Ayaklarına pranga vurmak için kuyruğa girenleri, varlıklarına rehin koymak için el birliği edenleri diri umutlarıyla söndüreceklerini, kabına sığmaz heyecanlarıyla süpüreceklerini ve zamanı kendi yörüngesine çekmiş muazzam duruşlarıyla sileceklerini belirten Bahçeli, “Tarih sahnesinde onlar yokken biz vardık. Gün gelecek onlar yine olmayacak, ancak biz her zaman var olacağız.
Kıtalarda bizim sözümüz geçerken, coğrafyalarda bizim fermanımız okunurken kıyıda köşede yer bulmak için çırpınanlar bugün bize medeniyet dersi vermeye kalkıyorlar. Kendi pisliklerini çuvala basanlar olmayan kusurumuzu beşeriyetin duvarına asıyorlar. Çıkarcılar işbirliği yapıyor, hainler güç birliği yapıyor, yedi düvel atını nallayıp itini yallayıp üstümüze saldırıyor. Hamdolsun dağları devirir, çağları çevirir, gene de bunları mahvı perişan ederiz. Taviz vermeyiz, teslim olmayız, yılgınlık göstermeyiz” dedi.
"İkazen diyorum ki, ya bugün ya da yarın, devran dönüp hesap vakti geldiğinde, vahşetin ilkel ortaklarına müşfik ve müsamahalı davranan tıpkı onlar gibi alçak olacaktır."
Terör örgütleriyle görülecek acıklı bir hesaplarının olduğunu dile getiren Bahçeli, “Bu kanlı çeteleri üzerimize kışkırtan zalimlerle çözülecek birikmiş, hatta gittikçe ağırlaşmış meselelerimiz vardır. İkazen diyorum ki, ya bugün ya da yarın, devran dönüp hesap vakti geldiğinde, vahşetin ilkel ortaklarına müşfik ve müsamahalı davranan tıpkı onlar gibi alçak olacaktır. Terörle mücadele esas itibariyle çok boyutlu ve karmaşık bir süreçtir. Türkiye bunun hakkını her saha ve zeminde kahramanca vermektedir.
Yalnızca seri katillerle değil, aynı zamanda onları kiralayan, kullanan, bölgesel çıkarları uğruna silah, eğitim, mali ve lojistik destek sağlayan ülkelerle de kıran kırana bir mücadele sürmektedir. Artık kiminle mücadele halinde olduğumuzun tanım ve tarifini net bir şekilde yapmak lazımdır. Demem odur ki, terörle mücadelenin asıl ve arkada duran şirret faillerini deşifre etmek, bunların yüzüne ayna tutmak şarttır. Çünkü bir yanda elimizi sıkmak için öne çıkan, diğer yanda kolumuzu kesmek için ön almaya çalışan ülkelerin ikiyüzlü tavırları iyice sabırları taşırmıştır” diye konuştu.
"Bize dost diye seslenen, ama postumuza saman doldurmak için fırsat kollayan mihrakları biliyoruz, tanıyoruz"
Dost ve müttefik sandıkları, hatta NATO şemsiyesi altında birlikte oyalandıkları bu ülkelerin asıl gayesinin, Türkiye'nin boyun eğmesi olduğunu söyleyen Bahçeli, “PKK/YPG cinayet ve ihanet kuklasıdır, kuklacılar ise perdenin arkasında saf saf toplanan karanlık ve kahrolası emperyalist kumpasçılardır. Eski dönemlerde bir terzi makasında şunlar yazıyormuş: ‘Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla da düşman olma.' Bize dost diye seslenen, ama postumuza saman doldurmak için fırsat kollayan mihrakları biliyoruz, tanıyoruz. Saf değiliz, şuursuz değiliz, bakar kör hiç değiliz. Kim kiminle yürüyor açıklıkla görüyoruz. Dostumuzun da düşmanımızın da her an değişeceğinin, nihayetinde devletler arasında bu çerçevede kalıcılık ve süreklilik olmayacağının bilincindeyiz. Buna karşılık bizim değişmez inancımız ise şudur: Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur” şeklinde konuştu.
"Pençe-Şimşek ve Pençe Yıldırım operasyonlarıyla hainler korkuya kapılmışlar, kaçacak ve saklanacak delik aramışlardır"
Yurt içinde ve yurt dışında yuvalanan bölücü terör örgütüne darbe üstüne darbe vurulduğuna dikkat çeken Bahçeli, şöyle konuştu:
“24 Nisan Cumartesi gününden itibaren, Irak'ın kuzeyinde yer alan Metina ve Avaşin-Basyan bölgelerindeki terör kampları havadan ve karadan ateş altına alınmıştır. İlk önce, ateş destek vasıtalarıyla sınır ötemizde mıntıka temizliği yapılmıştır. Bunun yanında Kandil bölgesinde belirlenen nokta hedeflere savaş uçaklarımız hava akını düzenlemiştir. Karadan sızan, ayrıca hava hücum harekatıyla hedef bölgeye intikal eden komandolarımız Allah nazarlardan esirgesin, tespit ettikleri teröristlerle birlikte, sığınak, barınak ve mühimmatları birer birer imha etmişledir. Pençe-Şimşek ve Pençe Yıldırım operasyonlarıyla hainler korkuya kapılmışlar, kaçacak ve saklanacak delik aramışlardır. Ancak korkunun ve kaçmanın ecele faydası yoktur. ‘Ara-bul-yok et' parolasıyla hainlerin kanlı defteri Allah'ın izniyle dürülecektir. Bu canilerin kökü kuruyasıya kadar mücadeleden dönüş yoktur.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizle övünüyorum. Operasyona katılan evlatlarımızın alınlarından öpüyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Milli Savunma Bakanımızı, komuta heyetimizi ve bütün kahraman askerlerimizi kutluyorum. Rabbim gazalarını mübarek etsin. Hepsinin yanındayız, hepsinin arkasındayız, hepsine dua ediyoruz. Terörle mücadele esnasında şehit olan kahramanlarımıza da Allah'tan rahmet niyaz ediyor, şu anda tedavi gören evlatlarımıza şifalar diliyorum. Güney sınırlarımız boyunca milli güvenliğimizi doğrudan veya dolaylı tehdit eden kim olursa olsun, karşımıza kim çıkarsa çıksın, teröristler veya sahipleri hepsi birden üstümüze gelirse gelsin, biz bu yoldan dönersek namus bize ar olsun. Terör örgütlerinin topraklarımızdan ve mücavir bölgelerden sökülüp atılması için milletimizin desteği tamdır, kahramanların inancı tamdır, devletin iradesi tam ve eksiksizdir. Kanı, gözyaşını, yıkımı, hıyanet ve melaneti geçim kapısı gören insanlık düşmanlarını acımadan cezalandırmak barış ve huzura hizmet, hakka ve hukuka hürmettir.”
"KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar papağan değildir, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını milli hassasiyetlere muvafık şekilde savunan cesur bir yürektir"
“Bir yanda kripto para vurgunuyla gri pasaport rezaleti, diğer yanda kaybolan atlar; bir tarafta Karadeniz'deki sert kutuplaşma diğer tarafta Akdeniz'deki sıcak kamplaşma ülke gündeminin başlıca tartışma konuları arasındadır” ifadelerini kullanan Bahçeli, zincirleme gelişmelerin reaksiyonunun neredeyse anbean değiştiğini bildirerek, “Aynı şekilde 27-29 Nisan'da Birleşmiş Milletler gözetiminde, taraf ve garantör devletlerin katılımıyla Cenevre'de yapılacak gayri resmi Kıbrıs Konferansı da gündemi meşgul eden, takibi mecburi olan milli bir konudur. Kıbrıs'ta bağımsız, eşit, egemen iki devletli çözümden başka bir yol kalmamıştır. Adil, adaletli, hakkaniyetli, kalıcı ve eşitlik ilkesine dayalı bir çözüm isteniyorsa yegane çare budur.
KKTC'nin bir önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın, Cenevre sürecini baltalamak için devreye girmesi, ayıplı bir üslupla mevcut Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ı hayasızca eleştirmesi bize göre uyuyan Komünist hücrelerin tekrar harekete geçtiğinin işaretidir. Nereye ve kimlerin bataklığına aktığı az çok belli olan bu ahmağın, Sayın Tatar'a yönelik ‘Cenevre'de Türkiye'nin papağını olacak' açıklaması tam manasıyla EOKA'cı bir ağzın hezeyanıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar papağan değildir, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını milli hassasiyetlere muvafık şekilde savunan cesur bir yürektir. Türkiye'yle işbirliği halinde mücadelesini sürdürüyor olmasından rahatsızlık duyanlar ise Türk düşmanları, Rum sevdalılarıdır. Sayın Tatar'a Türkiye'nin papağını diyenler önce kendilerine bakmalı, papaz tuzaklarına nasıl düştüklerine kafa yormalıdır. Tabii kafaları varsa, kalpleri varsa, adamlıkları kaldıysa” diye konuştu.
"Tarih yazmak, en az tarih yapmak kadar hayati bir sorumluluktur"
Tarih olmakla tarihi olmak, tarihe geçmekle tarihten geçmenin farklı anlamlar taşıdığını söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti: “Tarih yazmak, en az tarih yapmak kadar hayati bir sorumluluktur. Bir nevi, aslanlar kendi hikayelerini yazmadığı sürece, dillerde dolaşan avcıların söyledikleri olacaktır. Maalesef günümüz şartlarında tarih yalancı şahit olarak kullanılmakta; nesnel, bilimsel ve tarihsel gerçekler ideolojik ve siyasi maksatlarla çarpıtılmaktadır. Mesela bir asır önceki hadiseleri döneminin şartlarından koparıp bugünün mantığıyla yorumlarsak, zamanlar arası tutarsızlığa düşüp sübjektif kalıplarla analize sokarsak vahim bir tehlikeyle karşılarız. Bu tehlikenin yol açacağı mahsurlar saymakla bitmeyecektir. Geçmişin sayfaları kapansa da, ortaya çıkardığı biteviye ve dinamik sonuçlar geleceğin devletler ve milletler arasındaki münasebetlerin yönünü müessir ve münhasır ölçülerde tayin edecektir.
Zamanlararası muhtemel bir kopukluk, dün ile bugün arasında vasat bulacak bir kırıklık çok ciddi badirelere, tahmini mümkün olmayan husumetlere davetiye çıkaracaktır. Bir başka açmaz da, tarihin derinliklerine fosilleşmiş saplantılarla, fotomontaj önyargılarla bakılmasıdır. Böyle bir durumda insanlık tıpkı halihazırda yaşandığı gibi, kaos ve kargaşanın uçurumuna yuvarlanacak, sonu gelmeyen restleşmeler, derinleşen cepheleşmeler, kamçılanmış nefretler hakimiyet kuracaktır. Tarih aynı zamanda; donmuş, durmuş, zamanın bir anında sabitlenmiş olaylar yekûnu olarak da görülmemelidir. Diyebiliriz ki, manası, mesajı ve muhtevası bakımından geleceğin yol haritası, gelecek hedeflerin haysiyeti görmesini bilenler için tarihin vicdanında saklıdır.
Her 23 Nisan günü Gazi Meclisi'mizin açılmasıyla birlikte milli egemenliğin taçlandığı dönemi idrak ediyorken, her 24 Nisan günü de milletimizin taşa tutulduğu bir iftira sağanağına muhatap oluyoruz. Ne garip, ne tuhaf bir tenakuzdur ki, karanlık geçmişlerinden utanmayan, insanlığa musibetten başka bir şey sunmayan ülkelerin; tarihin hiçbir devrinde olmamış, yaşanmamış ve sadece yalan temeli üzerine inşa edilmiş soysuz propagandalarına maruz kalıyoruz.”
"Sonunda lobilerin oyuncağı, diasporanın tutsağı olduğunu 24 Nisan günü tarih cinayeti işleyerek, yalana sımsıkı sarılarak ispat etmiştir"
Kendilerinin ne gıybetle ne de haramla işleri olacağını, inandıklarını söylediklerini, söylediklerinin de mertçe arkasında durduklarına vurgu yapan Bahçeli, “Tarihimizi sorgulatmayız, milletimizi yargılatmayız, milli şerefimizi sonu ölüm bile olsa tartışmaya açtırmayız. ABD'nin yeni başkanı, seçim kampanya döneminde Ermeni lobilerinin gözüne girmek, siyasi desteklerini almak niyetiyle sözde soykırımı tanıyacağını duyurmuştu. Sonunda lobilerin oyuncağı, diasporanın tutsağı olduğunu 24 Nisan günü tarih cinayeti işleyerek, yalana sımsıkı sarılarak ispat etmiştir” ifadelerini aktardı.