Futbolu biz yazmazsak olmaz!..
Avrupa Futbol Şampiyonası grup maçları tam gaz devam ediyor.
Milli Takımımız grubunda bir galibiyet, bir mağlubiyet alarak ikinciliğini sürdürmektedir.
Çarşamba günü Çekya milli takımı ile yapacağı maçta bir beraberlik bile alsa tur atlayacak.
Hatta yenilse bile aldığı üç puanla en iyi grup üçüncüleri uygulaması ile tur atlama ihtimali var.
Şimdi gelelim milli takımın fotoğrafını yorumlamaya..
Milli Takım ilk maçında, Avrupa kupalarında ilk defa boy gösteren ve dünya futbolunda ismi cismi olmayan Gürcistan’ı yendi diye yer yerinden oynadı.
Hele hele 19 yaşındaki Arda Güler (daha önce aynı golün benzerini Galler’e atmıştı) attığı golle bütün gazetelerin, televizyonların manşetine oturdu.
Abartmada üstümüze yok. Halbuki aynı maçta takım arkadaşı Mert Müldür’ün golü ondan daha zor ve daha güzeldi. Nitekim kurul ilk maçlarda atılan en güzel gol Mert Müldür’ün golüdür diye tescil etmiş.
Gürcistan maçının son 10 dakikasında milli takımımızı Allah korudu. Buna rağmen alınan galibiyet abartıldı da abartıldı.
Portekiz maçına galince;
İlk maçta galip gelen takımdan dört oyuncu kesik yemiş..
Futbolda genel bir kural vardır. Galip gelen takım bozulmaz diye.. (Burada nostaljik bir parantez açmak istiyorum. Milli takımlar genellikle bir iskelete oturtulur, 1-2 zorunlu değişiklik haricinde aynı takım sahaya sürülürdü. Mesela biz şu anda bile Macaristan’ın Puşkaşlı müthiş takımını 3-1 yenen milli takımımızı hiçbir yerden yardım almadan sayabiliriz. O zamanki uygulama tek seçici ile yapılırdı. Türk futbolu o dönemlerde iki tek seçici tanımıştır. Önce merhum Eşfak Aykaş daha sonra merhum Coşkun Özarı..)
Şimdilerde ise Türkiye'de onu katlayacak bir sürü hoca varken, İtalya’nın 2-3 sınıf bir hocasına takımı emanet ettiler, takımla kumar oynayıp duruyor.
YA TUTARSA!…
Milli takıma kısa vadeli hazırlık döneminde 35-36 tane oyuncu çağırıyor. Desinler diye çağırıyor. Milli takım oyuncusu hazır gelir. Milli takımda yaşa başa bakılmaz. Kim iyi ise o oynar.
Örnek mi?..
İşte Portekiz’li 41 yaşındaki Pepe. Çocuğu yaşındaki futbolculara top göstermedi.
İşte 39 yaşındaki Ronaldo.. Kendi kale önünden kafayla top çıkarıp, rakip kale önünde gol kovalıyor. Ben Ronaldo'yum, ben markayım demiyor..
Bizim bir kaptanımz var Hakan Çalhanoğlu. Çocuk Inter’de yılın en iyi orta saha oyuncusu seçiliyor. Geliyor bizim milli maçlarda didiniyor, parçalanıyor ama özellikle basın mensuplarına yaranamıyor, linç ediliyor.
Tabi bizde de hata var…
Bizde çoğu rahmetli olan Namık Sevik, Necmi Tanyolaç, İslam Çupi, Kahraman Bapçum, Halit Kıvanç, Orhan Ayhan, Gündüz Kılıç, Coşkun Özarı, Turgay Şeren, Metin Oktay gibi oturaklı, ağır başlı konusunda uzman ve otoriter spor yazarlarını gördükten, tanıdıktan, okuduktan sonra şimdiki futbol yazarlarından da benzeri yazılar bekliyoruz herhalde.
Milli takımı yönetenler 1932 yılının takımını kuruyoruz diyorlar. Altınordu takımıyla karıştırıyorlar herhalde. Oranın milli takım olduğunu unutuyorlar.
Beyler; yere göğe sığdıramadığınız o çocukları pohpohlamayı bırakın, abartmayı bırakın, ayakları yere basan sağlam oyuncular olsunlar. 18-19 yaşında taşıyamazlar o kadar yükü..
Her ne kadar sanayiye dönüşse de bu bir spor. Kazanmak da var kaybetmek de.
Çekya maçına gelince...
Ben şahsen sakat olan Saffet ve cezalı olan Abdülkerim'in olmayışını geri dörtlü için bir şans olarak nitelendiriyorum. Koyarsın geri dörtlüye Merih ile Kaan Ayhan’ı, hiç aratmazlar arkadaşlarını..
Saygılarımla!