İrtica hortladı…
Bundan 15 - 20 yıl öncesine kadar gazetelerin manşetlerini sık sık bu cümle kaplardı…
Uzun zamandır yer bulamayan bu cümleyi genç kuşaklar bilmiyor…
O yüzden önce bir tanımını yapalım.
İrtica, eskiye geri dönüş, gericilik, geri kafalılık veya reaksiyonizm önceki koşullara dönüşü isteyen, aşırı tutucu ve ilerlemelere karşıt olan, herhangi bir toplumsal ya da siyasi hareket ya da ideoloji ve buna bağlı eylemler…
Şimdi de kronolojik olarak bir üzerinden geçelim…
1923’te devletin değiştirilen rejimi ve yapılan devrimlerin tutundurulması adına başlarda çok yoğun bir eskiyi kötüleme propagandası yapılıyordu…
Konjonktürel olarak yapanlar haklı sayılırdı…
Ancak vur deyince öldür anlayan kraldan çok kralcılar tarafından bu iş tadında bırakılmadı ve uzun yıllar abartılarak sürdürüldü…
1950’den sonra serbest seçimler ve çok partili döneme geçişten sonra iktidarı elinden bırakmak istemeyen bu grup devleti vesayet odakları üzerinden yönetmeye devam ettiler…
Millet İradesi ne zaman bu vesayet odaklarına dokunsa kanlı darbeler ile vesayetlerini güçlendirmek için müdahale ettiler.
Vesayetlerini güçlendirmek adına ellerinde her türlü ikna çabası adına hazır ettikleri irtica sopası birinci silahları idi…
Dindar olmak irtica idi…
İnancına uygun giyinmek irtica idi…
Eski yazı okuyup yazmak irtica idi…
Namaz kılmak irtica idi…
Şimdinin müptezelleri, o günkü vesayetçilerin gözdesi gazeteciler cuma namazına giden öğrencileri irtica adına manşet haber yapardı…
Vesayet odaklarının hazırladığı Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı … vs. tiyatroları ile halka bu irtica iyice belletilmeye çalışılırdı…
Vesayetçiler anayasaya üç madde koymuşlardı. 141,142 ve 163. maddeler…
Bunlar cahil halkı(!) komünizmden ve irticadan(!) korumak adına vesayetçilerin elindeki en büyük silahtı…
Tüm siyasilerin ve bürokratların tepelerinde Demokles’in kılıcı olarak sallandırılıyordu…
Neyse…
Neredeyse yüzyıl geçti…
Halkımız meşrutiyetten sonra geçtiğimiz Cumhuriyet’i de, tek parti rejiminden geçtiğimiz çok partili sistemi de, parlamenter yönetim sisteminden sonra geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini de özümsedi, benimsedi…
Bin yılların tecrübesi ve birikimi ile Türk Devleti de 21. Yüzyılda yeniden gaza bastı ve dünya sahnesindeki başat rolüne doğru hızla ilerliyor…
Yalnız…
Dünün vesayetçileri, sopa olarak kullandıkları irticayı bugün kendi komik nostaljilerine çevirmişler…
Eski kendi idare ve vesayet dönemlerinin yokluk ve yoksulluk günlerini, halka hizmet etmeyip efendilik ettikleri, çile çektirdikleri günlere büyük özlem duyuyorlar…
Ve Avrupalı ve ABD’li efendilerinin destekleri ile,ayrıcalıklı insanlar olarak millete efendilik ettikleri eski günlerin günlerin geri gelmesini arzuluyorlar…
Lakin Anadolu İrfanı dünya açısından da hareketli , tehlikeli ve kaos dolu bir yüzyılı en az hasar ile atlatmayı başardı…
Bugünkü irtica heveslisi vesayetçi artıklarının artık yapabileceği tek şey biraraya geldiklerinde irtica nostaljisi yapıp irtica istemekten ibarettir.
Demokrasinin, özgürlüklerin, hizmet edilen olmanın ve özgüvenin artık vesayetçilerin kucağına millet tarafından teslim edilmeyeceği açıktır.
Vesayetçilerin artık yapmaları gereken şey irtica özlemi olmamalıdır.
Bunun yerine kendilerini ülkeye ve millete ve hatta insanlığa ve dünyaya hizmet edebilmek gibi vizyoner ve ulvi hedeflere yönlendirerek gerçek bir devrim yapabilirler.