Kendi ağzından köy enstitülü köylü kızı!!...
Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıldönümünde, 17 Nisan 2019'da sizlerle paylaştığım bir yazıyı yeniden paylaşmak istiyorum. Rahmetli ablam, Köy Enstitüleri mezunu öğretmen Melahat Süder'i ve tüm Köy Enstitülüleri anarak...
*
“Ben Cumhuriyet tarihinde, eğitim alanında yapılan atılımların en büyüklerinden, en önemlilerinden biri olan Köy Enstitüleri’nde okuma şansını yakalamış, tek saç örgülü 10 yaşında Çifteler Köy Enstitüsüne köyümüzden ve civar köylerden okumak için ışığa doğru giden ilk küçük köy kızıyım… Benim bu okula gitmem için ailemi ikna eden değerli büyüklerim Müfettiş Muhittin Ertürk, Gezici Başöğretmen Emin Ertok’u rahmet ve saygı ile anıyorum. İyi ki onlar vardı. Tek örgü saçlı küçük köy kızı Çifteler Köy Enstitüsüne okumaya gidebildi. Okula gidişim; sevinme, üzülme biraz ürkek, ailemden ayrılıyorum, daha doğrusu neler hissettiğimi de bilemiyorum. Ama sanki daha önce buradaymışım gibi öyle sevgiyle karşılanıyoruz ki… O sevgiyi ilgiyi bu gün hala yaşıyorum…
Okul müdürümüz Rauf İnan, Eğitim başımız Hatice Sökmen, öğretmen Muazzez Tuygan, Akif Olgaç ilk tanıdığımız eğitimcilerimiz. Rahmetle anıyorum… Eskişehir-Kütahya-Afyon-Uşak köylerinden gelen kız ve erkek öğrenciler… Kız öğrenciler olarak 109 kişiydik. Saçlarımız kesildi, hamama götürüldük, ablalar yıkadı, okul giysilerimiz giydirildi. En küçük ben olduğum için giysilerim büyük geldi… O zaman bir burukluk hissettim, üzüldüm… Ama en kısa zamanda küçültüldü… Yemekhaneye gidiyoruz yerlerimizi öğreniyoruz. Öğretmenlerimiz bizimle beraber yemek yerlerdi. Biz köy çocukları sıkıntıyı, zoru kolaya çeviririz, her işe yatkınızdır, öyle de oldu… Yatakhanemiz uzaktaydı. Her gece yürüyerek gidiyorduk. Önceleri zor geldi, çok yorulduk. Yataklarımız yastıklarımız otla doldurulmuş, öyle kullandık. Daha sonra yataklarımız yastıklarımız pamuktan oluyordu ve ben şu sonucu çıkarıyordum. Sabırlı olmanın temeliydi bu… Her zaman her şey güllük gülistanlık olmaz. O yolda dikenleri ayıklayabilmek. İşte biz bunu yapmaya çalıştık. Çifteler Köy Enstitüsü mezunları hep zoru başarmaya çalıştık, başardığımızı da sanıyorum. Uzun yatakhane yolları uzun gelmemeye başladı, alıştık. Marşlar söyleyerek güle oynaya gidip geliyorduk. Eğitim Başımız Hatice Sökmen başımızda bizimle beraber gidiyor, geliyor, bizim yatakhanemizde yatıyordu. Bir annenin vereceği ilgiyi bize gösterir, gerekenleri anlatırdı. Yalan dolan kirli işler bizden uzak dururdu. Biz iyilerin, doğruların, hukukun yanındaydık. Bize bunları eğiticilerimiz öğretti. Eğiticilerimiz Bizi sever ve çok değer verirlerdi. Biz de onlara çok saygı duyardık. Sabahları erken kalkardık, sabah temizliği, saçımız, giyinmemiz yatak düzeltmemiz Eğitim Başımızın nezaretinde olurdu. Uygar toplumlarda olduğu gibi Köy Enstitülerinde de kız-erkek bir arada eğitim gördük. Derste, iş kollarında tarımda sebze-meyve yetiştirmede, toprağı kirizma yapmada hep beraberdik. (Kirizma yaparken küçük ellerimin kabardığını, kanadığını da söylemeden geçemeyeceğim.) Temel derslerin yanında yaşama dair bütün konular işleniyordu. Güçlü bir tarih eğitimi yanında tarım, elişi, güzel sanatlar, yurttaşlık bilinci kazandırılıyordu. Diğer taraftan dünya klasikleri okuyarak, müzik dinleyerek, halk türküleri öğrenerek (Halk türküleri hocamız Aşık Veysel’di), tiyatro yaparak dünya değerleri ile tanışıyorduk. Sabahları kahvaltı öncesi spor saatimizde halay çekiyor, şarkılar söylüyor, Zeybek’ler oynuyorduk. Âdeta bir bayram havası ile güne başlardık. Köy Enstitülerinin amacı; çocuğu çalışma hayatına katıldığı zaman, etkin bir yurttaş olarak yaşayabilecek duruma getirmektir. İnsan eğitimi aslında işe dayanan eğitimdir. Bizler bu eğitimin içinde yetiştirildik… Tek yol köylünün uyanmasıdır. Karşınıza engeller çıkacaktır, asla yılmayın denilmiştir. Bu sözler öğretmenlikte attığımız ilk adımlarda bize ışık tuttu…
Yıl 1948… Çifteler Köy Enstitüsü’nden mezun olduk. Köyümü ve köylümü çok seviyorum. Sonradan öğrendiğime göre onların gözünde çocuk muallim olarak 110 öğrencili 5 sınıflı okulda tek öğretmen olarak göreve başladım. Tek yardımcım köyün muhtarı idi. Okulu, öğretmeni seven aydın bir kişi idi.
Birleştirilmiş sınıflarla nasıl çalışıldığını bildiğim için öğretmek bana zor gelmedi. Araç, gereç, kitap yok. Geç saatlere kadar çalışıyordum. İlk zamanlar sığırtmaç köye dönüyordu, biz okuldan çıkıyorduk, amacıma ulaşıyordum. Okulumda kitaplık kurdum. Maaş almaya gittikçe kaynak kitaplar, hikaye kitapları, dergiler alıyordum. Öğrencilerin yararlanmasını sağlıyordum.
Ayrıca köyde;
-Biçki dikiş kursları
-Gece okulu
-Milli bayram etkinlikleri ekipleri kurduk.
7 yıl Kızılinler Köyünde kaldım. Artık onların çocuk muallim’i değil, köyün büyüklerinin öğretmen kızı idim. Milli duyguları çelik gibi, ahlaklı, ilkeli,üretken, yılmadan emin olduğu yolda yürümeye azmetmiş köy öğretmeni olarak 7 yılın sonunda şehir merkezinde göreve devam ederek sebep olanlara dualarımızla teşekkür edip emekli oluncaya kadar çalıştık.”
*
Evet bu köy enstitülü öğretmen aynı zamanda benim de öğretmenim olan gurur kaynağımız ablamız Melahat Süder’dir. Köy Enstitülerinin 17 Nisan 1940 yılında kuruluşunun yıl dönümünü kutluyor, ölenlere rahmet, sağ olanlara sağlıklı uzun ömür diliyoruz. Rahmetli ablamı ve öğretmenimi de sevgi ve minnetle anıyorum...
Merhum ablanızın anısına paylaşımınız dan etkilenmemek,duygulanmamak ne mümkün
Hatırası önün de saygı ve hürmetle eğiliyorum.
Allah rahmet eylesin nur içinde yatsın.
Mekanı cennet ruhu şâd olsun.Sabırlar dilerim.
Saygılarımla ellerinizden öpüyorum.