Bursa'da mutlaka görmeniz gereken yerler
Bursa'da mutlaka görmeniz gereken yerleri listeledik...
Osmanlı Devleti’nin başkenti, İstanbulluların tatil kaçamaklarının adreslerinden Bursa, yüzyıllar boyunca pek çok önemli esere gebe kalmış, sayısız etkinliğin ve olayın merkezi olmuş, doğaseverlerin gönlünü çalmaktan kendini alamamış gizli bir mabet gibi. Yerli veya yabancı demeden herkesi kucaklayan bu sevgi dolu şehirde zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak ve ayaklarınızın her defasında sizi buraya getirdiğini fark edeceksiniz.
Tophane Meydanı
İsmini geçmişte ramazan aylarında iftar ve sahur vaktini haber vermek amacıyla patlatılan toplardan alan Tophane Meydanı'nda tarihi savaş toplarının yanı sıra, saat kulesi, Osmangazi ve Orhangazi Türbeleri, seyir terası, Kurtuluş Savaşı Şehitliği, asırlık çınar ağaçları ve çay bahçeleri yer alır. Tarihte Bursa'nın kurulduğu yer olan meydan, 1855 depremine kadar Bursa Sarayı'na da ev sahipliği yapmaktaydı. Bursa'nın en güzel seyir teraslarına sahip olan Tophane Meydanı'ndan dilerseniz Bursa Ovası'nı dilerseniz bir kahve eşliğinde Uludağ manzarasını ve Hanlar Bölgesi'ni seyredebilirsiniz.
Bursa Kalesi
3400 m. uzunluğundaki Bursa Surları’nın M.Ö. 185 yılında, Bithynia’lılar tarafından inşa edilmiştir. Yapımına I. Prusias (M.Ö.228-185) döneminde başlanan surların ilk plan kurgusunun ünlü Kartaca'nın meşhur komutanı Hannibal tarafından yapıldığı bilinmektedir. Bursa Kalesi, çeşitli kuşatmalar sırasında hasar görmüş ve Roma (M.Ö. 74 - M.S. 395), Bizans (395-1326) ve Osmanlı (1326-1923) dönemlerinde onarılarak kaleye çeşitli burçlar eklenmiştir. Sur duvarları üzerinde bol miktarda devşirme malzeme bulunmaktadır. 2005 yılında Osmangazi Belediyesi tarafından başlatılan restorasyon çalışmalarına 2009 yılından itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından devam edilmiştir.
Balıbey Han
Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemi devlet adamlarından Hamza Bey’in oğlu Bali Bey tarafından, Yenişehir’deki cami ve imaretten oluşan külliyesine gelir getirmek amacıyla inşa ettirilmiştir. Ticaret yapılarının yoğun olarak bulunduğu Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’nin en batısında yer alan Balibey Hanı, 19. yüzyıl’da “Vasıf Paşa Hanı” adıyla da anılmıştır. Kuzeydoğuya meyilli bir alan üzerine inşa edilmiş olan yapının doğusu iki, batısında yamaca yaslanmış durumdaki bölümü ise üç katlıdır.Bursa’daki hanlar içinde, üç katlı olarak inşa edilmiş tek handır. Hanın, üç katlı olarak ve avlusunun çevresindeki tüm katların revaklı bir düzenlemeyle tasarlanması dönemi için oldukça ileri bir uygulamadır. Han, 20. yüzyıl başlarında posta arabalarının konaklaması için kullanılmış ve kentin posta hizmetlerini görmüş, sonraki yıllarda bazı bölümleri sığınak ve kahvehane olarak kullanılmıştır. Yapının ortaya çıkarılması için 1984 yılında başlatılan çalışmalar sonunda, 2006-2009 yılları arasında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir.
Ulu Camii
Ulu Cami, Yıldırım Bayezid tarafından 1396-1399 yılları arasında yaptırılmıştır. Yıldırım Bayezid 1396 Niğbolu zaferi sonrasında Bursa’da 20 adet mescit yaptırmak istemiş ancak dönemin önemli âlimlerinden olan damadı Emir Sultan’ın önerisiyle 20 kubbeli Ulu Cami’yi yaptırmıştır. Mimarı kesin olarak bilinmemekle birlikte bazı kaynaklarda Ali Neccar ismi üzerinde durulmaktadır. Osmanlı mimarisinde, çok kubbeli cami formunun en büyük örneği olmuştur. Ulu Cami, İslam dinindeki kutsal mekânlar içinde, dönemin âlimleri tarafından 5. makam (Mekke, Medine, Kudüs ve Şam’dan sonra) olarak kabul edilmektedir. Dikdörtgen planlı olan Ulu Cami ’nin doğu, batı ve kuzey cephelerinde üç kapısı bulunmaktadır. Kuzey cephesindeki taç kapısı diğerlerine göre daha görkemli olup mermerden yapılmıştır. Cami, kalın beden duvarları ile 12 adet kare planlı yığma fil ayaklarını birbirine bağlayan kemerler ve pandantiflere oturan 11 metre çapındaki yirmi adet kubbe ile örtülüdür. Caminin orta kısmındaki kubbenin üstü camlı olup, altında 16 köşeli büyük bir şadırvan bulunmaktadır.
Cami’nin içinde bulunan ve bazıları Abdülfettah Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Sami Efendi, Şefik Efendi gibi meşhur hattatlara ait olan 129 adet yazı, hat sanatının özgün örnekleri olarak gösterilmektedir. Fil ayakların her yüzünde celî sülüs ve kûfî hatlarla Esmâü’l-Hüsnâdan örnekler yazılmıştır. Ayrıca camide Sultan II. Mahmud’a ait bir levha da bulunmaktadır. Caminin kündekârî tekniğinde, çivi veya bir başka bağlayıcı kullanmadan, birbirine geçme parçalardan oluşan minberi bir sanat eseri niteliğinde olup, Hacı Muhammed bin Abdülaziz bin İbnü’d-Devâkî tarafından yapılmıştır. Minberin doğu yüzünde güneş sistemi, batı yüzünde ise Samanyolu galaksisi tasvir edilmiştir. Ayrıca minberin kapısı üzerinde bulunan kitabede, Yıldırım Bayezid’in emriyle caminin H.802 (1399) yılında tamamlandığı belirtilmektedir. Cami’nin kuzey cephesinin köşelerinde, kaidesi mermerden, gövdeleri tuğladan örülmüş birer minaresi vardır. Cami son olarak 2008-2010 yılları arasında onarım görmüştür.
Koza Han
Sultan II. Bayezid tarafından İstanbul’daki cami ve medresesine gelir getirmek amacıyla inşa ettirilmiştir. 1489 Yılı Mart ayında başlayan inşaat, 30 Eylül 1491 günü bitirilerek hizmete açılmıştır. Han’ın mimarı Abdülûlâ bin Pulad Şah'tır. Koza Han; Yeni Han, Beylik Han, Hān-ı Cedīd-i Āmire, Hān-ı Cedīd-i Evvel, Simkeş, Sırmakeş, Beylik Kārbānsaray ve Eski Yeni Han gibi isimlerle de anılmıştır. Han klasik plana uygun olarak, kareye yakın dikdörtgen bir avlunun etrafında yer alan iki katlı ana yapıyla, doğusunda ahır ve depoların bulunduğu tek katlı avlulu bir yapı olan İç Koza Han’dan oluşmaktadır. Hanın üç girişi bulunur. Kuzey cephesindeki girişinde görkemli bir kapısı bulunmaktadır. Hanın iç avlusunun ortasında bir şadırvan, onun üzerinde bir mescit yer almaktadır. Orhan Camii, Emir Han, Ulucami gibi şehrin genişlemesini sağlayan yapılardan sonra Koza Hanı’nın aynı hat üzerinde inşa edilmiş olması ticarete desteğin devam ettiğini gösterir. Koza Han, 15. yüzyıl’dan beri uluslararası bir ticaret ve alışveriş merkeziydi. Koza Han'da asırlardır çok farklı ülke ve milletlerden tüccarların işyerleri vardı. Yakın döneme değin içerisinde koza pazarının kurulduğu yapı günümüzde de ticari canlılığını korumaktadır. 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası olarak ilan edilen alan içerisinde yer almaktadır.
Setbaşı Köprüsü
Gökdere üzerinde yer alan Setbaşı Köprüsü, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirine bağlar. Biri küçük, biri büyük iki sivri kemeri bulunmaktadır. Ne zaman yapıldığı ve yaptıranı belli olmamakla birlikte, kadı sicillerine yansıyan onarımlardan en azından 15. yüzyıl sonlarından bu yana kullanıldığı, 1565, 1585, 1680, 1681, 1738 ve 1847 yıllarında onarım gördüğü bilinmektedir. Cumhuriyet Dönemi’ne kadar döşemesi ahşap olan köprü, 1920 yılından sonra taş ayaklar üzerinde beton tabliyeli olarak yeniden yapılmış, daha sonra da köprü genişletilmiştir.
Bedesten
Yıldırım Bayezid (1389-1402) tarafından 14. yüzyılın sonlarında yaptırılan Bedesten, Osmanlı Dönemi’nin ilk bedestenidir. Orhan Bey’in yaptırdığı ilk ticaret merkezi Emir Han'dan sonra yapıldığı için Bezzazistan-ı Cedîd (Yeni Bedesten) olarak bilinmektedir. Ulu Caminin kuzeyinde, çarşı aksına paralel olarak plânlanmıştır. Dört yöne açılan kapıları olan yapı, her tarafa geçit verme imkânı ile geleneksel Türk çarşı sistemi içinde, merkezde yer alan bedesten fikrinin öncüsüdür. Bu bedesten ile çarşının odak noktası iyice belirginliğe kavuşmuştur. Kendisinden sonra yapılan Edirne Bedesteni’ne de örnek olmuştur. İçte 32, dışta 68 dükkân vardır. Dışarıda yer alan dükkânlardan 12 adedi Orhan Gazi Vakfı’na, diğerleri ise Yıldırım Vakfı’na gelir sağlamak amacıyla inşa ettirilmiştir. 1958 yılındaki Kapalı Çarşı yangınında, birçok han ve çarşı ile birlikte bedesten de zarar görmüştür. 1960 yılında aslına uygun olarak onarılmıştır. Yapıldığı dönemde bankacılığın ve borsacılığın çekirdeğini oluşturan bu yapı, ülkenin en değerli mallarının alınıp, satıldığı ve kıymetli eşyaların saklandığı bir yer olarak yüzyıllarca kullanılmıştır. Günümüzde kuyumcuların yoğunlukta olduğu bir yapı olarak kullanılmaktadır.
İznik
4 ayrı medeniyete başkentlik yapmış olan İznik, UNESCO Dünya Mirası aday listesinde yer alıp tarihi, doğası ve çini üretimi ile ziyaretinizin her ânını dolu dolu geçireceğiniz bir cazibe merkezidir. Ayrıca, I. ve VII. Konsülün burada toplanmasından dolayı Hristiyanlık tarihinin en önemli şehirlerinden biridir İznik, zeytin bahçeleri arasından yaklaşık 200 m rakımdadır. İznik'te gezilecek yerler konusunda ilk uğrayabileceğiniz yer olarak, seyir terası olan Abdülvahab Bayraktar Dede Türbesi'nin olduğu yerden İznik ve Göl manzarası izleyerek İznik Turu 'na başlayabilirsiniz. Sıradaki durak, yapısında Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini görebileceğiniz zamana meydan okuyan sur kapısı Lefke Kapı’dır. Bu noktadan itibaren rota yürüyerek devam edecektir. Lefke Kapı’nın yakınında muhteşem minaresi ile Selçuklu-Osmanlı mozaiği sunan Yeşil Camii, karşısında günümüzde İznik Müzesi olarak hizmet veren Nilüfer Hatun İmareti yer alır. Osmanlı’nın ilk üniversitelerinden olan Süleyman Paşa Medresesi’nde yerel sanatçıların çini boyama tekniklerini seyredebilir ardından VII. konsülün toplandığı İznik Ayasofya Orhan Cami’sinde hem Hristiyanlığın hem İslam’ın izlerini görebilirsiniz. Ekinoks tarihlerine denk gelirseniz İznik Gölü üzerinde güneş batımının muhteşem manzarasını bir bardak çay eşliğinde seyredebilirsiniz.
Uludağ
Bursa’nın adını kayak turizminde zirveye taşıyan Uludağ, 2 bin 543 metre yüksekliğiyle hem doğa sporlarına hem de kış sporlarına ilgi duyanların tercihi haline gelmiş durumda. Zirvesinde Kirazlı, Sobra, Sarıalan gibi yaylaların bulunmasından dolayı bu dağ, her mevsim turizmin odağı olmayı başarıyor. Roma Dönemi’nde bu bölgede kurulan manastırların varlığı buranın Keşiş Dağı olarak adlandırılmasına sebep olmuş. 1933 yılında Uludağ’a kurulan ilk otel ile birlikte bölgede canlılık artmış ve hatta Yeşilçam sahnelerinde bile görünür olmuş. Çeşitli türde hayvan ve bitki türünü de ağırlayan Uludağ’da yapabileceklerinizin haddi hesabı yok. Teleferik ile ulaşım sağlayabileceğiniz Sarıalan yaylasından minibüslerle Uludağ’ın oteller bölgesine geçebilirsiniz.
Cumalıkızık
Turizme açılmış olan bu köy; Osmanlı mimarisinin ürünü, kimi restorasyon halinde kimi ise kullanımda olan ve sizi fesli-feraceli insanların olduğu döneme ışınlayacak dokulara sahip çoğu üç katlı evlerle tanıştıracak sizi. BUDO otobüslerine Bursa kart ile bindiğinizde 1,90 TL ücret ödeyerek Cumalıkızık Köyü’ne rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Yalnız kış aylarında daha yoğun olmak üzere bu bölge yılın her ayı yağış alıyor, bizden uyarması!
Gölyazı
Balıkçılık yaparak geçimini sağlayan şirin insanların bulunduğu bu köy, adeta huzurun adresi. Cennetin bambaşka bir tasviri gibi Bursa ziyaretçilerinin kaçamak noktası, can damarı. Aynı zamanda sit alanı kabul edilen bu köy, film ve dizi çekimlerine de ev sahipliği yapmış. Gezilecek, görülecek ne var derseniz eğer Gölyazı Köprüsü girişindeki Ağlayan Çınar’a bir uğramanızı öneriyoruz. Doğal kaynak sularıyla süslenen bu ağaca sembolik olarak bu isim verilmiş. Eğer tarihe ve mimariye meraklıysanız, 19. yüzyıldan kalma Aziz Panteleimon Kilisesi sizin için doğru adres olabilir. Girişinin ücretsiz olduğu bu kültür evi, çok yakın bir zamanda onarım görmüş.
Osmangazi Türbesi
Bursa’da görülmesi gereken yerlerden bir tanesi de Osman Gazi Türbesi. Osmanlı Devleti’ni kuran Osman Gazi’nin vasiyeti üzerine Sainte Elie adındaki manastırının şapeline gömüldükten sonra 1863 yılında yeniden yapılarak günümüze ulaştırılan Osman Gazi Türbesi, Bursa’nın Osmangazi semtinde konumlanıyor. Üstelik Yıldırım Bayezid’in çocukları gibi hanedan soyundan pek çok önemli şahsın mezarları da burada yer alıyor.
Orhangazi Türbesi
Babası Osman Gazi hastalanınca devlet yönetimine geçen Orhan Gazi ve ailesinin mezarlarının üzerinde yer alan ve sanduka diye tabir edilen mermer sandıkların bulunduğu Orhan Gazi Türbesi ile Osman Gazi Türbesi aynı bölgede yer alıyor. 1855 yılında gerçekleşen depremle harabeye dönen binaya 1863’te gerekli müdahaleyi dönemin padişahı Sultan Abdulaziz yaptırmış.