Siyasette yürekli olmak gerek
28 Mayıs seçimlerinden sonra beklenildiği şekilde kaybeden taraf olan Millet İttifakı’nın lokomotif partisi CHP'de ortalık karışmış durumda..
CHP'nin unutulmaz Genel Sekreteri Önder Sav yeri geldiğinde şöyle derdi; "Belediye Başkanları seçilinceye kadar partinin belediye başkan adayıdır, seçildikten sonra kendilerine başkandırlar..."
CHP ne zaman belediyelerde başarılı bir seçim dönemi geçirmişse arkasından kendi kendine darbeler almıştır.
1989 yerel seçimlerinde SHP ile büyük başarılar kazanılmış,1994 seçimlerinde ikiye üçe bölünerek başta Recep Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek olmak üzere belediye başkanlıkları hediye edilmiştir.
Tamam herkes CHP'de değişim istiyor da, Kemal Kılıçdaroğlu'nun değişmesi meseleyi çözecekmidir? Bugün aslında sorun uygulamalardadır. Tüzük yeterince uygulansa çok şey düzelir..
Mesela tüzük gereği ilçelerde belediye meclis gruplarının başkanı İlçe Başkanı, ilde İl Başkanı'dır. Halbuki uygulamada öyle midir?..
Belediye başkanı canı istemediğinde grup başkanına 2-3 ay randevu veremeyebiliyor. Böyle bir uygulama olabilir mi Allah aşkına?..
Kılıçdaroğlu bir tarihte seçim öncesi gelmiş, Köy Enstitüleri Derneği'nin toplantısında 300-500 kişinin huzurunda konuşmasını; (mealen) "Eskişehir size emanet Hocam" diye bitirmişti..
Biz de o toplantıda idik ve önümüzdeki sırada başta il başkanı olmak üzere milletvekilleri, belediye başkanları, o tarihte parti meclisi üyesi, ilçe başkaları, yöneticiler hepsi oradaydı...
Kılıçdaroğlu konuşmasını bitirip indikten sonra gözlerimiz genel başkanının bu tavrına tepki verecek bir yetkili aradı..
Hadi orada refleks olarak bir tepki veremediniz daha sonra örgütünüzü toplayarak; "Ya sayın genel başkan, siz o toplantıda söyle söyle dediniz ama burası sizin babanızın çiftliği mi" diye sordunuz mu?.. Böyle bir gayretin içinde oldunuz mu?..
Siz bu eylemlere kendiniz alkış tuttunuz. Kılıçdaroğlu yetkiyi tabanca zoruyla vermedi. Yılmaz Hoca da yetkiyi tabanca zoruyla almadı…
Demek ki değişim tek taraflı olmayacak. Aman ben radara yakalanmayayım diye susup, sonradan efelenmenin pek kıymet-i harbiyesi yoktur.
Şu günlerde delege seçimleri yapılmaktadır. Örgütlere belediye başkaları hakimdir. Türkiye genelinde bu böyledir. Belediye olanakları ile başkanlar parti örgütlerini dizayn etmektedirler.
Ön seçim yapılmadığı halde belediye başkanları neden bu kadar asılıyorlar derseniz hedef Kurultay delegelerine hakim olmaktır.
Önce kurultayda delegeler genel başkan ve yardımcılarını seçecek, sonra da genel başkan ve yardımcıları onları tekrar belediye başkan adayı yapacak.
Bu kısır döngü içinde al gülüm, ver gülüm siyaseti sürüp gidecek.
Zaten bir avuç kalan hakiki partililer de figüran olarak devam edeceklerdir.
Esas hastalık bu kısır döngüyü kırmakta yatıyor.
Sistem aynen devam edecekse o gitmiş bu gelmiş hiç farketmez.
Bir kente 13-15 defa gidip de parti örgütüne bir defa giden genel başkan zihniyeti değişmedikçe bu işler düzelmez.
Grup başkanına randevu vermeyen belediye başkanının zihniyeti düzelmedikçe bu işler düzelmez.
Kendisine randevu vermeyen belediye başkanı için gereğini yapmayan veya yapamayan grup başkanının tarzı değişmedikçe bu işler yürümez.
Bunları sayfalar dolusu yazabiliriz, ciltlerle tüzük maddesi koysanız nafile olarak karşınıza çıkar.
Başlıkta da söylediğimiz üzere yürekli ve liyakatli ellere geçmediği sürece siyasetin sonu hüsrandır..