Başlarken
Üstad Ahmet Muhip Dranas ne güzel de ifade etmiş;
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.
…
Tam da duygunun düşünceye dönüştüğü içinden çıkılmaz hallerin bir yansıması. Bu satırların yazarı tam da bunun için burada olacak. İçinden çıkılmaz halleri düşünce girdaplarında duygularımızın da enerjisiyle açığa vurmak. Bildiklerimiz de var yaşadıklarımız da duyduklarımız da var hissettiklerimiz de. Duyduklarımız bildiklerimize dönüşmeden, hissettiklerimizi yaşamadan satırları işgal etmek pek de işimiz olmayacak. Ama kıssadan hisse çıkarmayı da okura bırakalım.
Şehrin Hali
- Büyükşehir Belediye Başkanı 85, Odunpazarı Belediye Başkanı 65, Tepebaşı Belediye Başkanı 76 yaşında. Üniversitede hoca olsalardı; Büyükşehir Belediye Başkanı 18, Tepebaşı Belediye Başkanı 9 yıl önce yaştan emekli olacaklardı. Odunpazarı Belediye Başkanı da son 2 yılını yaşıyor odasını boşaltmak üzereydi. Türkiye’nin yaş ortalaması 29. Avrupa’nın en genç ülkesi neredeyse.
- Eskişehirspor Süper Lig’de mücadele ederken korkulu bir rüya gördük ve karabasan yaşamaya da devam ediyoruz. Çare diye ortaya çıkanlar da korkulu rüyaya ıslık çalanlar.
- Üç üniversitemiz oldu, 2 Rektör dışardan geldi, 1 Rektör de dışardan gibi davranıyor. % 10’u çalışıyor hocaların, % 90’ı da işini idare ediyor. İç güveysinden hallice.
- Porsuk temiz, gece hayatı akıyor, yola tüküren yok, çekirdek kabukları 30 yıl önceki gibi yolları kaplamıyor, tramvayımız var, teknemiz, gondolumuz var, yerel TV’ler, gazeteler var. Orkestramız, tiyatromuz var, yollarda heykellerimiz var.
- Köyler mahalle oldu, şehirlerin kıyıları da köy. Şehirden köylere ekmek gidiyor, yoğurt gidiyor. Şehirli de yoğurdunu evinde kendisi yapıyor.
- Bir küresel salgınla da tanıştık, görmediğimiz bir uzaylılar kaldı. Son 4-5 ayını yaşadığımızı işaret ediyor işi bile uzmanlar salgının.
Bir de hiç tanıyamadıklarımız var. Müptezel diye tanımlıyor sözlük:
1. saygınlığını yitirmiş, bayağılaşmış.
2. çokluğu dolayısıyla değerini yitiren, değersiz.
Sokakta biraz farklı kullanılıyor ama sözlük anlamını da taşıyor. Sanırsın ki büyük bir travma yaşamış ve hayatın tüm yükünü o çekmiş ve salmış kendini. Gözleri donuk, omuzları düşük, gülüşü sahte, kalbi kırgın, aklı karışık. Duyguları da yorgun. Her yerde varlar; Belediyelerde, Anadolu Üniversitesi’nde, Osmangazi Üniversitesi’nde, Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde, lokantalarda… her yerde. Dikkatli bakın göreceksiniz müptezeli. O her gün görüyor kendini aynada.
O’nun kendini bıraktığı kadar biz de O’nu bırakalım kendine, çıkalım kerevetine (kerevet: üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan, duvara bitişik, ayakları olan, tahtadan sedir).
…
Akıl hastanesinde 3 kişi oldukça iyi yönde gelişim göstermeye başlamış. Doktorlar bu üç kişiyi çağırmış ve her birine sormuş.
Birinci hastaya;
2 + 2 kaç eder?
Pazartesi…
İkinci hastaya; 2 + 2 kaç eder?
9
Üçüncü hastaya; 2 + 2 kaç eder?
4
Üçüncü hasta doğru cevabı verince başlamışlar iyileşti diye kutlama yapmaya… Doktorlardan biri merak etmiş ve hastaya yaklaşıp sormuş.
2 + 2’nin 4 olduğunu nasıl buldun?
Pazartesi ile 9’u topladım…
…
Memleketin bin halini bir olmak için diri olmak için güç kılalım kendimize diyerek başladık yazmaya. Hayır getire cümle aleme.