Hükümet Bilim Kuruluna dikkat etsin!
Pandemi sürecinde fikirlerini küresel ana akım medyaya kaptırmayan insanların göstermiş oldukları tavır “aşı karşıtlığı” ile nitelendirildi.
Deneysel bir süreç olduğunu İç İşleri’nin dahil kabul ettiği bir olguda, karşıtlıktan söz etmek mümkün değil.
Doğru terim tedirginlik, kaygı…
Ortaya çıkan hızlı çözümlerin, bilimsel ilkelere ve mantığa uygun olmasını beklemek, korkuya kapılmamış her insanın mantıklı bir olgusudur.
Nitekim, bu “aşı karşıtı olarak” nitelendirilen, aslında aşıya değil, doğrudan ve dolaylı yollardan zorlamaya karşı olan insanlar ne söylediyse çıktı.
İçlerinde Nobel ödüllü kişiler de var…
En başta koronaya yakalanıp tedavi amaçlı verilen “8+8 Favipravir” ilacının işe yaramadığını, aksine zararlı olduğunu ifade edenler, 6 ay öncesine kadar Bilim Kurulunun bazı üyeleri tarafından aşağılanıyor, cahil ilan ediliyordu.
“Tahsiliniz yok, konuşmayın” diyorlardı.
Bazen insanlık maskelerini çıkartıp, kendilerini eleştirenlere “elimize sakın düşmeyin” diyenler de yok değildi.
Şimdi ne oldu biliyor musunuz?
Favipravir ilacının işe yaramadığı ispatlandı.
Tahsili olmayan avam sınıfı haklı çıktı.
Süreç içerisinde her dedikleri dikkate alınan, belli bir süre için neredeyse ülkeyi yöneten sınıf haline gelen Bilim Kurulu ise bugün; Favipravir ilacının kullanılması protokolünün suçunu Sağlık Bakanlığı’na, yani devletin bir kurumuna, dolaylı olarak da bizzat devlete, yani devleti temsil eden hükümete atıyor.
Bilim insanıdır diye kabul edip bağrımıza bastığımız, güvendiğimiz, güvenmek istediğimiz, umut bağladığımız insanlar bugün süreç içerisinde bir işe yaramadıklarını gizliden gizliye suçu başkalarına atarak kabul ettiler.
Bu kadar sert bir üslup takınmayı asla sevmem ve istemem de.
Fakat süreç içerisindeki ihtimalleri düşünen insanları aşağılayan bir kesime karşı yumuşak bir tavır takınıp, “eh nihayetinde insanlar, hata yapabilirler” gibi bir yaklaşımda bulunmam imkânsız.
Küstahça insanları aşağılayabilecek kadar tahsilli olduğunu düşünenler, dünkü söylemlerinin arkalarında durmalı.
Suçu da bugün bakanlığa atacak kadar cesaretlilerse ve suçlu gerçekten bakanlıksa o zaman bu durumun 6 ay öncesinden açıklanması gerekmez miydi?
Olması gereken nedir peki?
Araştırma yapmak.
Böylesine küresel ölçekli bir krizde karar alırken-verirken, ince eleyip sık dokumak gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün veya benzeri sözde muteber kuruluşların açıklamalarını İngilizceden Türkçeye çevirmek yerine, yerli ve milli araştırmalarla katkı sağlamak amacı ön planda olmalı.
Tabii, sürekli ekranlarda yer almaktan pandemiye çözüm üretme, bilimsel düşünme fırsatları kalmıyor.
Dün ısrarla faydalı olduğunu düşünüp önerdikleri Favipravir ilacının bugün kullanılamaz olduğunu açıklayanların varlığı, insanları daha da tereddüde düşürüyor.
İnsanlar daha da dikkatli davranmaya çalışıyor.
Hükümetin de dikkatli olmasında fayda var.
Sonuçta tüm bu olup bitenler, yarın aşılar konusunda da aynı durumun ortaya çıkabilme ihtimalini arttırıyor.
Olası “aşılar işe yaramıyormuş, kusura bakmayın” gibi bir söylemde doğrudan suçlayacakları kurum belli.
Çok güvenmemekte, tedbirli davranmakta fayda var.
Sonuçta bunlar “düğüne gider zurna, hamama gider kurna beğenmezler sınıfı.”