Profesör Bhakdi diyor, herkes susuyor
Erkan Trükten’in BBN Türk ekranlarında sunduğu, Murat Akan ve Dr. Ramazan Kurtoğlu’nun yorumcu olduğu ‘’Büyük Resim’’ adlı programa dünyaca ünlü Mikrobiyolog Prof. Dr. Suharit Bhakdi konuk oldu.
Bu yayın aynı zamanda YouTube üstünden de canlı olarak paylaşıldı.
Daha sonra "yanlış tıbbi bilgilendirme" gerekçesi ile YouTube bu yayını kaldırdı.
Yanlış tıbbi bilgilendirme denmesinin sebebi; yaşadığımız pandemi sürecinde sürekli olarak ekranlarda anlatılmak istenilen ve dayatılan cümlelerin bu programda yer almıyor oluşu.
Sonuç olarak ortada bir yanlış var ise bilim bunu "modern tıp" safsatasıyla geçiştirmemeli.
Yanlış olan net bir şekilde tıbbi olarak açıklanmalı. Bilim antitezler ve onlara sunulan antitezler doğrultusunda olabildiğince gerçeğe yakın doğru sentezi arama çabasıdır.
Yanlışın doğrusu net bir şekilde söylenmedikçe, yanlış, yanlış olarak kabul görmez.
Koronavirüs diye algılarımıza sokulan bir hastalığın varlığı inkâr edilemez.
Öyle ya da böyle bu süreç herkesi sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda etkiledi.
Peki Profesör Bhakdi neler dedi?
"Maske korumaz, aksine hasta yapar"
E bunu pandeminin ilk başlarında Mehmet Ceyhan’da söylemişti.
"Koronavirüs’ün ilk dalgası ve patlama noktası vardı, gerçekti. Ama daha sonraki dalgalar hiçbir zaman olmadı. Bunu kesin bir şekilde söyleyebilirim.
İlk dalga dışındaki aktarılan dalgalar kesinlikle bilimsel bir açıklaması ve dayanağı olmayan söylemlerdir’’.
"PCR testleri virüsü tespit etmez"
Zaten en son Almanya’da bazı test şirketlerinin daha çok kâr elde etmek için döngü sayısını yüksekte tutup, hasta olmayanlarda bile pozitif sonuç çıkarttığını ve bu şirketlere dava açıldığını biliyoruz.
Sonuç olarak dünyadaki vakaların yüzde yüzünün gerçek vaka olup olmadığını da bu şekilde sorgulayabiliriz.
Yani PCR testlerinin doğal bir şekilde değil, yapay olarak da pozitif sonuç çıkartabilme özelliğinin olması, doğal olarak bu testi sorgulamamız için geçerli bir gerekçe.
"Koronavirüs ile grip arasında çok bariz bir fark vardır. COVİD-19’dan ölüm oranı, grip ölüm oranından daha azdır. Eğer bir insan 70 yaşının altında ise COVİD-19’dan ölmesi, gripten ölmesinden daha zordur."
"Maskeler, karbondioksit yoğunluğu ve oksijen eksikliği sebebiyle, beyin fonksiyonlarında tahribata sebep oluyor, düzgün çalışmıyor. Özellikle çocuklarda maske kullanımı zekâ geriliğine sebep oluyor."
Prof. Dr. Bhakdi’nin söylediği her şeyi komplo olarak kabul etmeden önce, neden komplo olabileceğine dair detaylı açıklamaların dünyadaki tüm yetkililer tarafından yapılması gerekiyor.
Çünkü bunların hepsini bir komplo olarak değil, bir iddia olarak kabul etmeliyiz.
Ve bu iddialar açıklığa kavuşturulması gereken, tüm insanlığı ilgilendiren önemli doktrinler.
İnsanlık adına tarihin en büyük salgın hastalığı olarak aktarılan bir süreçte, gelişen teknoloji ve çıkara dayalı çalışan beyinlerin, tarihin en büyük insanlık suçunu işliyor olabilme ihtimalini ben görmezden gelmek istemiyorum.
Ütopik, kardeşçe yaşama amacı güden bir dünyanın içerisinde olduğumuzu sanmak büyük bir yanılgı.
Silah üreticileri savaşların bitmesini asla istemez.
Neden ilaç şirketleri salgını bitirmek istesin?
Belki de gerçekten istiyorlardır. Ama yine de sorgulamadan boyun eğmek, yarının umut pencerelerini kendi inisiyatifimizle birlikte zindana çevirebilir.
Dünyayı Türkiye gibi vicdanlı sanıyorsak fazlasıyla yanılıyoruz.
Biz yerli aşının üretiminden sonra tüm dünyaya bu aşının formülünü bedava verme düşüncesi içerisine giriyorsak ve birileri de aşıyı parayla satıyorsa, o zaman diğer dünya devletleri ‘’salgın paniğini sadece maddi çıkarlar ve yeni bir düzen’’ için yapıyor demektir.
Her şeyi bilimde aramanın da bir mantığı yoktur.
DSÖ domuz gribinin yaşandığı dönemden sonra ‘’fazla abarttık’’ cümlelerini kurmuştu.
O zamanlarda da saygın profesörümüz Mehmet Ceyhan yine televizyonlarda ‘’aşısız bu işin içerisinden çıkamayacağımızı’’ dile getirmişti.
Sadece yaşadığımız dünyadaki küresel boyuta ulaşan krizler ile ilgili yapılan açıklamaların ikililiklerine ve tutarsızlıklarına bakarsak, cevabı bilimde aramak zorunda kalmayız, hiçbir bilim insanına da boş yere mesai harcatmayız.
Bazen tüm yazdıklarım yüzünden ‘’aşı olmayın, maske takmayın, kurallara uymayın’’ gibi şeyler söylüyorum algısı ortaya çıkıyor.
Dün kurallara uymayanları eleştiren, programlarda ağzından maske eksik olmayan Fatih Altaylı bile: "Bu yasaklar hukuksuzdur, yazılarımda da anlatıyorum. Uymayın tedbirlere" diyor.
Aksine ben de hayatımıza neyi soktuğumuzun sorgulamasını iyi yapalım, sonra yine bildiğimizi okuyalım diyorum. İsteyen kurallara uysun, istemeyen kurallara uymasın, isteyen tüm sorgulamaların ardından aşısını gitsin olsun, istemeyen olmasın diyorum.
İstemsiz hareket sergileyen vatandaşlara da birtakım kılıf giymiş unvanlı kişilerin medyada faşist yaklaşımları öven fikirleri ortadan kaldırılsın.
Bilim cendereye başvurma yolundan çekilsin.
Hatta mümkünse Akşemseddin usulü teknolojiden uzak tıpçılar şu süreçte hayatımıza girsin.
Bir kere de "sağlıklı beslenin, yediğinize, içtiğinize, aldığınız besinlere dikkat edin. Bağışıklığınızı doğal yollarla sağlayabilirsiniz" gibi cümleler kuran ve insanları umutlandıran doktorlar, umut penceremizi oluşturan medya ekranlarında görünsün.
Bir kere de şimdilerde "koca karı ilacı" olarak bildiğimiz ama şu anki modern tıptan daha modern olan "Karya uygarlığının Koca Karia" ilaçları övülsün.
Ama olmaz değil mi?
Peki neden?