Kemal Unakıtan'ın Eskişehir'e faydası olmadı yani, öyle mi!
Her seçim öncesinde olduğu gibi şimdi de başladı, Eskişehir'in taşra olduğunun kanıtı gibi söylemler: "Eskişehir'in bir ağbiye ihtiyacı var. Milletvekili olacak kişilerin Eskişehir'de evinin olması şart..."
Yıllardır itiraz ederim bu türden söylemlere...
Taşra şehirlerde eşraf konuşur bunları: "Eskişehir'in bir ağbiye ihtiyacı var..."
Oysa büyük, gelişmiş şehirlerde, demokrasinin kuralları işler ve o tür şehirlerde kimse "Şehrimizin ağbiye ihtiyacı var" demez. Biz, Eskişehir'de sürekli bunu söyleriz. Sonra da "Şöyle büyüdük, şöyle geliştik, şöyle Avrupa şehri olduk" diye konuşuruz. Sanki Paris, Roma ya da Londra'da "Şehrimizin ağbiye ihtiyacı var" diye konuşan varmış gibi!
Bir de "milletvekili dediğinin Eskişehir'de evi olmalı" söylemi var ki, bu da konuya, farklı açıdan, ama aynı bakış açısıyla yaklaşmanın bir türü...
Geçenlerde Hakkı Sağlam bir yazı yazdı. Yazısında, EOSB Başkanı Nadir Küpeli ile sohbet ettiğini, onun, kendisine "Eskişehir'in, Eskişehir'de evi olan milletvekiline ihtiyacı var" dediğini söyleyerek, "Bakın Eskişehir'de evi olan Harun Karacan, Jale Nur Süllü ve Arslan Kabukcuoğlu ne güzel milletvekili demek ki" tarzında bir görüş atmış ortaya!..
Başkan Nadir Küpeli'yi arayıp bu sözleriyle "aslında" neyi kastettiğini sormadım, çünkü, kendisinin, Eskişehir'de evi olmamasına rağmen rahmetli Kemal Unakıtan'ın Eskişehir'e ne kadar faydalı olduğunu düşündüğünü biliyorum. Nadir Küpeli bir işadamı, yani sermayedar. Eskişehir'de evi olsun, olmasın, istediği bütün milletvekillerine ulaşabilir, ancak sanırım, bu sözleriyle Eskişehirlilerin, Eskişehir milletvekillerine daha kolay ulaşması gerektiğine vurgu yapıyor.
Hakkı Sağlam'ın yazısından yola çıkarak entelektüel bir tartışmaya girme niyetinde değilim, zira kendisinin bugüne kadar entelektüel fikir üretebilinecek bir yazısına denk gelmedim! Ancak bu yazısıyla bile 'aslında' Eskişehir'e ne kadar iyilikten uzak bir şeyler yaptığını dile getirebilirim...
Ve fakat asıl konumuzun, fikir dünyasıyla, entelektüel altyapımızla alakası olması için "aslında milletvekillerinden ne beklemeliyiz" sorusunu tartışalım isterseniz.
***
Peşinen söylemeliyim ki, her insan milletvekili ya da belediye başkanlarıyla tanışık olmayı, yeri geldiği zaman şahsi işleriyle uğraşmalarını ve hatta şahsi sorunlarını çözmelerini ister. Ve sorun işte tam da burada başlar...
Tabii ki milletvekilleri ve belediye başkanları, herhangi bir Eskişehirli'nin sorununu çözmek ister ve bunun için elinden geleni ardına koymaz. Beri yandan unutmayalım ki, şehrinde yaşayan insanların tek tek sorunlarını çözmeye de hiçbir milletvekili ya da belediye başkanının gücü de vakti de yetmez!
İşte tam da bu yüzden, seçilenlerin, bizlerin şahsi sorunlarıyla uğraşmak gibi bir görevleri de yoktur!
Ben, Hakkı Kutlu olarak, şahsi sorunlarımın çözülmesini isterim tabii ki, ancak yapılan bu işin aslında Eskişehir'de yaşayan diğer insanlara haksızlık olduğunu da bilirim!
Derdim şu değil:
Harun Karacan, Eskişehir'de de evi var. AK Partililer, bütün milletvekillerini eleştiriyor, ancak en çok Harun Karacan'ı eleştiriyor. Son zamanlarda "Harun Karacan'ın Eskişehir'e kazandırdığı bir tek eser söyler misiniz?" diyen çok AK Partili görüyorum...
Jale Nur Süllü, Eskişehir'de evi var. Kendisini ablam gibi severim, ancak partililer, Eskişehir'de evi olmayan Utku Çakırözer'i daha faydalı buluyor, Jale Nur Süllü konusunda hayal kırıklığı yaşadıklarını dile getiriyor...
Arslan Kabukcuoğlu, hâlâ Eskişehir'de evi var mı, bilmiyorum, ancak şu anda Eskişehir'de yükselişe geçen partisi, İYİ Parti'nin ayağındaki pranga gibi neredeyse. O kadar çok kişiden, "Arslan Kabukcuoğlu gibi silik ve başarısız bir kişiyi milletvekili yapan partinin aynı hatayı tekrarlamayacağını nereden bileyim. O yüzden bu partiye oy vermek için listeyi görmek istiyorum" sözünü duyuyorum ki!..
Eskişehir'de evi olmayan Utku Çakırözer'in gezip, sorunlarını dinlediği o kadar çok Eskişehirli vardır ki...
Prof.Dr. Nabi Avcı ve Prof.Dr. Emine Nur Günay'ın bu şehre yaptıklarını, bu şehre kazandırdıklarını sıralamak için buraya saatlerce, bir dolu kelime yazmalıyım. Hastanesinden, yoluna, stadyumundan, millet bahçelerine, tarihi eserlerin restorasyonundan, okullara, tarım projelerinden, sanayi projelerinden, Eskişehirspor ve Eskişehir'in sporuna yaptıkları katkılardan bahsetmeye kalksak saatlerce yazı okumanız gerekir...
Eeeee...
Eskişehir'de evleri yok diye, Avcı, Günay ve Çakırözer, kötü milletvekili mi şimdi?
Her şeyi geçelim, rahmetli Kemal Unakıtan'ın bu şehre hiçbir faydası olmadı mı?
***
İşte bu yüzden "Derdim bu değil, bu konular, taşralıların konuşacağı konular" diyorum...
Bir milletvekili ya da belediye başkanı, 10 bin, 50 bin, 100 bin, 900 bin kişi; kısacası, bir şehirde yaşayan geniş halk kitlelerinin sorunlarıyla uğraşır, o dertlerle dertlenir, dertlenmelidir...
Her kim, 'kendi sorununu çözdüğü için' bir milletvekilinin, 'güzel iş' yaptığını düşünüyorsa bilsin ki, aslında o milletvekili, Eskişehir'in herhangi bir sorununu çözmemiş, kendi seçim çalışmaları için bir 'yatırım' yapmıştır!..
Biz, Eskişehirlilerin...
Ne bir ağbiye ne de şahsi sorunlarımızı çözen milletvekillerine ihtiyacı var...
Aslında...
Bugüne kadar Hasan Polatkan, Prof.Dr. Orhan Oğuz, Hüsamettin Cindoruk, Muharrem Tozçöken, Kemal Unakıtan, Prof.Dr. Nabi Avcı ve Prof.Dr. Emine Nur Günay gibi Eskişehir genelinin sorunlarını çözen, şehir olarak bizi geliştirecek projelerin peşinde koşan milletvekili sayısının az olmasından kaynaklanıyor, 'şahsi sorunlarımızı çözecek' siyasetçileri matah bir şeymiş zannetmemiz ve taşra zihniyetiyle haraket etmemiz...
Siyasetçiyi 'şahsının' uşağı zannedenler sussa artık bi zahmet!..
Eskişehir'in sorunlarının çözülmesini, genelin sorunlarının çözülmesini isteyenler konuşmaya başlasa..