Aynı yazıyı servis edip duruyor... Üşengeç Yılmaz Özdil

Gazeteci Yılmaz Özdil, Büyükerşen ile ilgili yine bir yazı yayınladı... Ama bu yazının eski yazılarından olduğu dikkatli gözlerden kaçmadı...

SİYASET 30.01.2021, 12:46 30.01.2021, 13:13
Aynı yazıyı servis edip duruyor... Üşengeç Yılmaz Özdil

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde "Ahmet efendi" başlıklı, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'e övgüler dizdiği bir yazı yayınladı. 

Öte yandan, söz konusu yazının büyük bölümünün aslında Yılma Özdil'in 24 Şubat 2018'de yayınladığı "Her uyandığımız gün, yeni bir maceranın başlangıcıdır" başlıklı yazının aynısı olması dikkatli okuyucuların gözünden kaçmadı... Yılmaz Özdil'in bu yazının büyük kısmını 2018'de yazdığına dair bir not da koymadığı görüldü... 

2018'deki eski yazısıyla yeni yazı yapmış 

Yılmaz Özdil'in bugünkü yazısında 2018'deki yazısını kullanıp, üzerine sadece Numbeo'nun resmi ve bilimsel verilere dayanmayan "Eskişehir dünyanın en güvenli 8. şehri" sıralamasına girdiğini yineleyip, bu başarıyı Yılmaz Büyükerşen'e mal eden ifadelerde bulunması, "Yılmaz Özdil yine Büyükerşen'i öven bir yazı yazmak istemiş, ama nedense yeni yazı yazmaya üşenip 2018'deki yazısını aynen kullanmış" yorumlarına neden oldu...

İşte o yazılar... 

Yılmaz Özdil'in bugünkü "Ahmet efendi" başlıklı yazısı...

"Sene 1958'di.

Gencecik gazeteciydi.

Haberini yapmak üzere, o sırada yeni kurulan Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret Okulu'na gitti.

Kapıda bekçi vardı.

Kartını uzattı, müdürle görüşmek istediğini söyledi.

Bekçi kartvizite baktı… Sonra kim olduğunu, adını ve işini sordu!

Genç gazeteci vaziyeti anlamıştı, bekçi okuma yazma bilmiyordu.

Haberine dahil etmek için bekçinin adını not defterine kaydetti.

Ahmet Yuşan'dı.

Genç gazeteci hem haberini yaptı, hem de o okula kaydoldu.

Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret Okulu'nun ilk kayıtlı öğrencisi oldu.

Bu mütevazı okul, önce iktisadi ve ticari ilimler akademisine dönüştü, sonra Anadolu Üniversitesi'ne dönüştü.

Yıllar yılları kovaladı…

O genç gazeteci, Anadolu Üniversitesi'nin rektörü oldu.

Bütün ömrü o üniversitede geçen bekçi Ahmet Yuşan'ın yaş haddinden emekliliği geldi.

Rektör, bu emektarın emeğine büyük saygı duyuyordu.

“İstersen kal” dedi.

Ahmet Yuşan'ın gözleri parladı.

Kendisi okuyamamıştı, okuma-yazma bile öğrenememişti ama, onbinlerce öğrencinin diploma almasına, meslek sahibi olmasına şahitlik etmişti, bu üniversite onun hayatının anlamıydı.

Rektör, elini omzuna koydu, “bizimle kal, rektörlük senatosunda çalışmaya devam et” dedi.

Senato odasının anahtarını Ahmet Yuşan'a teslim etti.

81 yaşına kadar çalıştı, 81…

Akademisyenlerin babası, öğrencilerin dedesiydi.

Üniversitenin adeta sembolü, olmazsa olmazıydı.

Son nefesini verene kadar üniversitede mesai yaptı.

Rahmetli oldu.

Rektör kendi elleriyle Ahmet Yuşan'ın yüzünün kalıbını almıştı.

Kendi elleriyle büstünü yaptı.

Tören düzenledi.

Üniversitenin tüm akademik kadrosu hazır bulundu.

Okuma yazma bilmeyen bekçi Ahmet Yuşan'ın büstünü üniversite senatosunun girişine dikti.

Dünyada örneği yoktu.

Hâlâ yok.

O rektör…

Mustafa Kemal aydınlanmasının vücut bulmuş hali, daima ilham aldığımız, rol modelimiz, Profesör Yılmaz Büyükerşen'di.

Eğitimde olduğu gibi, şehircilikte de mucizelere imza attı, Anadolu bozkırının ortasında, pasaportsuz gidilen Avrupa şehri yarattı, kirlilikte rekor kıran Porsuk çayı'nı gondollarla dolaşılan, balık tutulan hale getirdi, devletten tek kuruş almadan şehrin tüm altyapısını değiştirdi, denizi yok, plajı var, yelken kursu veriliyor, kano şampiyonası düzenleniyor, milyon metrekareden büyük parklar yaptı, planetaryum kurdu, bilim deney merkezi kurdu, yıl boyunca milyonlarca insan geliyor, Türkiye'de sadece Eskişehir'de bilim kuyruğu oluyor, Masal Şatosu'nu Kapadokya'dan fazla turist geziyor, beş yıldızlı otel sayısı 100'ü çoktan geçti, yedi sahnesi olan şehir tiyatrosu kurdu, senfoni orkestrası kurdu, operayla baleyle tanıştırdı, bu şehrin çocukları Beethoven'la Bach'la Macher'le büyüyor, İdil Biret'le Fazıl Say'la Gülsin Onay'la Genco Erkal'la Bedri Baykam'la tanışıyor, Yunus Emre'yle Aşık Veysel'le Dede Korkut'la büyüyor, bu şehrin çocukları sanatla, tarih şuuruyla, doğayla, hayvan sevgisiyle, zihinlerine duvar örmeden, çocukluklarını, gençliklerini yaşayarak büyüyor, Türkiye'de eşi benzeri olmayan müzeler kurdu, Türkiye'nin ilk Kurtuluş Savaşı Müzesi'ni kurdu, Odunpazarı Modern Müze'yi görün, iddia ediyorum, Eskişehir'in Türkiye'den yıllarca ilerde olduğunu görürsünüz, gözlerinize inanamazsınız, belediyenin bünyesinde açılan kurslarla her yıl 15 binden fazla kadın ve çocuğa meslek edindiriyor, kadın kooperatifi kurdu, bedensel engelli yurttaşlarımız, kimseden yardım almadan, Türkiye'de sadece Eskişehir'de dolaşabiliyor, kimseden yardım almadan, Türkiye'de sadece Eskişehir'de sosyal hayata katılabiliyor, zihinsel engelliler ve alzheimer hastaları için bakım merkezleri kurdu, otizmli çocuklar için bakım merkezi kurdu, yerli tohum üretiyor, fideleri çoğaltıp çiftçiye ücretsiz dağıtıyor, öldü denilen Türk ipeğini canlandırdı, üretici market kurdu, halk süt kurdu… Sadece Türkiye'de değil, dünyada bu kadar kısa sürede, böylesine olumlu yönde gelişen bir başka şehir yok.

Atatürk vizyonunun, bağımsız ruhun, aklın, bilimin, kültürün, sanatın, insana saygının, hoşgörünün, emeğin, vicdanın eseridir bu.

Ve önceki gün, dünyanın en güvenli şehirleri açıklandı.

Eskişehir 8'inci sırada.

431 şehrin yeraldığı listenin ilk 50'sinde sadece bir şehrimiz var.

Eskişehir.

Bir önceki sene 15'inciydi.

Geçen sene 10'uncuydu.

Şimdi, 8'inci sıraya yükseldi.

Profesör Yılmaz Büyükerşen, okuma yazma bilmeyen bekçi Ahmet Yuşan'ın büstünü üniversitenin kapısına dikerken, şu tarihi konuşmayı yapmıştı: “Bu kuruma, akademisyen ve diğer görevliler olarak hizmet edenlerin en kıdemlisi Ahmet efendidir, ben sizler adına, profesöründen asistanına, genel sekreterinden en küçük memuruna kadar, hepimizin hizmetlerinin sembolü olarak, Ahmet efendinin büstünü kurumumuza armağan ediyorum, üniversiteler yalnızca yasal mevzuatla ayakta durmaz, akademik hayatta gelenek, görenek ve adetler, en az yasal mevzuat kadar önem taşır, bunu hiçbirimiz aklımızdan çıkarmamalıyız, ben hepiniz adına Ahmet efendiye teşekkür ediyorum, Ahmet efendinin şahsında hepinize teşekkür ediyorum.”

Eskişehir'i Avrupa şehri yapan… Eskişehir'i dünyanın en güvenli şehirlerinden biri yapan vizyon, işte budur.

Çünkü, güvenlik denilen kavram aslında, askerden polisten bekçiden ibaret değildir, kelepçe-cop değildir, höt zöt hiç değildir…

İnsana güvendir.

Görev aşkına, emeğe, geleneğe göreneğe… Liyakata güvendir.

Okuma yazma bilmeyen, ama hayatını bilim yuvasına adayan bekçi Ahmet efendinin şahsında… Türkiye'ye bu gururu yaşatan, varlığıyla onur duyduğumuz Profesör Yılmaz Büyükerşen'e teşekkür borçluyuz."

Yazıyı bu linke tıklayarak görebilirsiniz... 

İşte Yılmaz Özdil'in 24 Şubat 2018'de yazdığı "Her uyandığımız gün, yeni bir maceranın başlangıcıdır" başlıklı yazısı... 

"60 yıl önce.
1958…
Gencecik gazeteciydi.
Haber yapmak üzere, yeni kurulan Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret Okulu'na gitti. Kapıda bekçi vardı. Kartını uzattı, müdürle görüşmek istediğini söyledi. Bekçi kartvizite baktı, dikkatle baktı, sonra kim olduğunu, adını ve işini sordu. Genç gazeteci vaziyeti anlamıştı, bekçi okuma yazma bilmiyordu. Haberine dahil etmek için bekçinin adını not defterine kaydetti, Ahmet Yuşan'dı.

*

Genç gazeteci hem haberini yaptı, hem de okula kaydoldu. Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret Okulu'nun ilk kayıtlı öğrencisi oldu.

*

Bu mütevazı okul, önce iktisadi ve ticari ilimler akademisine dönüştü, sonra Anadolu Üniversitesi'ne dönüştü. Yıllar yılları kovaladı… O genç gazeteci, Anadolu Üniversitesi'nin rektörü oldu.

*

Ömrü üniversitede geçen Ahmet Yuşan'ın yaş haddinden emekliliği geldi. Rektör, bu emektarın emeğine büyük saygı duyuyordu. “İstersen kal” dedi. Ahmet Yuşan'ın gözleri parladı. Kendisi okuyamamıştı ama, onbinlerce öğrencinin diploma almasına, meslek sahibi olmasına şahitlik etmişti, bu üniversite onun hayatının anlamıydı. Rektör “istersen kal, rektörlük senatosunda çalışmaya devam et” dedi. Senato odasının anahtarını Ahmet Yuşan'a teslim etti.

*

81 yaşına kadar çalıştı, 81… Akademisyenlerin babası, öğrencilerin dedesiydi, üniversitenin adeta sembolüydü, olmazsa olmazıydı.
Son nefesini verene kadar üniversitede mesai yaptı.

*

Rektör kendi elleriyle Ahmet Yuşan'ın yüzünün kalıbını almıştı, kendi elleriyle büstünü yaptı, tören düzenledi, üniversitenin tüm akademik kadrosu hazır bulundu, okuma yazma bilmeyen bekçi-odacı Ahmet Yuşan'ın büstünü üniversite senatosunun girişine dikti.

*

Dünyada örneği yok.

*

O rektör…
Mustafa Kemal aydınlanmasının vücut bulmuş hali, daima ilham aldığımız, yurtsever, insansever, Profesör Yılmaz Büyükerşen'di.

*

Ve, eğitimde-şehircilikte mucizeler yaratan Profesör Yılmaz Büyükerşen'e dün düzenlenen törenle, Türkiye'nin en saygın ödülü, Vehbi Koç Vakfı'nın Vehbi Koç Ödülü verildi.

*

Bugüne kadar, Profesör Türkan Saylan, Profesör Aziz Sancar, Profesör Nermin Abadan Unat, Profesör Gökhan Hotamışlıgil, Profesör Zeynep Çelik, Profesör Mehmet Özdoğan, Profesör Zeynep Ahunbay gibi, varlığıyla onur duyduğumuz biliminsanlarına verilmişti, bu yıl Profesör Yılmaz Büyükerşen'e verildi.

*

Profesör İpek Gürkaynak başkanlığındaki seçici kurul… “Milyonlarca gencimize eğitimde fırsat eşitliği yaratan açıköğretim modelini hayata geçirmesi nedeniyle” ve “halkın eğitimine katkı sağlayan şehircilik mucizesi nedeniyle” bu ödüle layık görüldüğünü açıkladı.

*

İş Sanat Kültür Merkezi'nde saygın davetli topluluğunun katılımıyla gerçekleştirilen tören, Mustafa Kemal Atatürk'e saygı duruşuyla başladı.

*

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, Atatürk'e atıfta bulunarak “özgür nesiller” vurgulu çarpıcı bir konuşma yaptı…

*

“Mustafa Kemal Atatürk ‘eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder' diyordu, ‘en büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır' diyordu. Cumhuriyetin kurucuları eğitime fevkalade önem atfettiler. Batı ve doğu arasındaki karanlık uçurumun en önemli sebebinin ‘cehalet' olduğunu bizzat müşahade eden ve o uçuruma düşmemizi engelleyen Atatürk ve arkadaşları, yokluk içinde dahi eğitim yatırımlarına öncelik verdi. Eğitimciler bu ülkede hiçbir zaman cumhuriyetin ilk yıllarındaki kadar el üstünde tutulmadı, öğrenmek ve öğretmek hiç o zamanki kadar kıymetli olmadı. Büyük önder Atatürk, cumhuriyetin yetiştirmek istediği nesilleri ‘ben inkılap ruhunu ondan aldım' dediği Tevfik Fikret'in ‘fikri hür irfanı hür vicdanı hür' sözleriyle tarif etmişti. Aradan neredeyse yüz yıl geçti, gençlerimizin fikri, vicdanı, irfanı hür mü? Sizlerin karşısında şunu samimiyetle ifade edebilirim ki, Vehbi Koç Vakfı olarak ‘hür nesiller' yetiştirmek için elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz. Bugün Vehbi Koç Ödülü'nü alan değerli bilim insanı Profesör Yılmaz Büyükerşen'in ülkemiz için yaptıklarına yeterince teşekkür edebilmek hakikaten imkansız.”

*

Ödülünü Ömer Koç'un elinden alan Profesör Yılmaz Büyükerşen ise, hepimizin kulağına küpe olması gereken şu sözleri söyledi: “Her uyandığım günü, yeni bir maceranın başlangıcı olarak görüyorum. Kendimi Atatürk'e, ilkelerine, cumhuriyete ve bu topluma borçlu hissediyorum. Hem de öyle bir borç ki, ömür boyu bitmiyor.”

*

(Google'ı Abdülhamid efendimiz icat etti denilirken oluyor bütün bunlar… Aynı gün aynı ülkede yaşanıyor.)

*

Moralinizin bozuk olduğu anlarda hatırlayın.
Tevfik Fikretlerimiz, Vehbi Koçlarımız, Aziz Sancarlarımız, Türkan Saylanlarımız, ömrünü eğitim yuvasına adayan yüreği ordinaryüs Ahmet Yuşanlarımız var bizim.

*

Her uyandığımız gün, yeni bir maceranın başlangıcıdır.
Örgütlü cehalete karşı fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştiren Yılmaz Büyükerşen sadece dün veya bugün değildir…
Asıl yarın'dır."

Yazıyı bu linke tıklayarak görebilirsiniz... 

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@