Zombiye mi dönüşelim!
Dünya tarihinde ilk aşı uygulamasının Milattan Önce 590 yılında Çin’de uygulandığı biliniyor.
O zamanlar Çinliler, çiçek hastalığından korunmak için, hastalıklı olan kişinin derisinden aldıkları iltihabı, sağlıklı kişilerin burnuna koyarak bir tür aşılama yapıyorlardı.
Osmanlı Döneminde 1700’lü yıllarda Edirne’de yine çiçek hastalığı için uygulama yapan aşıcı kadınlar vardı.
Bu kadınlar, ceviz kabuklarında ya da incir yapraklarında hastaların döküntülerinden alınan irini biriktirir, deriyi çizerek bu irini aşılar, sonra yara yerini gül yapraklarıyla kapatırlarmış.
Bu şekilde aşılananlarda ölüm oranı yüzde 1 iken, aşılanmayanlarda ölüm oranı yüzde 17’imiş.
Ben demiyorum, kaynaklar diyor...
Şimdi ise günümüzde çiçek aşısı, 12 ay ile 12 yaş arası çocuklara 2 doz halinde koldan uygulanıyor.
Öyle burundan, çizilen bir yaradan değil yani.
Bir zamanlar en büyük ölüm oranına sahip olan hastalıktan şu an dünyada ölen insan sayısı yok.
Nedeni ise aşılar...
Koronavirüs çıktığında henüz aşılar bulunmamışken, ilk hastalığın seyrini hafifleten ilaçlar denenirken insanlar bu ilaçların güvenilir olmadığını iddia etmeye başladılar.
Şu an dünyanın birçok ülkesi, hastalığın seyrini hafifleten ilaçları koronavirüsünü kapan kişilere uyguluyor.
Sonra yavaş yavaş aşılar geliştirilmeye başlandı.
Bu sefer insanlar, aşıların sağlıklı olmadığını, birtakım hastalıklara neden olduklarını hatta içlerinde çip olduğunu bile iddia etmeye başladılar.
Hem de Milattan Önce 590 yılında olmadığımız, 2021’de uzaya insan gönderdiğimiz, elimizin altında akıllı telefonlarımızın olduğu, genetiği ile oynanmış, pazardan marketten aldığımız eli yüzü düzgün sebzeleri, meyveleri, hatta etleri, sütleri kendimiz yemiyor ve çocuklarımıza yedirmiyormuşuz gibi, işlenmiş paketli gıdaları kolaylık olsun diye kullanmıyormuşuz gibi, radyasyon yayan cihazlarla donatılmamışız gibi, giydiğimizden, yattığımız yatağa kadar alayına kimyasala bulanmamışız gibi yani gibi gibi daha birçok şey yokmuş gibi iddialarda bulunuyoruz.
Çünkü aşılar çipli canım...
Dünyada hiçbir şey salt doğru değildir.
Doğru, bilim ya da kişi onu sorgulamayı bırakana kadar değişkendir.
O yüzden ben şahsen bağışıklık kazanmak için burnuma çomakla koronavirüs sokulmasındansa, ki sonrasında yaşayıp yaşamayacağımın bir garantisi yok, ya da aşı karşıtları ve önlem almamakta ısrar edenler tarafından koronavirüse yakalanmaktansa aşılanmayı tercih edip aşılananlardanım.
Ayrıca çipe de gerek yok, gereken gerektiği zaman zaten izimizi buluyor...
Radyosyonun ve kimyasalın da alasını aldık ve almaya da devam ediyoruz, e daha ne umuyoruz ki?
Zombiye mi dönüşelim?