Otomobil firmaları logolarını neden değiştiriyor?
Hepimizin bildiği gibi otomotiv firmalarının logo geçmişleriyle ilgili birçok büyüleyici hikaye vardır.
Volkswagen’in Hitler’in projesi olduğunu veya BMW logosundaki çizgilerin uçak pervanesini sembolize ettiği hikayelerine hepimiz aşinayız.
Peki son dönemlerde, sanki bir yarışa dönen logo değişikliklerinin arkasındaki neden ne?
Bunun cevabını vermeden önce logoların bir firma ve müşterileri için ne anlama geldiğinden bahsedelim biraz.
Logolar, bir şirketin marka imajını, geleneklerini ve kökenlerini temsil eder. Bu sadece otomobilin kaputundaki görsel bir rozet değil, aynı zamanda insanların marka ve otomobiller hakkında ne düşündüğünü temsil eder. Mercedes kullanan biri müreffeh, olgun ve elbette zengin biri olarak algılanır. Öte yandan, Aston Martin sahibi birinin daha gösterişli bir kişiliği olması muhtemeldir. Veya Volvo’nun “Güvenli” konumlandırması gibi. Tüm bu algılar ve hem araç sahipleri hem de potansiyel alıcıların marka hakkındaki düşünceleri, sadece otomobil üreticisinin küçük bir logosundan kaynaklanıyor olabilir mi? Kesinlikle olabilir! Ve bu potansiyel alıcıların satınalma kararlarını etkileyen faktörler zamanla değişiyor. İşte tam da bu nedenle logoların şirketin ürünleri, kökenleri ve müşterileriyle birlikte tarihi bir evrim geçirmesi şaşırtıcı değildir.
Bir şirketin markası, en önemli varlığıdır. Marka, liderlik aracıdır, işletmenizi, sunduğunuz ürünleri ve hizmetleri tanımlar. Markanız, işletmenizin müşterilerle ilişki kurmasına ve pazardaki konumunuzu tanımlamasına yardımcı olur, müşterilere ve kilit paydaşlara her temas noktasında yerine getirilmesi gereken bir söz verir. Coca Cola’nın Yönetim Kurulu Başkanı Muhtar Kent’in dediği gibi; “Marka vaadinizdir” (Evet Muhtar Kent bir Türk ve dünyanın en önemli markalarından birinin başkanı)
Dünya dijital alışveriş ve reklamcılığın benimsenmesi yolunda ilerledikçe ve akıllı teknolojinin rahatlığı tüketiciler için bir zorunluluk haline geldikçe, bu dijital evrene kolayca uyum sağlayan markalar muhtemelen bir adım öne çıkacaktır. Dolayısıyla sadece otomotiv firmaları değil dijital çağa ayak uydurmak isteyen bir çok firma markalarını bu değişime adapte etmek için önce logo değişikliğine gidecektir.
İşte bu nedenle, son yıllarda bütün otomobil firmalarının ardı ardına logo değiştirdiğine şahit oluyoruz. Otomobil markaları, özellikle dijital olmak üzere reklam materyallerinde kullanım için daha düz ve esnek olan logoları benimsiyorlar. Otomobil markaları için akıllı teknoloji, sürüş deneyiminin daha önemli bir parçası haline geldiği için, dijital platformlarda gösterişli olmak yerine, tanınabilir ve kullanıcı dostu olmayı tercih ettiklerini yeni logolarında görebiliyoruz. Yeni tasarım logoların hepsi basit, kısaltılmış, dijital ve geçmiş algıları korumak üzerine tasarlandığını söyleyebiliriz.
Örneğin BMW, dünyadaki en ikonik logolardan birine sahip olduğundan, marka bu yılın başlarında ünlü logosunu yeniden tasarladığında, 100 yaşındaki bir markanın neden gelenekleriyle uyumsuz olduğu konusunda bazı eleştiriler yapılmıştı. BMW yazısını çevreleyen siyah halkayı içermeyen yeni, düz, daha az süslü tasarım, yalnızca medya, markalama ve iletişim için kullanılacağının duyurulması ise eleştirilerin kesilmesine sebep oldu. BMW Başkan Yardımcısı Jens Thiemer, "Görsel tasarım ve grafik esnekliğiyle, kendimizi BMW'nin bulunacağı iletişimde, çok çeşitli temas noktaları için donatıyoruz" dedi, yani marka yeni logosunun, dijital uygulamalar için daha uygun olacağı için yeniledi fakat yeni BMW logosunun otomobillerde kullanılmayacağı açıklandı. Bunun anlamı ise dijital çağa ayak uydurmanın yanında geleneklerinden de ödün vermeden kullanıcıya ulaşmaktan geçiyor.
Bir başka Alman devi VW ise logosunun çizgisini düzleştirip incelterek, herhangi bir dijital ekranda görüntülendiğinde, daha büyük bir görsel etkiyle tanınmasının daha kolay olacağını düşünüyor.
Dijital medya ve pazarlamanın önemi düşünüldüğünde, VW’nin logosunu daha iyi dijital okunabilirlik için yeniden yapılandırma kararı anlaşılabilir.
Ancak firmaların logo değişikliğinin tek nedeni bu değil.
Otomotiv sektörü, tarihin en büyük dönüşümünün başında şu anda. Daha önce Mini ve TOGG hakkında yazdığım yazıda da belirttiğim gibi; sektördeki çoğu firmanın, ürün portföylerinin 2030’a kadar %40 elektrikli olacağı düşünüldüğünde, güç aktarım sistemi çeşitliliğindeki bu devrim, otomobillerin özellikle önden çok daha farklı görünmeye başlayacağı anlamına geliyor. Çünkü elektrikli otomobiller geleneksel bir ızgaraya ihtiyaç duymaz ve bu, stilistlerin ve tasarımcıların, şu anda da tüm elektrikli araç tasarımlarında gördüğümüz gibi farklı arayışa iter. Markanın mevcut logosunun, geleneksel bir ızgaraya oturmama olasılığı ile, logoların ve ızgaraların yeniden tasarlanması doğaldır.
Teknoloji şirketleri, kullanıcı deneyimini tasarımla optimize etme konusunda otomobil firmalarından kilometrelerce öndeler, bir otomobil markasını logosunu değiştirmek ise asla basit bir karar değildir, bu yüzden gerçekleştiğinde iyi bir nedene ihtiyaçları olmalıdır.
Örneğin VW, gelecekteki elektrikli araçlarının işlevsel ızgaralar olmadan bir tasarım alanında nasıl görüneceğine dikkat ederek logosunu yenileyen ilk otomotiv şirketi oldu.
Volkswagen’in haklı sebebi gibi, sadeleştirilmiş bir logo değişimi, tüm firmalara, giderek artan dijitalleşmiş bir dünyada biraz daha eğlenceli ve gençlik odaklı pazarlamanın gücü ile daha rekabetçi olma fırsatı verecektir. Ve aşağıda gördüğünüz tüm bu firmalar gelecek 100 yılın değişimini başlatanlar olarak tarihteki yerlerini alacaklardır. Değiştirdikleri şey aslında sadece logoları değil, geleceğe dair umutları, heyecanları, çağa ayak uydurmaları ve dijitalleşmeleridir.
Keşke ülke olarak yan sanayilikten zamanında çıkabilseydik de, değiştirmek için uğraştığımız bir Dünya markası olmuş logolarımız olsaydı.
Bir başka yazının konusuda son cümle olsun; Türkiye’nin Dünya markaları!