İsrail’in tartışmalı yargı reformları... İsrail demokrasisi nereye gidiyor?
Selim Han Yeniacun, İsrail'de Netanyahu hükümetinin sözde yargı reformlarının mahiyetini ve İsrail'de yargının bağımsızlığını savunan tepkileri 3 soruda kaleme aldı.
Selim Han Yeniacun, İsrail'de Netanyahu hükümetinin sözde yargı reformlarının mahiyetini ve İsrail'de yargının bağımsızlığını savunan tepkileri AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı.
1 • Yargı’da "reformlar" neyi amaçlıyor?
İsrail siyaseti, üç buçuk yıllık çalkantılı istikrarsızlık döneminden sonra aşırı ırkçı unsurların kendilerine ağırlıkla yer bulduğu bir hükümetin Kasım 2022 seçimlerinden sonra iş başına gelmesiyle yeni tartışmaların alevlendiği bir cadı kazanına dönüştü. Açıkçası sandıktan “sağ” blok ve bu politikaların hakim olduğu istikrarlı bir hükümet kurulması yönünde bir sonuç çıksa da hükümet içerisindeki aşırıcı unsurların İsrail toplumunun tamamını derinden sarsacak icraatlara imza atma potansiyeli ve hükümetin kendi iç istikrarını koruma çabaları adına atabileceği sert adımlar daha ilk aylarda sansasyonel sonuçlar doğurmaya başladı.
Hükümetin kurulduğu ilk günlerden itibaren Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir gibi iki ırkçı liderin Kudüs ve Batı Şeria’da yasa dışı yerleşim yerlerinin genişletilmesi hatta bu işgal topraklarının İsrail’e ilhakı gibi konularda mütecaviz politikalar izleyeceklerine kesin gözüyle bakılıyor. Saferad ultra Ortodoks Yahudilerinin temsilcisi Şas Partisi lideri olan ve Maliye Bakanlığı yapan Arya Deri’nin vergi kaçırması yüzünden bakanlığının düşmesi ise hükümet içi istikrarı bozan bir diğer mesele oldu. Hükümet ortaklarının menfaatlerini ve hükümetin devamını teminat altına almak isteyen Likud Partisi ve lideri Binyamin Netanyahu, ay başında ülke gündemine taşımış olduğu “yargı reformu” paketini Likudlu Adalet Bakanı Yariv Levin aracılığı ile Knesset gündemine taşıdı.
Sözde yargı reformu, yeni hükümetin üyelerini koruma altına almayı amaçlarken aynı zamanda İsrail Yüksek Mahkemesinin yapısını da değiştirerek mahkeme üyelerinin temsilini hükümete bağımlı hale getiriyor. Ayrıca bu sözde yargı reformu, İsrail’de herhangi bir yazılı anayasa kuralı bulunmasa da anayasa hükmünde değerlendirilen “Temel Yasalar” ile çelişen kanunları iptal etme yetkisine sahip İsrail Yüksek Mahkemesinin, iptal ettiği/edeceği kanunları meclis salt çoğunluğu ile tekrar geçerli kılabilmeyi amaçlıyor.
2 • İsrail Yüksek Mahkemesinin bağımsızlığı neden önemli?
Yargı reformu, başta Başbakan Binyamin Netanyahu’nun karşı karşıya kaldığı rüşvet ve yolsuzluk davasının aleyhine sonuçlanması durumunda siyasi yasaklı hale gelmesinin ve benzer yasakların meclis tarafından engellenebilmesine imkan tanıyor. Bu yeni düzenlemeyle üye sayısının 9’dan 11’e çıkarılması planlanan İsrail Yüksek Mahkemesinin 7 üyesi meclis tarafından seçilebilecek. Buna ek yeni yargı reformuyla aşırı ırkçı partilerin destek ve teşvikleriyle uluslararası hukuka ve İsrail temel yasalarına aykırı olacak şekilde işgallerin genişletilebilmesine çalışılacaktır. Büyük ihtimalle yeni yargı reformu paketi ile İsrail Yüksek Mahkemesinde yer alacak olan yargıçların konumları da hükümet istikrarının kırılgan olduğu İsrail siyasetinde seçim ve koalisyon pazarlıklarının yeni ayağını teşkil edecektir.
İsrail solunun seçim sonrası Netanyahu’nun liderliğini yaptığı aşırı sağcı hükümete karşı aldığı yenilgi, sol blok üzerinde ciddi bir karamsarlık ve dağılma havası estirirken ülkenin yasama yürütme ve yargı erklerinin ayrımını ortadan kaldıran bir yasanın alenen gündeme gelmesine de cesaret vermiştir. İsrail Yüksek Mahkemesinin, 1995 yılından itibaren temyiz yetkisi ötesinde kullanmaya başlamış olduğu “Temel Kanunların” muhafazası ve İsrail’in anayasa gibi bağlayıcı hükümlerden kaçınan yasama ve yürütme eğilimine hukuki bir sınır oluşturma özelliği, bu yasayla ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Diğer yandan seçimin ardından çoklu bölünmüş yapısıyla güç kaybeden muhalefet, yargı reformunun 2023 Ocak başında gündeme gelmesinden bu yana çeşitli protestolarla tekrar görünürlüğünü arttırmaya başlamıştır. Özellikle 14 Ocak’tan bu yana devam eden gösterilere 100 bin kişiden fazla İsrailli katılmıştır. Kovid-19 salgını öncesindeki Netanyahu karşıtı gösterileri ve 2011 yılında düzenlenen çadır protestolarındaki kalabalıkları aratmayacak sayılarda toplanan hükümet karşıtı protestocular, neredeyse tüm muhalefet partilerinin liderlerinin de desteğini almış durumda. Tel Aviv başta olmak üzere, Hayfa ve Batı Kudüs de halen devam eden protestoların merkezi konumunda.
Başta İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog olmak üzere tüm muhalefet liderleri bu protestolara katılan göstericilere ve yargının bağımsızlığı konusunda hassasiyet gösteren İsraillilere sağduyuyla yaklaştıklarını bildirdiler. İsrail Yüksek Mahkemesi Başkanı Esther Hayut ise hükümetin bu reform girişimini, teamülleri aşarak açıktan eleştirdi.[1] Öte yandan, İsrail’in Kanada Büyükelçisi Ronen Hoffman ise protestolara destek amacıyla istifa etti.[2]
3 • İsrail demokrasisi nereye gidiyor?
İsrail’de son yapılan seçimler bir önceki sekizli ve birbirinden çok farklı siyasi ajandalara sahip liderlerden oluşan mutabakat hükümetini ortadan kaldırarak hem sol ve merkez İsraillileri hem de Filistinlileri haklı endişelere sürükleyen aşırıcı sağcı bir hükümetin iş başına gelmesine sebep oldu. Sandık aritmetiğinin tatbik edilerek meşru bir şekilde vücuda gelen hükümetin önündeki en büyük açmaz, İsrail toplumunu kapsayıcı bir şekilde yönetecek icracı bir mekanizma mı olacağı yoksa kendi istikrarı uğruna her türlü karara imza atacak ve Binyamin Netanyahu’yu ne pahasına olursa olsun başbakan olarak tutacak politikalara mı imza atacağı noktasında düğümleniyor. Hal böyleyken hükümetin mevcut performansı hem İsrail toplumunun büyük bir kesiminde hem de uluslararası kamuoyunda endişe uyandırıyor.
Yine de bu kaosun aşılabilmesi ve hem hükümet hem de muhalefet kanadı açısından durumunun itidalle ele alınabilmesi adına en büyük görev, iş başına geldiği günden bu yana hem iç hem de dış politikada İsrail için bir güven timsali haline gelen Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’a düşmektedir. Yargı reformu ile aşırı sağcı hükümete büyük bir otorite kaynağı verilmesi planlanırken aynı zamanda bu durum dağılmış muhalefetin konsolide olmasına da yol açmıştır. İsrail sokaklarından yükselen güçlü protestoların ve halihazırda elde edilmiş olan uluslararası kazanımların hükümetin kantarında daha ağır basma ihtimali, Arya Deri’nin bakanlık görevinden azledilmesi ile ağırlık kazandı. Yine de Likud lideri Başbakan Netanyahu’nun kendi seçmeninin tepkisini ölçerek halihazırda bekleme durumunda olduğunu söylememiz de yanlış olmayacaktır.