Kesişen kümeler
Kim olduğun, neci olduğun, tarafın, fanatizmin ya da taptığın şey beni alakadar etmez. İnançlarına, inanmadıklarına saygı beklediğin gibi saygı göstermek zorundasın da! Herkesin ibadeti, ayini kendine. Git mumunu ötede yak, benim nuruma dokunma! Dünya’nın vehameti artık sabrımızı zorluyor, bam telimize dokunuyor, tel gergin, tel koptu kopacak... Eskişehir ise beni sınıyor! Açık konuşayım ısınmadı kalbim, bir göç daha görünüyor fakat önce görev bildiğim yapılacaklar var.
Onlarca şey yaşadım mağazada. İki hanımefendi alışveriş ediyor. Sözde açık görüşlü, modern olan; başörtüsüz oluşum münasebetiyle, benimle ittifak kurmaya çalışıyor gözleri ve hal diliyle. Çünkü diğer hanımefendi tesettürlü! Uğurluyorum ayeti başına taç edeni. Kalıyoruz baş başa; başı açık, açık görüşlü, modern hanımefendi hazretleriyle! Dökülüyor! Hakaretvari ahkamlar havada uçuşuyor... “Zavallılar, acıyorum bunlara, insan müsveddeleri...” Hanımefendi öfkeli! Hanımefendi hadsiz! Hanımefendiyi, hanımefendi çizgimizden çıkmadan alkışlarla uğurluyoruz mağazadan. Hanımefendi pişman, hanımefendi sert kayaya çarptı, hanımefendi efen efendi, sağdan sağdan şey pardon soldan soldan yol alıyor. Selametle...
Başka bir kendini bilmezde sıra. “Daha önce geldim, kasada kapalı biri vardı girmedim, şimdi sizi görünce geldim.” diyor. Neden diyorum? “Kesin AKP’lidir ve asla o salakların inançlı olduğuna inanmıyorum.” diyor! Tesettür Allah’ın ayeti ve bu tercih sizi ilgilendirmez, hakaret etme hakkı vermez diyorum. “Hepsi beyinsiz, geri kafalı.” diye yükseliyor. Satın almak üzere bir paket koyuveriyor kasaya. AKP’li olduğumu, Allah’ın hükmünü de kabul edip inandığımı söylüyorum. Hakaret ettirmeyeceğimi, daha önce mağazaya girmeyip alışveriş etmediğiniz gibi, şimdi de alışveriş etmeden gidebilirsiniz diyorum. Salak olmadığımın ve AKP’li olduğumun altını çiziyorum. Ödeme yapıp çıkıyor usulca. Bunların sesi içeri kaçıyor bir süre sonra. Güzel, saygı mühim. Öğrenecekler gibi sanki. Her sabah Kur’an-ı Kerim dinlerim mağazada. Ses düzeyi makul seviyede, kimseyi rahatsız etmeyecek bir ayarda. Fakat bir hanım alışveriş esnasında rahatsız oluyor. Anlıyorum, atak bekliyorum, hazırım... “Biri mi öldü?” diye soruyor. Hayır diyorum henüz değil, biz ölmeden evvel de Kur’an-ı Kerim dinleriz! Gidiyor. Ruhuna el Fatiha hanımefendinin. Bu tarz onca hadsizlik ve saygısızlıkla karşı karşıya kalıyorum ki, yazık gerçekten.
İnançlarımız, yaşayışlarımız, giydiklerimiz, sınırlarımız bambaşka olabilir. Bunlar da bizleri A kümesi, B kümesi, C kümesine mensup kılar. Fakat kesişen kümeleriz de aynı zamanda. İnsan olmak mesela! Aynı havayı solumak örneğin! Bir sancak var, bir toprak... Hepimizin. Hepimiz için. Dünyanın vehameti sabrımızı zorluyor gerçekten... Kediyi katledene mi söveyim, şeriata küfredene mi sayayım, camide çocuklara bıçak çeken; yaşı kemale ermiş, aklı başa ermemiş amcaya mı kahredeyim? Hepsi aynı kapıya çıkıyor. Saygı! Ben kavurmaya ekmek banmayı severim ama bir Hindu’nun önünde, onun kutsalına kekik döküp, ziyafet çekmem! İnsanları; sandığa attığı oy ile, taktığı/takmadığı başörtü ile, inançları ya da inanmadıkları ile yargılamak haddinize değil, saygıda mecbursunuz... Farklı adreslere gidiyoruz evet ama aynı dolmuştayız, inene kadar paylaşmak zorundasın ortak aracı. Kesişen küme elemanlarına mı odaklansanız birazda, zira orayı hesaba katmazsanız problemin sonucunun yanlış çıkması kaçınılmaz! Saygılarımla...