2002 seçimleri siyaset mühendisliğinin mükemmel bir örneğidir. Sahneye sürülen Cem Uzan'ın hedef kitlesi geleneksel sağ ve genç seçmendir. Popülist milliyetçi söylemler kullanır. Seçim sonunda DYP yüzde 9,52, MHP yüzde 8.85, Cem Uzan yüzde 7.24 oy alır. Çok az oy farkı ile DYP ve MHP barajı geçemez. AKP yüzde 34,42 oy oranı ile Meclis’te yüzde 66'lık çoğunluk sağlar.
Cem Uzan olmasa DYP ve MHP'nin baraj altında kalması mümkün olamayacağı konusunda herkes o zamanlar mutabıktır. Her iki partinin meclise girmesi demek AKP'nin tek başına iktidar için yeterli çoğunluk sağlayamayacağı anlamı taşır.
Benzer senaryo 2007 seçimlerinde de uygulanır. Merkezde kavga bitmiş DYP ve ANAP tek çatı altında birleşecektir. Anketlerde yeni parti en kötü ihtimalle yüzde 15 görülmektedir. Yine bir el devreye girer ve son dakika birleşme gerçekleşmez, merkez göçer. Bu her iki hamle de geleneksel sağ partilere ve seçmene yapılan ince operasyonlardır. İşin Türkçe meali AKP’nin önünün açılması için yolun sağı temizlenir.
Siyasetin içerisindeki İl Başkanı olarak söylüyorum, Türkiye'deki demokrasi ve seçimler göz boyamadan, illüzyondan ibarettir. En basit ifade ile demokrasilerde iktidarları halk belirler. Halk temsilcilerini ve kendini yöneteceklerini seçim yolu ile belirler. 1980’den bugüne, kendi partim dahil, Milletvekili ve Belediye Başkanlarının kim olacağını halka sordu mu?? Halk amaç için araç görüldü, tepeden belirlenen kişilere oy verdirilerek meşruiyet kazandırıldı. 20 yıldır sayısız anayasa değişikliği ve iki kez referandum yapıldı. Darbecilerin getirdiği Siyasi Partiler Kanununu değiştirelim diye AKP, CHP ve MHP’den teklif gelmedi. 40 yıldır hangi saiklerle, kimin belirlendiğini bilmediğimiz Milletvekilleri ve Belediye Başkanları seçiyoruz.
Bu mu demokrasi...
Niçin Siyasi Partiler Kanunu değişmiyor, niçin hakim nezaretinde ön seçim şartı getirilmiyor, niçin tercih sistemi getirilmiyor?? Çünkü halkın figüran olarak kullanıldığı sistem mevcut bütün siyasi partilerin işine geliyor. Benim temsilcimin kim olacağı belirlenirken cemaatler etkin, aile etkin, eş dost akraba etkin, para etkin, Almanlar etkin, ABD'liler etkin fakat, benim temsilcim için ben etkin değilim... Türkiye’de Monark (Hükümdar) olan Genel Başkanların belirlediği veya belirlenmesinin dikte edildiği Lordlar kamarası tarafından yönetilen monarşi sistemi var. Siyaset biliminin adını koyamadığı şimdiki yönetim sistemin de, Monarkların lordları, seçkin bürokratlarla iktidarı paylaşıyorlar.
Halk nerede bu arada...
5 yılda bir sandığa giderek, tanımadığı bilmediği, belirlemediği önüne sunulan lordları seçerek demokrasi illüzyonunun en önemli figürü olarak tiyatronun son sahnesinde. Artık boğuluyorum... Halkın % 50’sinin oy kullanırken memnun olmadığı siyasi partilerden boğuluyorum, 20 yılın hesabını vermeyenlerden, üstüne sırıtanlardan, tekrar tekrar önümüze getirilmelerinden boğuluyorum. Onun için üçüncü yol istiyoruz.
Nedir bu Üçüncü Yol?????
Sonraki yazımda devam edeceğiz...
Hüseyin Özcan’ın 17 Aralık 2020'deki “Üçüncü yol” başlıklı yazısını okumak için tıklayın...
Dr.N 4 Yıl Önce
İlgi ile bekliyordum ,müthiş tesbitler ,harika harika
Hamza yamaç 4 Yıl Önce
20 yılı bir çırpıda özetlemişsiniz tebrikler
Muhittin Üstündağ 4 Yıl Önce
Unutmustuk hatırlattı iz,TV progarami yapmayı düşünmez misiniz epey ilgi çekerdi kolay gelsin