Anadolu Üniversitesi öncülüğünde geçmişin izleri ortaya çıkıyor
Anadolu Üniversitesi öncülüğünde yürütülen Şarhöyük kazı çalışmaları ile farklı medeniyetlere ait 6 bin yıllık kalıntıların gün yüzüne çıkarılarak tarihe ışık tutması hedefleniyor.
Anadolu Üniversitesi öncülüğünde yürütülen Şarhöyük kazı çalışmaları ile farklı medeniyetlere ait 6 bin yıllık kalıntıların gün yüzüne çıkarılarak tarihe ışık tutması hedefleniyor.
Eskişehir kent merkezinin 3 kilometre kuzeydoğusunda yer alan ve Anadolu’nun önemli yerleşimlerinden biri olarak gösterilen Şarhöyük, 2022 yılı itibariyle Cumhurbaşkanı Kararlı Kazı statüsü kazandı. İlk olarak 1989 yılında başlanan ve belli aralıklarla devam eden Şarhöyük’teki kazı çalışmaları, 2 yıllık aranın ardından tekrar başladı. Kazı başkanlığını Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Bilge Baştürk’ün yaptığı çalışmalarda 10 kişilik bir ekip, titizlikle inceleme ve kazı yapıyor.
6 bin yıllık tarihi var
Bizans, Hitit, Frig, Selçuklu ve Roma gibi farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığı bilinen Şarhöyük, 6 bin yıllık tarihiyle de öne çıkıyor. Özellikle kent merkezine yakın olması ve geniş bir alana yayılmasıyla dikkat çeken Şarhöyük, elde edilen buluntularla hem Eskişehir hem de Anadolu’nun tarihine ışık tutacak. Bulunan yerleşim yerleri ve tarihi kalıntılar, günümüzde farklı medeniyetler hakkında daha detaylı bilgi sahibi olunması açısından da önem taşıyor.
“Erken Tunç Çağı dediğimiz milattan önce 3 binler ve 2 binlere ait tabakalar var”
Şarhöyük’te yapılan incelemere göre, alanda milattan önceki dönemler ve farklı çağlara ait buluntuların yer aldığını dile getiren Kazı Başkanı Doç. Dr. Mahmut Bilge Baştürk, “Şarhöyük bizim şu anda tespit ettiğimiz verilere göre milattan önce 4’üncü bin yılın son çeyreğine doğru gitmekte. Dolayısıyla Şarhöyük’te 6 bin yıllık bir geçmişten söz edebiliriz. Bunun üzerindeki tabakalarda milattan önce 3 binler ve 2 binlere ait tabakalar var. Hitit varlığı çok kuvvetli; höyüğün üzerinde 7-8 metreye varan Hitit dolguları bulunmakta. Bunun üzerinde Frig tabakası, onun üzerinde klasik dönem, Akhamenid dönem ve onun üzerinde Helenistik dönem tabakası bulunmakta. Üzerinde Roma tabakası ve onun üzerinde ise Bizans kalesi bulunuyor. Selçukluluların gelmesiyle beraber Bizans Kalesi’nin terk edildiğini ancak Selçukluluların da höyüğün üzerine yerleşmediğini biliyoruz. Höyüğün tarihsel sürecine bakarsak Kalkolitik dönemden Bizans dönemine kadar sürdüğünü söyleyebiliriz” dedi.
“Şehir merkezine bu kadar yakın olup, bu kadar erken dönemleri yansıtan başka bir yer daha ne yazık ki bulunamadı”
Höyükteki buluntuların Eskişehir tarihini de yansıttığını söyleyen Doç. Dr. Baştürk, “Höyüğün kendi konisi burada 450’ye 500 metre boyutlarında oldukça büyük bir höyük konisi var. Anadolu’ya göre büyük sayılabilecek höyüklerden birisi. Ancak sadece höyükle sınırlı değil, höyüğün eteklerinde arkeolojik buluntular içeren oldukça geniş bir alan var. Höyüğün batı tarafında bir nekropol bulunmakta. Aslında höyük Eskişehir’in tüm tarihini yansıtmakta. Höyüğün en üst tabakasında Kurtuluş Savaşı’na ait siperler, bu siperlere ait mermiler ve başka mühimmatlar da ele geçti. Yani aslında Şarhöyük Eskişehir’in özeti diyebiliriz. Şehrin merkezine bu kadar yakın olup şehirden de izole olması bizim için bir şans. Neredeyse şehir merkezi tarafından çevrelenmiş durumda. Eğer eski hocalarımızın çalışmaları olmasa, sit alanına dönüştürülmese belki burasını tamamen kaybedecektik. Şehir merkezine bu kadar yakın olup, bu kadar erken dönemleri yansıtan başka bir yer daha ne yazık ki bulunamadı. Biz önceki yıllarda çalıştığımız erken Helenistik tabakaların altındaki klasik dönem ve onun altındaki Frig dönem tabakalarına ulaşmak istiyoruz. Erken Helenistik dönemi bitirdik. Geç Akhamenid dönem diyebileceğimiz dönemlere ulaştık. Sonrasında da Frig dönemine ulaşmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
“Burayı ‘arkeopark’ olarak değerlendirmek istiyoruz”
Önümüzdeki süreçte höyük mimarisine benzer eserleri hazırlayarak meraklıları için sergilemeyi hedeflediklerini belirten Baştürk, konuyla ilgili olarak şunları aktardı:
“Bizim bir projemiz daha var. Gelecek yıllarda eğer destek verirsek onu da hayata geçireceğiz. Burası kent merkezine çok yakın bir alan, burayı ‘arkeopark’ olarak değerlendirmek istiyoruz. Eskişehir’in geçirdiği tarihsel evreleri uzman olmayan gözlerin de anlayabileceği şekilde aşağıdaki düzlük alanda höyükteki mimarilerin benzerlerini koyup meraklı insanları getirip sergilemek istiyoruz.”