Muhalefet boşluğu...
Ülkenin son yirmi yıldır en büyük ve önemli eksikliği siyasette muhalefetin yokluğudur…
Ama …
Her konuda olduğu gibi bunda da büyük bir kavram karmaşası yaşıyoruz…
Muhalefet kavramını gelin bir masaya yatıralım…
“Muhalefet”, karşı gelmek, zıtlaşmak, kabul etmemek ve hatta düşmanlık yapmak anlamlarını içine alıyor(Ferit Devellioğlu Osmanlı Türkçesi Sözlüğü)….
Bizim kullandığımız alışılagelmiş manası ise “yapılanları beğenmeyip eleştirmek”tir….
Eleştiri kelimesinin içindeki “iyi yönlerini de kötü olanlarla birlikte belirtmek” muhalefet için geçerli değil….
Dolayısıyla Devellioğlu’nun tarifindeki zıtlaşmak, karşı veya düşmanca durmak daha doğru bir tanımlama…
…
Türkiye’de muhalefet, genellikle “siyasi hayatta ya da yönetim seçimi yapılacak kuruluşlarda rakip olan tarafların birbiri için yaptığı söylemler” olarak algılanıyordu…
Zamanla bu kavram daha geniş bir kullanım alanı buldu…
Muhalefet, toplum değerlerini yok etmek, kurum, kuruluş ve birlik fikriyatını yok etmeye çalışmak amacıyla da yapılmaya, “kimliğini ispat etmek için yapılan, fikrî alt yapısı olmayan bireylerin her şeye karşı çıkması” anlamına da gelmeye başladı…
Eğer bu anlam kayması ya da oturmuş anlam bu olduysa…
Siyasette olması gereken karşılığı bu olmamalı…
Muhalefet partisi…
Yani iktidarda olmayan parti…
Ama iktidarın alternatifi olan parti…
Öncelik ne olmalı?..
İktidardakinden daha farklı bir yol, fikir, öneri sunup…
İktidarı halktan talep eden parti olmalı…
Elbette ki mevcut iktidarı beğenmeyip, onaylamamalı…
Fakat…
Alternatifi oluşturabilmeli…
Yani…
O çok kötü, gitsin…
Ben geleyim…
Peki…
Neden sen gelmelisin?…
El cevap “Ben onun kadar kötü değilim…”
Bu mudur?…
Maalesef ki mevcut hal aynen budur…
Bu 73 yıldır iktidara halk iradesi ile hiç gelememiş CHP'nin anlayışıdır…
Türk siyasi hayatının en zengin olduğu yıllar yetmişli yıllardır…
….
Siyasetin fikri yelpazesinde farklı bir çok kanat vardı ve temsil ediliyordu…
MHP, MSP, TİP, AP….
CHP?…
Aslında fikriyatı zayıf ama vesayetçi sistemin temsilcisi olarak o da vardı…
Her birinin bir fikri, önerisi ve yol haritası vardı…
Ancak …
Bu zenginlik ortamını bir kaos ve terör ortamına çevirerek yok edebilirlerdi…
Ve vesayetçi kurumlar eli ile bunda da başarılı oldular…
Vesayetçiler bunları yok etmek adına elinden geleni yaptı…
Seksenden ikibine kadar yeniden dizayn için çabaladı…
Ancak siyaset mühendisliği halk iradesine bir türlü galip gelemedi…
Kısmen başarı sağladılar…
Siyasi yelpazenin orta-sol kısmının içinden geçtiler…
Aynısını diğer kanat için de yaptılar ama orası daha sağlam bir irade ortaya koydu…
Varlığını sürdürdü…
Karşısında vasıfsız…
Niteliğini kaybetmiş .,.
Alternatif olamayan…
Ancak herşeye karşı ve düşman bir cephe olunca gittikçe güçlendi…
Aralıksız ve gittikçe güçlenen yirmibir yıllık bir iktidar oluştu…
Neden sonra bunu fark ettiler…
Nitekim yirmibir yıllık bir iktidarın elbette ki, eksikleri, hataları ve yıpranmışlığı vardı…
Ve mevcut muhalefet (?) yapısı görevini yapamıyordu…
Hele 15 Temmuz aptal hamlesi MHP'yi de iktidarın yanında milli bir cephe oluşturmaya itince…
Sistem iyice patladı…
Alternatifi…
İktidar içinden dizayn etmeye çalıştılar…
MHP üzerinden yürüyerek İYİ Parti’yi planladılar…
Gördükleri boşluk ve yaptıkları tespit doğru idi…
Ancak…
Bu partiyi CHP'ye…
Yani o anlattığım…
Alternatif olamayıp sadece herşeye, aslında Millet iradesine karşı olan CHP'ye eklemleyince…
Proje…
Akşener öyle diyordu ya: "Projeyiz…”
Yine akamete uğradı, hüsran ile sonuçlandı…
Bunu ancak fark eden Akşener batan gemisini kurtarmaya çalışıyor…
Ama asıl mürettabat gemiyi çoktan terk etti…
Şimdi kaçak yolcuları mürettebat yapma peşinde…
Ancak batışın engellenmesi pek mümkün görünmüyor…
CHP mi?…
Ne olur ne de ölür…
Bildiğiniz gibi…
Kıyıdan kıyıdan seyrüseferine devam eder…