Bakın deprem vergileri nereye gitmiş...
Bundan tam bir ay önce 6 Şubat tarihinde büyük bir kıyamet yaşadık. Bu kıyamette vefat edenlere Allah'tan rahmet yakınlarına sabır ve baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tüm halkımıza geçmiş olsun diyorum.
Öncelikle 1 Mart tarihinde gerçekleşen 2 saate yakın süren ve CHP grubu meclis üyelerinin bolca konuşarak eleştiriler yönelttiği Odunpazarı Belediye Meclisi toplantısında yapılan konuşmalara cevaben bir yazı hazırlamıştım ve meclis toplantısında konuşmayı planlıyordum. Fakat arabam yolda kaldı toplantıya son anda yetiştim ve konuşmayı gerçekleştiremedim. Bu nedenle sesimi sizlere köşe yazımda duyurmak istedim.
Televizyon ekranlarında gözükenin on katı daha büyük bir felaketten bahsediyoruz. Asrın felaketi. 11 ilde olan bu kıyametin neticesinde yüz binlerce bina yıkıldı, insanlarımız enkaz altında kaldı tüm bunlar ülke olarak hepimizde travma yarattı. 15 milyon nüfusu dolaylı olarak akrabalarıyla 30 milyon insanı ilgilendiriyor. Ki şehrimize gelen vatandaşlarımızla artık bizler de akraba olduk dolayısıyla 82 milyonu ilgilendiren bir felaketten bahsediyoruz. Dünyanın bütün ülkeleri bir araya gelse bu felaketi istedikleri gibi yönlendiremezler. Bir ülkenin birden bire harap olduğunu düşünün. Ukrayna ve Rusya savaşı bir yıldır devam ediyor bu kadar bina yıkılmadı, bu kadar insan hayatını kaybetmedi. Kendi siyasi çıkarları için vicdansızca eleştiride bulunmak, bu insanların acılarını, ülkenin kıyametini küçümsemek insani değildir. Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun ‘çok büyüttüler bu olayı’ diye bir açıklaması oldu. Geçen haftaki konuşmasında; ‘100 yılın felaketini yaşadığımızı söyleyecek şimdi AK Parti grubu’ diye benzer bir alaycı tavrı gördüm Ali Haydar beyin üslubunda. İzmir’e gittiğinde bir yıllık yağmur bir günde yağdı büyük bir felakettir diyen Kılıçtaroğlu, bu felakete büyütüyorlar diyor. Bir insanın ölümü bile çok önemlidir. Acıyı bu kadar hafife alamazsınız. İstanbul’da 20 cm kar yağıyor, insanlar Küçükçekmece’den avcılara 2 günde gidemiyor, insanlar yolda kalıyor. Bu insanlar burada 2 gün mahsur kaldı 20 cm kar yağdı diye. 500 kilometrelik alanda 11 vilayeti etkileyen yerle bir eden bir felakette diyorsun ki; ‘bunlar büyütüyorlar niye asrın felaketi diyorlar’. Şehirler yerle bir oldu, bölgede bina kalmadı. 600.000 ev, iş yeri yıkıldı. Hatay’da 10 binanın 8’i yıkılmış, kalan 2’si de oturmaya müsait değil. Herkes her şeyini kaybetmiş. Akrabalarını, canlarını yitirmiş. Bunların içinde gerçekten hala nasıl siyaseti düşünebiliyorsunuz, inanın anlayamıyorum.
‘Alan çok büyüktü 10 ili kapsıyordu. Birçok ülkeden daha büyük bir alandı’ diyerek geçen meclis toplantımızda dürüst davrandığı için Emre beye teşekkür ediyorum. Yalnız sonunda ‘hükümet orda değildi!’ dedi. Bunu neye göre ve ne nasıl söylediğini anlamış değilim. Sonra ‘devlet oradaydı devlet halktır ama hükümet ve hükümet yetkilileri alanda değildi!’ dedi. Devlet her tarafta bir şeyler yapmaya çalışıyor iken siz kalkıp diyorsunuz ki burada devlet yok. Nerde devlet yok? Her ilde bir vali var. Valiyi devlet saymıyor musun? Her ile takviye iki tane vali geldi. Bu valileri sen devlet saymıyor musun? Her ilde bir bakan var. Sen bakanları devlet saymıyor musun? Her ilde onlarca müdür, genel müdür, birim müdürü var. Sen bunları devletten saymıyor musun? Devlet deyince aklına ne geliyor? Valiler orda, kaymakamlar orda, devletin bakanları orada, devletin genel müdürleri orada, devletin başındaki Sayın Cumhurbaşkanı orada, cumhur ittifakını destekleyen Sayın Devlet Bahçeli orada, kim yok devlet adına? AFAD orada, Kızılay orada, STK’lar orada…
AK Parti, MHP, CHP, İyi Parti ayırt etmeksizin tüm partilerin belediyeleri orada can hıraç bir şekilde çaba sarf ettiler. Ekiplerin gönüllülerin hepsine teşekkür ediyorum. Ama Emre Bey gibi sadece kendi giden ekiplerine teşekkür etmiyorum. Odunpazarı Belediyesi, Eskişehir gönüllüleri başta olmak üzere 81 ilden giden tüm belediyelere A’dan Z’ye herkese teşekkür ediyorum. Sağcısı solcusu ayırt etmeksizin tüm sivil toplum kuruluşları oradaydı. Herkes bir moloz kaldırmak, bir tas çorba dağıtmak, bir yarayı sarmak istedi. Asrın felaketinde asrın dayanışmasını yaşadık. Hepsinden Allah razı olsun.
13 milyonun ülke genelinde dağılma, yerleşme, barınma, eğitim, ekonomik destekler, yeniden binaların inşası en ince ayrıntısına kadar çalışıp devreye sokan devleti görmezden gelemezsiniz. ‘Şehre gelen 35 bini aşan kişi için barınma, iş, okul sorunu acil çözülmeli!’ dedi Emre Bey. Bu sorunlar zaten çözüldü. Öğrencilerimizin hepsi okullarına başladı. Ve şehre yeni alım yapılamıyor kapasite doluluğu sebebiyle. Bu arada herkes Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir yılda o binaları yıkılmayan binaların sağlamlığında yaptıracağından emin. Halkımızın inancı tam.
Bir de TIR'ları yağmalayan vicdansız yağmacılar kadar vicdan yoksunu olan fırsatçı ev sahipleri var. 44 bin insanımız ölmüş sen hala kira arttırıyorsun. Nasıl bir vicdansızlıktır bu. Buna çok denk geliyorum fakat şikâyet edildiğimizde valilik anında evi mühürlüyor ve 2 yıl ev kiraya verilemiyor. Bu şekilde valiliğe şikâyet ederek mühürlenen evler oldu. İçeride kalan insanları mağdur etmeden bir çözüm bulunması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar evsiz kalmamak adına şikâyet etmekten korkuyorlar. Evin mühürlenmesi yerine ev sahibine ceza kesilerek bir yıl boyunca ücretsiz ailenin orada konaklamasının sağlanması daha çözümcül bir yöntem olacaktır.
Diyorlar ki her bir binanın önünde bir kepçe bir vinç ilk gün nasıl olmadı. 500 kilometreden, 600 bin bağımsız bölümden bahsediyoruz. 10 bin tane binanın önünde birden bire 10 bin tane kepçe, vinç olamaz. 10 bin binanın önünde birden bire bu kadar sayıda kurtarma ekibi oluşturmayı hangi devlet yapabilir? Bir vinci bir yerden bir yere taşımak şartları zorlayarak en iyi ihtimalle bir-iki gündür. Onun özel aracı var, geniş araç, yavaş gidiyor, öncüsü var, artçısı var. Emre bey geçen haftaki toplantıda alay ederek ‘deprem çantasına iş makinası da koyacağız bu gidişle!’ dedi. Belli ki bu araçları çocukların elindeki iş makinası oyuncaklarından zannediyorlar. Oradan alalım buraya koyalım. Bir binanın önündeki vinci diğer binaya götürmek bile bir gün sürüyor. Her binanın önündeki sokağa uzun araç girebiliyor mu? Vinç kaç tonluk ve nasıl yavaş hareket ediyor, her kepçe kaldıramıyor bunları bilmiyoruz. Ama ne hikmetse bolca ahkâm kesiyoruz.
"Asker sokağa çıkmadı" söylemi zaten yalan. Bir de şu açıdan bakalım: asker olduğunuzu düşünün ve alana geldiniz, önünüzde binalar yıkılmış, her yer enkaz altında, o anda orada kalabalıktan başka ne yapabilirsiniz? Kepçe misin enkazdan insan çıkartacaksın? Hayır. Sağlık personeli misin serum vereceksin kontrol edeceksin? Hayır. Asker ne yapacak? Ancak küçük bir taşı kaldırır ve kalabalık yaratır. Asker çıkmış gitmiş binanın yanında oturmuş ağlıyor, başka ne yapabilir ki? 10.000 asker 10 katlı bir binanın yanında ne yapabilir? Bir kepçenin, bir vincin işini yapabilir mi? Ben deprem bölgesine gitmedim, çünkü gitsem depremzededen bir farkım olmazdı, orada bir işe yaramazdım biliyorum. Bu sebeple önce gönderileceklerin organizasyonu ile sonra da buraya gelen ailelerin yerleştirilmesi ile ilgilendim.
Bir yerde deprem olduğunda çevre illerin tümü yardıma koşardı. Öyle bir felaket oldu ki, bütün çevre iller yerle bir oldu. Dışarıdan yardım gönderebilecek en büyük ve yakın iller Konya ve Kayseri. Ana merkezden Ankara, İstanbul ve diğer büyük şehirlerden operatör, vinç gelmesi gerekiyordu. Bunlar bir saniyede uçakla mı gelecek? İmkânsız. 1200 kilometre yol gidecek iş makinası kış, hava şartları kötü, yollar köprüler çatlamış. Hatay havaalanı yarılmış uçak inemiyor. 99 depremi bu kadar büyük bir alanda değildi ve mevsimlerden yazdı. Bunu nasıl göz ardı ederek 99 depremi ile kıyaslayabildiğinizi gerçekten anlayamıyorum.
Kulun yaptığı hiç bir şey kusursuz değildir. 46 bin kişi ölmüş. Her şey kusursuz denilemez, denilmemeli, yalan olur. Hatalar var yok değil. AFAD ve Kızılay’ın bu süreçteki yaptıkları ayrıntıları ile incelenmeli. Hataların olduğu netleşen binaların projesinde altında, üstünde, toprağında, temelinde, yapımında imzası olan herkesten hesap sorulsun. İnsanlar anlasınlar imza atmanın bir mesuliyeti olduğunu, önüne gelen her evrakı imzalamaması gerektiğini öğrensin herkes. Bu işte suçlu olan bedelini ödesin! Orayı tartışmaya dâhil açamaz hiç kimse ne ben, ne de bu millet hiç kimsenin günahına ortak değildir. AK Parti’ye, CHP’ye, MHP’ye bakmaz bu işler insan hayatı söz konusu. Ki AK Partili Gaziantep Nurdağı belediye başkanı tutuklandı. Ortada bir suç varsa tutuklanır, çünkü yargı bağımsızdır.
CHP grubundan konuşan hemen hemen herkes deprem vergileri nerede diye sordu. Bakalım deprem vergileri nereye gitmiş? 2003 Bingöl depremi 9.189 yapı toplam yatırım 4.2 Milyar, 2011 Simav Depremi 1.064 yapı toplam yatırım 5 Milyar, 2011 Van Depremi 33 bin 802 yapı toplam yatırım 10.8 Milyar, 2020 Elazığ depremi 23 bin 249 yapı toplam yatırım 10 Milyar, 2020 İzmir depremi 4 bin 944 yapı toplam yatırım 2.2 Milyar. Şubat 2023’e kadar toplanan vergilerin Toplamı 88 Milyar. AK Parti hükümeti döneminde deprem ile alakalı dolaylı ya da direkt olarak yapılan yatırımların toplamı ise 1.2 Trilyon yani neredeyse 15 katı. Ve 2023 asrın felaketi Mart ayı itibariyle 309 bin konutun inşaatına başlanacak. Hedef 1 yıl için de tamamlanması. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ilk etap da ayrılan bütçe 100 milyar TL.
Son olarak; Sayın Bahçeli’nin Elbistan’daki çıkışını da çarpıttılar. Orada Sayın Cumhurbaşkanımız konuşurken; Elbistan il olsun diye bağırdıkları için; kendi seçmenine ‘şimdi zamanı değil, deprem zamanı bu söylenmez. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ve diğer yetkililerin buraya ziyaretini sabote etmeyin, dinleyin, sessizlik olacak’ şeklinde bir tepki veriyor. Tabi ki insanların acısı var geçen haftaki konuşmasında belediye başkanı Sayın Kazım Kurt’un söylediği gibi ‘insanların acısı var ne derlerse desinler tahammül etmek lazım’. Katılıyorum. Sabretmek sükût içinde olmak lazım tabi ki gördüğü yetkiliye öfkesini kusacak, tabi ki kızacak, sesini duyurmaya çalışacak vatandaşımız. Fakat orada Sayın Bahçeli’nin azarladı diye lanse edildiği olay bambaşka.