Demokrasi yok, tek adam rejimi var
Geçtiğimiz günlerde Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok köşesinde milletvekilliğine yönelik birtakım önerilerde bulunmuştu.
Altınok kısaca yazısında, milletvekilliğini, vatandaşı merkeze koyacak, bunun dışındaki girişimlerden kendisini soyutlayacakların vekillik görevini üstlenmesi gerektiğini söylüyordu.
Altınok’un bu yazısı gündem oldu ve Halk Tv’de konu edinildi.
Yandaş diye nitelendirilen Altınok, aslında güzel bir gazetecilik örneğini sergiliyordu, eleştiriyordu.
Halk Tv ise, “Yandaş gazeteci AKP’yi eleştirdi” diye KJ’lerle programı sürdürüyordu.
Halk Tv’nin bu KJ’ler üstünden program yapmasını garipsemiyorum zira onlar için “desteklediği tarafı eleştirmek” diye bir kavram yok.
Hatta son zamanlarda “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” moduna giren bu gazetecilerin, Muharrem İnce’ye kamuoyunda gösterilen ilgiye bile tahammülleri kalmadı.
Eleştiri yelpazelerini ne kadar açıp açmadıkları bir yana dursun, devamlı demokrasiden bahseden muhalif gazete camiasının bugünlerde Muharrem İnce’ye ve onu destekleyenlere aba altından sopa göstermesini nasıl açıklayacağız?
İYİ Parti masadan ayrıldığı zaman Akşener’e ne kadar sert yüklenildiğini gördük.
Şimdi de aynı tavrı Yavuz Ağıralioğlu için sergiliyorlar.
Vatandaşların özgür hür iradesine saygısı kalmayan, Kılıçdaroğlu dışında herhangi bir alternatiften bahsedenlere tahammülleri kalmayan bu muhalif gazetecilere sorsanız ülkede “demokrasi” yok, tek adam rejimi var…
Sanki kendileri tüm gazetecilik faaliyetleri ile 2023 seçimlerine “tek muhalif adamı” götürmeye çalışmıyorlarmış gibi.
***
Kılıçdaroğlu’nun kafasını çevresel faktörler karıştırıyor
Kılıçdaroğlu eğlenceli bir siyasetçi. Tebessüm etmeyi unutan ülkeye ara sıra kahkahalar attırmayı başarabiliyor.
Kendisini asla antipatik bulmuyorum.
Gençlere mizah yeteneği kazandırıyor. Örneğin gençlerin Kılıçdaroğlu için geliştirdiği mizahlardan birisi, “aday olma dedem sen”.
Kılıçdaroğlu’nun çevresindekilerin genel olarak kendisinin kafasını karıştırdığını düşünüyorum.
Örneğin Canan Kaftancıoğlu sizin yakınınızda olsa ara sıra terör örgütlerini, terör örgütü olarak nitelendiremeyebilirsiniz.
Mansur Yavaş yanınızda olsa, az da olsa (çok değil) milliyetçi duygulara bürünürsünüz.
İmamoğlu yanınızda olsa, HDP’ye sempati beslersiniz, ara sıra da tatil yapma düşüncesine bürünürsünüz.
Tüm bu çevresel faktörler yüzünden bazen Kılıçdaroğlu’nun Konya’nın bir ülke olduğunu sanmasına, bazen de Kapalı Maraş ve denizinden bahsedilirken aklına bir anda Kahramanmaraş falan gelmesine şaşırmıyorum.
Umarım çevresel faktörlerden bir an önce kurtulur kendisi.