29.09.2021, 15:43

Ya büyük devlet ya da Iphone

"Ya devlet başa ya kuzgun leşe" gibi oldu, ama tam da doğru önermedir, başlıktaki...
Hatırlarsınız, çok değil, bundan 6-7 yıl öncesine kadar elinde Iphone, kapısının önünde ithal bir otomobil olmayını dövüyorlardı neredeyse. Haydi "dövüyorlardı" demeyelim de kesinlikle "övmüyorlardı" diyelim bari...
Arkadaşlarımızla oturduğumuzda gururla masanın üstüne koyduğumuz iphone'larımızı, sigara paketlerinin altına gizler, hatta mümkünse cebimizden hiç çıkarmaz olduk farkında mısınız?
Geçenlerde bir arkadaşımla telefonda konuşuyoruz, "Turkcell'i bıraktın daha az ödeyeceğim diye, bak şimdi sesini duymuyorum" dedim, "Evet, onun da etkisi var ancak bir yandan da telefonum 7 benim, iphone 13'ü çıkardı, ama ben alamıyorum ne yazık ki" diye yanıt verdi.
Evet artık Iphone'un yeni modelini çıkar çıkmaz alamıyor, hatta fatura biraz yüksek gelse de ses ve ulaşım kalitesi yüksek olan Turkcell'i bile kullanamıyoruz...
Neden?
Çünkü devletimizi yönetenler, "ben Batı'nın güdümünde olsam da borç bini aşsa da vatandaşım her şeyin en kalitelisini, en pahalısını, en güzelini kullansın" düşüncesinden, "Vatandaşım belki bir süre hayat kalitesinden feragat edecek, belki porsiyonlarını düşürecek, yabancı telefon ya da otomobil kullanmayacak, ancak ülkemizde bir süre sonra her şeyin en kalitelisi, yerli ve milli olarak üretilecek. Yurt dışından ürün almaktansa yurt dışına ürün satar hale gelip zenginleşecek, genlerimizden gelen 'büyük devlet olma hayaline' kavuşacağız" fikrine geçiş yaptı...
Bu dönüşümü, şimdi kimisi "Hata" kimisi de "Evrim" olarak nitelendiriyor...
"Büyük devlet kavramı" genlerine işlemiş olanlardan bazıları da ikilemde kalıyor, bazen yaşadıklarına isyan, bazen de tezahürat ediyor...

***

Yıllardır, "Bu topraklarda yaşayanlar, 6 bin yıldır dünyanın en büyük devlet ya da medeniyetlerinde yaşamaya alışmış insanların küçük küçük torunları. Bu topraklarda yaşayan insanların geninde 'büyük devlet' kavramı, belki akyuvar sayısından bile fazladır. O yüzden insanlar farkında olarak ya da olmayarak, 'biz kimiz ki, bizden bir şey olmaz, biz yapamayız, haddimizi bilelim' diyenlere değil de 'büyük devlet olmalıyız, bu ülkü bize atalarımızdan miras kaldı' diyenlere oy veriyor" derdim, sonra Şanlıurfa'daki Göbeklitepe bulununca artık "12 bin yıldır" demek zorunda kalıyorum.
Biyolojik evrim için kısa, ancak sosyolojik evrim için çok uzun sayılacak bu süre içerisinde, Ahmet Arif'in, 'Havva anan dünkü çocuk sayılır, Anadolu'yum ben tanıyor musun" diye tarif ettiği bu topraklarda yaşayan insanlar, kral, imparator, memur, tüccar, komutan, asker ya da basit bir çiftçi bile olsa "Büyük Devlet" ne demek bilmiş, zamanının dünyaya hükmeden medeniyetlerinde yaşamayı genlerine işlemiştir...
Sümer, Urartu, Hitit, İyon, Lidya, Frigya, hatta Truva ve hatta Karya, Pers, İskender, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı...
Saymakla bitmez...
Bu topraklarda yaşayanlar, toplumun hangi sosyal ya da ekonomik sınıfında olursa olsun "Büyük devlet" kültürünü içine sindirmiş ve belki size saçma bile gelse, genlerine işlemiştir farkında olmadan...
Hatta son büyük "imparatorluk" zayıflayıp güçsüzleşince, yiyecek yemeği giyecek esvabı olmayan Anadolu halkı; bağımsızlık uğrunda, büyük devlet ülküsünde düştü peşine Mustafa Kemal Atatürk'ün ve sonrasında savaşı kazanınca başladı yeniden aynı ideal için çalışmaya...

***

50-60 yıl bekledi, kendisine "büyük devlet için oy istiyorum" diyenlerin de aynı ideal için baş koymasını ve çalışmasını...
Son 20 yılın ilk yarısında, "büyük devlet mi büyük Iphone mu" ikilemiyle yaşadı durdu...
Son 10 yıldır da bir kanlı darbe, iki kalkışma ve civar ülkelerde 5 savaş ile geçirdi günlerini...
Üstüne neredeyse 100 yıldır yaşanmayan, uydurulmuş ya da gerçek bir pandemiyle uğraştı...
Geldiğimiz noktada...
Bütün bunların farkında olduğunu zanneden ben bile...
"Kardeşim 50 liraya peynir mi olur. İhracat yapıp zenginleşeceğiz diye ben niye yeni model ıphone alamıyorum" demeye başladım iyi mi!..
Bazen bu soruları soruyor, sonra dönüp şöyle aynanın karşısında bir iki tokat atıyorum kendime...
Ve diyorum ki...
20'li yaşlarda, "Benim ülkemde de filmlerde gördüğüm gibi yollar olsun, benim ülkemin çeşmelerinden de her gün su aksın, hastaneye gidebilelim, gittiğimizde doktorlar suratımıza baksın. Üniversite parasız olsun, her isteyen okuyabilsin. Nazım Hikmet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun, kimsenin dini inancına, özgürlüğüne karışılmasın. Devletimiz büyük, ordumuz kudretli olsun, şu ABD, ikide bir bizi hizaya çekmesin, çekemesin. Dünyadaki Türklerle işbirliği yapalım, Osmanlı zamanında iyi ilişkimiz olan müslüman milletlerle ticaret yapalım.
Üretelim, çünkü bu topraklar binlerce yıl üretimin de ticaretin de merkezi olmuş. Biz üretelim, biz satalım. Zenginleşelim, sonra bu zenginliğimizi, dünya üzerindeki mağduriyetleri bitirmek için kullanalım. Büyük devlet olalım" derdim...

Bunları, bundan 25 yıl önce bağıra bağıra söylerdim...
Şimdi bunların büyük bir bölümü yapıldı...
Hepsinin hayata geçirilmesine ramak kaldı ve fakat "Büyük devlet" olmak için bizlerin de fedakârlık etmesi gerektiğini gördüm...
Şimdilerde sanki biraz bızıklamaya, "Büyük devlet olalım, ama biraz da yavaş olalım" demeye başladım...
Demem o ki...
Sanki ben ya ne istediğimi bilmiyorum ya da isteklerim hiç de öyle büyük büyük 'şeyler' değilmiş...
 

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@