuş tatlı su kurnazlarının, pos bıyıklarıyla, doymayan kursaklarıyla boğazın iki yanına tutunmuş küreselcilerin eline, emeline, heveslerine, hedeflerine terk edilemez, Allah'ın izniyle de terk edilmeyecektir. Artık öyle bir noktaya gelinmiştir ki, ismini saydıklarımın çatı ve çıkar örgütü haline gelen Cumhuriyet Halk Partisi bir milli güvenlik meselesine dönüşmüştür. İşte zillet budur. İşte hezimet budur. İşte dalalet, işte cehalet bu kirli anlayışla mündemiçtir” ifadelerini kullandı.
“Fransa'yı bilmek ve tanımak için Cezayir soykırımına, Ruanda soykırımına, Gabon, Senegal, Benin, Tunus, Gine, Burkina Faso, Çad, Kamerun, Cibuti katliamlarına bakmak yeterli değildir”
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun İstanbul'dan sonra yaptığı ziyaretlere değinen Bahçeli, şöyle konuştu:
“ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun nezaketsiz ve seviyesiz İstanbul seyahatinden sonra Kudüs'e gitmesi, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'nde gezmesi, adeta bölgeyi provoke eder gibi tutum takınması ve ardından Muhsin Fahrizade cinayetinin gerçekleşmesi bize göre üzerinde düşünülmesi gereken kuşkulu bir detaydır. Medyaya yansıyan iddialar ışığında, bir İsrail'li yetkilinin, ‘Fahrizade'yi öldürdüğümüz için dünya bize teşekkür etmeli' açıklaması eğer doğruysa, dahası ‘İsrail ihtiyaç duyduğu zaman İran'ın nükleer programına karşı operasyon düzenlemeye devam edecek' ifadeleri aynı ağızdan çıkmışsa, önceden kestirilemeyen büyük çapta risk ve tehditlerin önümüzdeki dönemde birbiri ardına eklemlenmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Hem Ortadoğu hem Afrika istikrarsızlığın pençesinde, terörün gölgesinde, rövanşist çatışmaların, misillemeye dayalı silahlı rekabetlerin tam göbeğindedir. 27 Kasım'da Somali'nin başkenti Mogadişu'da, 28 Kasım'da Nijerya'nın Borno Eyaleti'ndeki Zabarmari kasabasındaki bir pirinç tarlasında, 29 Kasım'da Afganistan'ın Gazne vilayetinde gerçekleşen terör saldırılarında çok sayıda masum insan katledilmiştir. Uzun yıllardır mazlumların gözlerinden yaş, gövdelerinden kan akmaktadır. Sömürgeciler insanlığın her kazanım ve değeriyle savaşmışlardır.
Dehşet verici adaletsizlik hepimizin malumudur. Bir gram elmas, bir parça pırlanta, bir galon petrol veya bir metreküp doğal gaz insan canından, insan varlığından, insan haysiyetinden önemli görülmüş, öncelikli sayılmıştır.
Demokrasi ve özgürlük boyası sürünmüş zalimler eliyle coğrafyalar sömürülmüş, toplu katliamlar yapılmış, cinayetler işlenmiştir. Toprağın altı üstüne çıkarılmış, üstündekiler de altına gömülmüştür. Fransa bu karanlık geçmişin cellat, ceberrut ve çete ülkelerinden birisidir. Bu ülkenin geçmişinde kan vardır. Bu ülkenin geçmişinde işgal vardır. Macron iç siyasette sıkıştıkça, gelecek seçimleri kaybedeceğini hissettikçe Türk ve İslam düşmanlığının dozajını sürekli arttırmaktadır. Fransa; Doğu Akdeniz'de karşımızdadır, Libya'da karşımızdadır, Suriye'de karşımızdadır, Dağlık Karabağ'da karşımızdadır, Afrika'da karşımızdadır. Türkiye hakkın yanındadır, haklının yanındadır, hakikatin yanındadır; Fransa'nın yanında olduğu da terör örgütleri, kanlı şebekeler, bölücü mihraklar, paramiliter gruplar, denizlerde yan kesicilik yapan korsanlardır. Fransa'yı bilmek ve tanımak için Cezayir soykırımına, Ruanda soykırımına, Gabon, Senegal, Benin, Tunus, Gine, Burkina Faso, Çad, Kamerun, Cibuti katliamlarına bakmak yeterli değildir. Bu melanet istilacının hangi canilikleri yaptığını görebilmek için 1920 Antep'ini, Adana'sını, Urfa'sını incelemek kaçınılmaz bir ödev, ertelenemez bir görev, milli bir mükellefiyettir.”
“Dileğimiz AB Liderler Zirvesi'nde aklıselimin hakim olması, yaptırım yanlışına üye ülkelerin düşmemesidir”
Yeni bir dünya düzeninin inşa çabaları devam ediyorken, ortaya çıkan stratejik boşlukların bölgesel ve küresel ülkeler tarafından doldurulma amacının gerilimlere yol açtığını aktaran Bahçeli, “Türkiye hiçbir konuda ihmal edilecek bir ülke değildir. Doğu Akdeniz'de yaşanan ve milli sabrı zorlayan provokasyonlar Türkiye'ye karşı teşekkül etmiş husumet ve hıyanet cephesinin bir yönüyle deşifresidir. Müslüman nüfusun en yoğun olduğu Almanya ve Fransa'da haftalardır ırkçı ve İslamofobik saldırılar yaşanmaktadır. Avrupa insan haklarıyla, insanlığın evrensel kazanımlarıyla yollarını kapanmamak üzere ayırmıştır. Yunanistan'da, seçilmiş İskeçe Müftümüze karşı yapılan alçak ve ırkçı saldırıyı kınıyor, gelinen aşamanın Avrupa'nın hüsranı olduğunu düşünüyorum. 23 Kasım 2020 Pazartesi günü, İrini Harekatı kapsamında, bir Alman firkateyni hiçbir hukuk kuralıyla, hiçbir dostluk ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde Türk bandıralı bir ticaret gemisine baskın düzenlemiştir. Türkiye'nin AB ile karşılıklı saygı ve eşit haklara dayalı diyaloglarını canlandırmak için sıcak mesajlar verdiği bir dönemde, üstelik 10-11 Aralık 2020 tarihlerinde yapılacak AB Liderler Zirvesi'ne sayılı günler kala, Doğu Akdeniz'de vuku bulan provokasyonun izahı yoktur, ifadesi yoktur, saklanacağı hiçbir kılıf da olamayacaktır. Bu korsan müdahale muhatap hiçbir devletin yanına bırakılmamalıdır. Libya'ya kimlerin silah sevk ettiği, kimlerin Hafter'i desteklediği malumdur, ortadadır. Uluslararası Deniz Hukuku'nun mihenk taşı olan ticari gemilerin seyrüsefer güvenliği ilkesi yok sayılmıştır. Bize göre İrini Harekatı Doğu Akdeniz'de kurulmuş mayınlı bir tuzaktır. 31 Mart 2020'den bu tarafa devrede olan bu harekatın meşruluk temelleri zayıf, güvenirliği sallantıdadır. Taraf ülkeler akıllarını başlarına devşirsinler, Doğu Akdeniz'de önümüzü kesen kim olursa olsun her ihtimali göze almalıdır, bir yaparken bin düşünmek mecburiyetindedir. Mavi vatana karşı boyun borcumuz neyse yapılması gereken odur. Dileğimiz AB Liderler Zirvesi'nde aklıselimin hakim olması, yaptırım yanlışına üye ülkelerin düşmemesidir. Yine dileğimiz, Doğu Akdeniz'de sağduyunun, yapıcı ilişkilerin, dayanışmanın, eşit ve adil paylaşımın hakimiyet kurmasıdır” diye konuştu.
“Haftaya ve takip eden birkaç hafta grup toplantımız zorunlu hallerden dolayı yapılmayacaktır”
7 Aralık 2020 pazartesi gününden itibaren 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'yle 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nın Meclis Genel Kurulu'nda görüşüleceğini bildiren Bahçeli, “Bu nedenle haftaya ve takip eden birkaç hafta grup toplantımız zorunlu hallerden dolayı yapılmayacaktır. Hepinizden beklentim, hazırlıklı ve sabırlı olarak Genel Kurul görüşmelerini takip etmeniz, uzmanlık alanınıza uygun şekilde, Cumhur İttifakı'nın ruhuna aynen riayet eden titizlikle çalışmalarınızı yürütmenizdir. Dipsiz polemiklerden kaçınmanız, anlamsız tartışmalardan uzak durmanız, Covid-19 salgınıyla mücadelede alınan kararlara ve uygulanan tedbirlere uymanız tavsiyem ve talimatımdır” dedi