Prof.Dr. Nabi Avcı açılış konuşmasında o şiiri okudu
AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof.Dr. Nabi Avcı, "Vefatının 60. yılı anısına Ahmet Hamdi Tanpınar Sempozyumu"nun açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
Vefatının 60. yılı anısına İstanbul’da Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen Ahmet Hamdi Tanpınar Sempozyumu’nun açılış konuşmasını AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof.Dr. Nabi Avcı gerçekleştirdi.
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen sempozyumun açılışında konuşan Prof.Dr. Nabi Avcı, “İki tür konuşma var ki, bunun süresine dikkat etmek gerekiyor. Biri, eğer sizi kürsüye bir selamlama konuşması yapmak üzere çağırdılarsa, lafı fazla uzatma demiş oluyorlar. Bu genellikle siyasi toplantılarda yapılıyor. Protokol olduğu için… Selamlama konuşması için davet ediliyor insanlar, ama uzatanlar oluyor. İkincisi de açılış konuşmaları… Diyelim bir sempozyumun açılış konuşmasına davet edildiyseniz, sizden beklenen sadece kısa bir konuşmadır. Onun için sevgili başkan Ömer bey, benim konuşmamı gülümseyerek ilan ederken onu da söyleyeceğimi bildiği için öyle takdim etti zannediyorum. Öncelikle teşekkür ediyorum. Sevgili başkan Ömer Arısoy beyefendiye… Hem bugüne kadar yaptıkları için… Sadece Zeytinburnu Belediye Başkanı olarak değil, daha önceki görevleri esnasında da Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak memleket irfanına yaptıkları ve yapmakta olduğu katkılar için hususen teşekkür ediyorum. Zeytinburnu Belediyesi’nin çalışanlarına böyle sempozyumları düzenledikleri için teşekkür ediyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili bir sempozyumun düzenlenmiş olması bugünlerde ayrıca manidar” dedi.
“Ateş Denizi”nde çok dokunaklı hikayesi var
Prof.Dr. Nabi Avcı, “Ben de her ne kadar bir açılış konuşması olacaksa da dersimi çalışıp gelmeye çalıştım. Bu tür konuşmalardan geriye çok fazla bir şey kalmayacağını bildiğim için, hiç değilse özellikle gençler için akılda kalacak birkaç noktayı belirtmek istiyorum. Bir tanesi takdimde de söylendi. Zannediyorum sempozyumda da değişik vesilelerle vurgulanacaktır. Muhit meselesi… Yani sanatkarın, düşünce adamının, şairin, yazarın yetiştiği çevrenin ehemmiyeti konusu. 1930’lar Türkiye’si… O dönemi ve dolayısıyla Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ilk eserlerini verdiği ortamı daha içeriden okuyabilmek için Beşir Ayvazoğlu’nun “Ateş Denizi” romanını özellikle gençlerimize bilhassa tavsiye etmek istiyorum. 1934 Üniversite Reformu olarak anılan, Darülfünun’un, yani İstanbul Üniversitesi’nin ve Darülfünun hocalarının büyük bir kısmının yaşadıkları. “Ateş Denizi”nde bunların çok dokunaklı hikayesi var. O bakımdan Beşir Ayvazoğlu’nun bu belgesel romanını da özellikle vurgulamak istiyorum” dedi.
Fikret Adil’in “Asmalımescit 74” kitabı…
Prof.Dr. Nabi Avcı sözlerine şöyle devam etti: “İkincisi de o ortamı, o havayı, o dünyayı çok güzel, çok renkli tasvir ettiği için Fikret Adil’in “Asmalımescit 74” kitabını… Zaten küçük, ince bir kitap, ama çok sevimli bir kitap. O ortamı anlamak, hissetmek bakımından iyi bir okuma olur diye düşünüyorum. Fikret Adil’in bir de yine aynı dönemden yola çıkarak yazdığı ‘Intermezzo’ diye bir kitabı var. Bu kitapların yeni baskıları da var, bulunabilir. İntermezzo, o dönemi sınırlı anlatan bir hikâye ama bence başlığı ile özellikle önemli. Intermezzo, tiyatrolarda perde aralarında çalınan eserler anlamına geliyor. Ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dünyasını bu kelime çok güzel özetleyebilir diye düşünüyorum” dedi.
Intermezzo: Bir perde kapanıyor, yeni bir perde açılıyor…
Prof.Dr. Nabi Avcı, o dönemle ilgili şunları söyledi: “Bir perde kapanıyor, yeni bir perde açılıyor… Kapanan perdenin gerisinde büyük bir tarih, büyük bir birikim var. Açılan ikinci perdenin gerisinden ne geleceği henüz belli değil. 1930’lar itibariyle… Netekim, ikinci perde açıldıktan sonra patlak veren İkinci Dünya Savaşı, onu izleyen Soğuk Savaş… Birinci perdenin gerisinde diyelim hakim unsur, tarih ve bizim kadim medeniyetimizin unsurları. Ama ikinci perdenin arkasında Soğuk Savaş ve ABD… Bu iki dünyanın arasında Ahmet Hamdi Tanpınar… Intermezzo, bu dünyayı veya bu arada kalmışlığı tasvir ederken, ya da değerli hocalarımızın zaman zaman vurguladığı bu tereddüdü anlamak bakımından iyi bir giriş olur diye düşünüyorum.”
Prof.Dr. Nabi Avcı, “Bir de internette de var. Bir vakit tıpkı basımı da yapılmış ama piyasada mevcut olmadığı için Zeytinburnu Belediyemiz de bu eksiği telafi edecektir. Ağaç dergisinin 1930’larda Necip Fazıl’ın yönetiminde çıkan tıpkı basımı… İnternette pdf’leri de var, gençlerimizin o dergilere bakmasını tavsiye ederim. O dünyanın renklerini daha yakından görmek açısından Ağaç dergisi koleksiyonu iyi bir ortam oluşturuyor” diye konuştu.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ‘Paramparça’ şiirini okudu
Prof.Dr. Nabi Avcı, “Ağaç dergisinden sonra üstat Necip Fazıl’ın çıkardığı Büyük Doğu dergisinin ilk sayılarından birinde yayınlanan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ‘Paramparça’ şiiri… O dönemi, o dönemin insanlarını, o berzahı anlatan, anlamlandırmamızda çok işimize yarayabilecek ‘Paramparça’ şiiri…” diyerek şiiri okudu:
Ağaç bütün
Işık bütün
Meyve bütün
Benim dünyam paramparça.
Büyük bir ayna kırılmış
Kırılıp yere dökülmüş
Kâinat içine düşmüş
Düşmüş amma paramparça.
Yaprak yaprak yapıştırdım
Diyar diyar dolaştırdım
Bir alevdir tutuşturdum
Yandım amma paramparça.
Prof.Dr. Nabi Avcı konuşmasının sonunda şu ifadelere yer verdi: “Asmalı Mescit 74’e, Ağaç mecmuasına baktığınızda nasıl bir cemaat halinde yaşadıklarını, nasıl tereddütler içinde olduklarını, nasıl parçalanmışlıklar içinde olduklarını ve nasıl her şeyi yapıştırmaya gayret ettiklerini çok güzel anlatan bir hikâye… Hikayenin devamını değerli hocalarımız burada anlatacaklar, o yüzden aranıza fazla girmeyeyim. Tekrar böyle bir sempozyumu düzenledikleri için Zeytinburnu Belediye Başkanımıza ve değerli çalışma arkadaşlarına çok teşekkür ediyorum, sizleri de hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.”