16.07.2023, 13:18

Savaş ne zaman kaybedilir?

Rahmetli Aliya İzzetbegoviç diyor ki: "Savaşı öldüğünüzde değil, düşmanınıza benzediğinizde kaybedersiniz.”

2002'de siyaset kurumu iyice itibarsızlaşmıştı…

Hedefe, yani iktidara giden her yol mübahtır anlayışı kanser gibi siyaset kurumunu sarmış ele geçirmişti…

Seçim vaatleri “o ne verirse ben beş fazlasını vereceğim” rezilliğine dönüşmüştü…

Siyaset ve siyasetçi çukurda idi…

Temiz görüntü veren Erdoğan ve birkaç arkadaşı işte bu hal ve şartlar içinde “Adalet ve Kalkınma” vaadi ile yola çıktılar…

Bu söylem karşılık buldu ve Millet tüm eski siyaseti  ve siyasetçileri sandığa gömdü ve Erdoğan’a yol verdi…

Bu okumayı ilk yapan aslında 90'lı yılların başında rahmetli Özal’dı…

Siyasetin çukurda olduğunu gördüğü için kurucusu olduğu ANAP’ın başına geçmek yerine YENİ bir parti kurarak yol yürümek istedi…

Çünkü onun gücü bile ANAP’ı temizlemeye yetmezdi…

Ömrü vefa etmedi veya ettirilmedi…

Aynı okumayı yapan Reis başarılı oldu…

80 yılda yapılamayanları 20 yılda yaptı…

Yoksulluğu ve yasakları neredeyse bitirdi…

Seçim dönemlerinde duruşundan hiç taviz vermedi…

Seçim ekonomisi uygulamadı…

Toplumsal refahı yaygınlaştırdı…

Ancak yolsuzluk konusunda başarısı daha düşük oldu…

2002'de milletin tasfiye ettiği güruh Ak Parti’ye yerleşmeye başladı…

Teşkilatlara çöreklendiler…

Siyaseti ve makamları kendi dar çevrelerine hapsettiler…

FETÖ idi, gladyo idi derken bu büyük mücadelede bu güruh kendini güzel kamufle etti…

Millet bunun da farkında idi…

Ancak iyi bir muhalefetin olmaması hem bu kamuflaja yardım etti hem de Millet'in elini kolunu bağladı…

Ancak homurtular duyulmaya başladı…

Reis aslında bunu fark etti…

Ama…

Bugüne kadar yapmadığını yaptı…

Belki dış politikadaki ve küresel konjonktürün sıkıntılı durumu bu çapsız ve milli ol-a-mayan muhalefetin iktidara gelme ihtimali bu sefer Reis’i muhalefet gibi ya da eski tasfiye edilen güruh gibi makyavelist davranmaya yöneltti…

İlk defa seçim ekonomisi uygulandı…

EYT gibi, asgari ücret zammı gibi, memur zammı gibi karşılığı saman alevi kıvamında ama bedeli ağır olacak icraatler yapıldı ve vaadler verildi…

Millet aslında durumun farkında idi…

Mesajı 14 Mayıs seçimlerinde sandıkta Reis’e gönderdi…

Reis'e hala güvendiğini ancak Ak Parti’ye ehven-i şer gözü ile baktığını; ikisinin arasına 17 puan fark koyarak gösterdi…

Millet Reis’in samimiyetine inanıyor ve güveniyor...

Ancak…

Bu geri çekilme…

IMF memuru Şimşek'in göreve getirilmesi belki bir siyasi ve stratejik manevra…

Lakin Hallacı Mansur'un 'Bizi düşmanın attığı taş değil dostun  attığı gül yaralar' sözlerinde olduğu gibi…

Adalet duygusunu örselemeseydi…

Çekilecek çile varsa beraber çekeceğiz deseydi…

Kan kusar kızılcık şerbeti içiyoruz derdi bu Millet…

Ama şimdi…

Nasreddin Hoca’nın hikayesinde olduğu gibi…

“Yaza rastladığı için çok sıcak geçen bir ramazan günü, Hoca'yı bir komşusu iftara çağırır. Sofraya otururlar. Ortaya buz gibi bir tas hoşaf gelir. Ev sahibi, Hoca'nın ve misafirlerin önüne küçük kaşıklar koyar. Kendi önünde de kocaman bir kepçe. 

İftar açıldığında, ev sahibi kepçeyi hoşaf tasına daldırıp içtikçe, "Ohhh, öldüm" der.

Hoca ve diğerleri ise küçücük kaşıkla hoşafın tadına bir türlü varamazlar. Hoca bakar ki olacak gibi değil, kepçeyi kaptığı gibi ev sahibinin elinden alır. "Efendi, efendi" der, "ver şu kepçeyi de biraz da biz ölelim!" …

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@