Medya Midas’a ‘hoş geldin’ der misiniz?
Uzun, çok uzun yıllar direndim…
Gazetecilik mesleğinin “çalışan” tarafında olmak, işin “ticaret” tarafında yer almamak için uğraş verdim. “Ticaret” tarafında olmak kötü bir şey olduğu için değil, “sadece” yazan, fikir üreten, emek sarf eden olmak daha bir kolayıma gelmişti…
Daha önce “ticaret” tarafı için iki küçük denemem olmuştu, ancak şimdi mevzuya “külliyen” giriyorum Murat Atikel’in zoruyla…
Evet, evet…
Yaklaşık 20 yıldır meslekte yol arkadaşım olan Murat Atikel, bir süredir, “Ağbi, direnmenin anlamı kalmadı artık. Biz de yayın politikasına kendimiz karar verebileceğimiz, öyle satış ya da tık peşinde koşmayan, okuyucu ya da takipçilerinin toplam sayısıyla değil de tek tek nitelikleriyle övünen, takipçilerini tanımak için çaba gösterip isteklerine kulak veren bir mecra kuralım” diyordu…
Ben de mesleğimin 30. yılını yaşadığım şu günlerde, gazeteciliğin “ticaret” kısmına da el atmaya Murat Atikel yüzünden karar verdim ve medyamidas.com işte tam da bu fikir üzerine yayına başladı…
Aynı isim ve adresle bundan 3 yıl önce de bir mecra yayın hayatına başlamıştı, takip edenler bilir. Mehmet Akif Erdem dostum ile birlikte bir maceraya atılmış ve heyecanı kısa tutma kararı vermiştik. Şimdi ben hem şirketi hem de adresi devraldım ve maceraya kaldığım yerden devam etme kararı aldım.
Hayatımda “Midas” ismini taşıyan üçüncü mecra olacak bu ve inşallah sonuncu denemem!
***
Biliyorsunuz, Frigya uygarlığının haşmetli, zengin ve hâlâ çok tanınmış kralıdır Midas. Bundan 2 bin 500 yıl önce yaptırdığı Kral Kapısı, yani “Yazılıkaya” ismini verdiğimiz yapı, bugün başta Avrupa’da olmak üzere dünya medeniyetleri tarafından çok iyi bilinir ve dimdik ayaktadır, Eskişehir sınırları içinde.
Frigya’nın merkezini de tanımlayan Yazılıkaya; Eskişehir, Kütahya ve Afyonkarahisar illeri sınırları içindeki üç büyük vadinin buluşma noktasıdır aynı zamanda…
İşte, medyamidas.com da bu bölgeden doğmuş ve sonra yayılmış olacak…
Mitolojide, Zeus’u kandıran tanrıça Ate, aşağıya atılır…
Frigya Kralının düzenlediği bir yarışmayı kazanan Tros’un oğlu İllios, ödül olarak verilen siyah boğayı takip ederek, boğanın durduğu yere bir kent kurmaya karar verir. Boğa, tanrıça Ate’nin düştüğü yerde, yere çöker ve İlios, kentini tepeye kurar. Kente kurucusundan dolayı İllion, İlios’un babasından dolayı da Troya denir.
Burası bizim şimdilerde “Truva” dediğimiz şehirdir.
Rivayete, yani mitolojiye göre, Truva şehrinin kuruluş hikâyesi de Frigya’dan başlar anlayacağımız…
Biz de buradan yola çıkarak, hazır internet de dünyayı sarmış ve haber mecralarını dar kalıplardan çıkarmışken; Eskişehir merkezli, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Bilecik, Afyonkarahisar, Bozüyük, Emirdağ ve hatta Çanakkale sınırlarını kapsayan, “güney Marmara aksı” diyebileceğimiz, Türkiye ekonomisinin (yakın gelecekteki) yükselen yıldızı olan bölgeyi, sarıp sarmalayalım istedik…
Bunu yaparken de öyle büyük büyük, “Bölgenin en çok hit alan, herkesin takip ettiği, şöyle gümbür gümbür, şöyle büyük, bu kadar devasa” falan gibi sloganlardan uzak durup mütevazı sloganımızı belirledik: Frigya’dan Truva’ya…
***
Evet, belki birçok kişiye yazdıklarım, modern çağa uygun gelmeyebilir…
Yeni kurulmuş bir mecranın, öyle tumturaklı sözlerden kaçınarak, mütevazı çizgisini anlatıp, yapacaklarını değil de daha çok yapmayacaklarını açıklayarak yayın hayatına başlaması, son yıllarda pek de alışık olduğumuz ‘şey’ değil…
Biz, medyamidas.com olarak “yarışmacı” bir kimliğe sahip olmak istemedik, inşallah hiçbir zaman da istemeyiz…
Biz, “tarafsız” ya da “herkesin gözü, sesi” olan bir yayın olmak da istemedik, inşallah hiçbir zaman da istemeyiz…
Biz, ‘size bir tek biz yeteriz, her şeyi bizde bulabilirsiniz’ demiyoruz, inşallah hiçbir zaman da demeyeceğiz…
Biz, size bir tek söz vereceğiz ve her zaman bu sözün peşinden koşacağız: medyamidas.com birçok şey yapacak, size haber ulaştırıp olaylara bir de başka açıdan bakmanızı sağlayacak yorumları sunacak, ancak bir tek şey yapmayacak. medyamidas.com, size, asla ve katiyen yalan söylemeyecek…
Budur şiarımız, budur yolumuz…
Açıkça söylüyoruz, yalan haberlerle bir şeyler yapıldığına şahit olmak isteyen takipçiler, kendilerine başka mecralarda eğlence arasın, burada sadece haber, sorgulanmış, verilerle desteklenmiş gerçek haber olacak. Haberlerimiz bazen ‘birilerinin’ canını yakacak, bazen birçok kişinin hoşuna gitmeyecek, ama peşinen söyleyeyim; hepsi gerçek olacak, gerçeğin peşinde koşuyor olacak…
Bizi hiçbir zaman “Şu kadar çok kişi tarafından takip ediliyoruz, en birinci biziz, diğerleri bizden şu kadar kötü” diye konuşurken görmeyeceksiniz. Biz, profesyonel ekiplere yaptıracağımız araştırmalarla, sürekli, takipçilerimizi takip edip sizlerin taleplerini yerine getirmekle mükellef göreceğiz kendimizi.
medyamidas.com hiçbir zaman takipçilerini yönlendirme küstahlığına girişmeyecek, takipçilerinin yönlendirmesinin mutluluğunu, keyfini ve huzurunu yaşayacak…
***
Bu mecrada; örneğin intihar haberi göremeyeceksiniz, yetmez, cinayet haberi de görmeyeceksiniz…
Son 25 yıldır bilim adamları araştırıyor ve sürekli bu araştırma sonuçların yayımlıyor: Bu tür “suç” haberlerinin, az ya da çok, özendirici etkisi var ve bu türden yapılan her haber, suçu önlemekten çok yeni suçların yaşanmasına zemin hazırlıyor!
Eeee o zaman bu bilimsel araştırmalara ne zaman kulak verecek mesleğimiz?
Bundan 25 yıl önce, Eskişehir’de, benim de ‘tırnak ucu kadar’ katkım ile zamanın valisi Ali Fuat Güven’in yaptırdığı bir araştırma sayesinde başlayan, medyadaki “intihar haberi girmemek” furyasının sonuçları ortada. Şimdi, inşallah medyamidas.com da gelişmiş ülkelerin bir bölümünde zaten uygulanan “suç haberi girmemek” furyasının öncüsü olur ve kamu yararı olmayan, sadece tekil kişileri ilgilendiren “suç” haberlerinin peşinde koşmaktan vazgeçeriz…
Biz, kamu yararı olduğunu düşündüğümüz, kamunun tamamını ilgilendirdiğine karar verdiğimiz, örnek teşkil edip yeni suçlarda caydırıcı etkisi olan “suç” ya da “ceza” haberleri yapacağız, ancak sayfalarımızda hiçbir zaman büyük büyük kitlelerin keyifle okuduğu “kan, revan, dehşet, tecavüz” haberi görmeyeceksiniz.
Sırf bu yüzden takipçi kaybedecek miyiz?
Kesinlikle!..
Tabii biz, medyamidas.com, bu takipçileri ‘kayıp’ olarak görmeyeceğiz, çünkü zaten bu kişilerin ‘takip etmek isteyecekleri’ bir mecra olmayacağız. Dedim ya, hiçbir zaman takipçilerimizin total sayısıyla ilgilenmeyecek, tek tek niteliklerini, gerçek haberin peşinde koşma güçlerini bünyemize katacağız…
Yani asıl takipçi biziz, peşinen söylemeliyiz…
***
Amacımız, Fransa’nın tv5 kanalı gibi, entelektüel seviyesi zirvede bir mecra oluşturmak değil kesinlikle. Biz, yaşadığı topraklardan kopuk, birlikte nefes aldığı insanları aşağılayan insanlar değiliz ki, yayın hayatına başlattığımız mecramız da öyle olsun…
Biz, sanatçıların özel hayatıyla ilgilenmeyeceğiz; tanınmış kişilerin aile yaşantısıyla, sırlarıyla da ilgilenmeyeceğiz. Hayata neler kattıklarıyla haşır neşir olacak, sizlere de bunları aktarmaya çalışacağız.
Duruşumuz, haberlerimiz, dilimiz yalın olacak, mütevazılık çizgisini çok gerilere koyacağız…
Bir tek yer hariç: Yazar ve yorumcularımız…
Her biri düşüncelerini istediği gibi ifade etmekten bir an bile çekinmeyen, özgüveni tam, mesleklerinin ya da işlerinin beceriklisi bir dolu yazar ve yorumcumuz olacak…
Yayın hayatına başladığımız ilk günlerde bizi yalnız bırakmayan, İsmet Süder, Dr. Sinan Gürsoy, Dr. Mehmet Akif Erdem, Av. Pınar Turhanoğlu Gücüyener, Hüseyin Özcan, Ecz. Yücel Yenilmez ve B. Yeşim Aslantaş isimlerine, başka tarihlerde daha birçok isim katılacak…
Bursa, Balıkesir, Bilecik ve diğer illerden birçok isim medyamidas.com adresinde sizlerle buluşacak. Bazen yazılarıyla, bazen söyleşileriyle ve bazen de yaptıkları programlarla…
Canlarının istediğini, ne düşünüyorlarsa onu yazacak, anlatacaklar…
Biz şimdilik üç-dört gazeteciyle yola çıkan mütevazı bir ekibiz, yazar ve yorumcularımızın bize kattığı güç, hem motivasyonumuzu yükseltiyor hem de şevkimizi artırıyor…
Bugünden itibaren, siz de bize katılır ve medyamidas.com ailesinin bir üyesi olursanız çok mutlu olur, kendimizi güvende hissederiz...
Yok, ‘ne işim olur sizinle’ derseniz, asla kırılmaz, gönlünüzü nasıl alacağımızın yolunu araştırmaya başlarız…
Ama her halükarda bir ‘hoş geldin’ dersiniz, öyle değil mi?