11.05.2021, 14:12

Sessizliğin zulmünü ancak Türkiye bozar!

Yıl 1949. Bir konvansiyon, Cenevre Konvansiyonu. Asıl amaç 1949’da işgal altında olan Avrupa’daki Nazi uygulamalarını resmî olarak suçlu çıkartmak. 

Bu konvansiyon gün geldi, Nazilerin holokostunu (Yahudi Soykırımı) kınadı. 

Sonra gün geldi.

Holokostun terim anlamı ve hedefi değişti. Nazilerin yaptığı işgalci tutumdan mağdur olanlar bu mağduriyeti başkalarına yaşatmak için ant içtiler.

Sözde vadedilmiş topraklar gerekçesi ile Filistin işgal edildi.

Yıl 1971

Amerika’nın sözde politikaları ile pratik politikaları arasında bariz bir fark vardı. Büyükelçi olan George Bush, işgalci güç olarak uluslararası hukuku ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail’i kınıyordu. 

Bush’un tutumu işte ABD’nin sözde politikasıydı. 

Pratik politikası ise Bush’un kınadığı ihlallerin İsrail tarafından gerçekleştirilmesi için yapılan silah sevkiyatlarıydı. 

O yıllarda İsrail’in zulümleri sözlükte kınanıyor fakat özlükte destekleniyordu.

1971 yılında Mısır-İsrail arasında bir sözleşme imzalanmıştı. ABD politikası eşliğinde bir barış anlaşması. Filistinliler ve Batı Şeria’dan asla bahsedilmiyordu.  

Ey Müslümanlar neredesiniz?

Diye sormaya gerek yok. Birkaç hakiki Müslüman devletten başka İsrail’e kafa tutabilecek kimse yok.

Bu devletler arasında şüphesiz başı çeken devlet Erdoğan öncülüğündeki Türkiye.

Amerika’nın işgalci tutumundan şikayetçi olan Noam Chomsky bile yazdığı kitaplarda Erdoğan öncesi Türkiye’yi, İsrail’in işgallerine sessiz kaldığı için suçluyordu. 

Hatta öyle ki Chomsky 1971’de bölgenin iki süper gücünü İsrail ve Türkiye olarak nitelendiriyordu.

Neyse, ABD Clinton dönemine kadar Bush’un sözde kınama politikasını korudu fakat Kissenger’ın tercihi olan pat durumunu korudu. 

Cenevre Konvansiyonu’nda 114 ülke katıldı. Amerika dışında tüm ülkeler İsrail’i işgalci devlet olarak tanıdı ve sürecin durması yönünde resmî bir karar alındı.

Fakat ABD…

ABD çekimser oy kullanarak İsrail’i işgalci devlet nitelendirmesinden kurtardı. 

Oslo sürecini de unutmamak gerek.

Shlomo ben Ami hükûmet kapılarını kendisine açtıktan sonra 1998’de Oslo sürecini anlatan bir kitap yazdı. 

Kitapta kısaca "Filistinlileri bağımlı bir millet yapma" amacından bahsediliyordu. İsteyenler başka devletlere göç edebilirdi. Fakat bir arada ancak ve ancak İsrail-ABD birliğinin belirlediği küçük bir alanda bulunacaklardı…

Çözümü Birleşmiş Milletler'de aranmamalı 

1.5 milyar nüfusa sahip olan İslam coğrafyası sessiz. Birkaç devlet dışında ses dalgaları birçok Müslüman devletlerce engelleniyor.

Arabistan medyasında yaşanılan hadiseler ‘’Gazzeli Militanlar’’ başlığı ile aktarıldı.

Wehrmacht vizyonunda yandaşlar için ne gibi bir tutum olurdu merak ediyorum açıkçası.

Yani suçlu Filistinli kardeşlerimiz. Bu algı dünyanın birçok yerinde yaratılıp İsrail işgalinin meşrulaştırılması çalışıyor.

Şayet dünyada büyük bir sivil dayanışma yaşanırsa o zaman işler değişebilir. 

İşte burada da medya ve yönetimi devreye giriyor…

Şu an dünyada İslam’ı en doğru savunan ülkenin Türkiye olduğunu söylemek yanlış olmaz.

İslamiyet sadece kafa kesmek, savaş çıkartmak, cihad yapmak olarak algılanıyor, algı yaratılıyor.

Elbette bu algının yayılmasında resmî politikaları şeriat olan tüm ülkeler suçludur.

Şeriatı işine geldiği gibi kullanan İslam devletleri öyle ki Hz. Muhammed’den bihaber.

Türkiye ise gerçekten İslamiyet’i en doğru gösteren, anlatmaya çalışan bir devlet. Sadece İslamiyet’e değil, yeri geldiğinde geçmişte Yahudilere uygulanan zorbalıklara da ses çıkartan bir ülke. 

Elbette Türkiye’nin böyle bir konumda olması tarihinde gizli.

Eleştirecek kısımlar ne kadar olsa da tarihte dünyaya hükmetmiş bir milletin uyguladığı hoşgörü politikasından tutun da Atatürk’e kadar… Her şey bu süreçte gizli aslında.

Tabii ki bu ülke başbakanını idam ettiren siyasete de şahit oldu. 

Şimdi ise Erdoğan cesaretinde bir yöneticiye sahibiz. 

Doğrular, yanlışlar vardır, olacaktır…

Fakat dünyadaki bu zulmü bozacak tek otorite Erdoğan öncülüğünde kurulacak bir birlikte gizlidir. 

Türkiye, Noam Chomsky’in de belirttiği gibi çıkarları doğrultusunda mazlumun yanında olmayı reddeden bir ülke değil artık. 

Ve şu an için Erdoğan’ın dış tutumundaki otoriteyi sağlayabilecek bir otorite bulunmuyor.

Biliyorsunuz, Armageddon savaşının çıkıp İsrail vizyonunun başarılı olabilmesi için Türkiye de kontrol altına alınması gereken ülkelerden biri.

Ali Babacan’ın  "İsrail hükûmetini bu saldırılara derhal son vermeye davet ediyorum" gibi cümleleri mi Armageddon vizyonunu engelleyecek?

Ne bu şimdi?

Düğün davetiyesi mi?

Bak İsrail de çok korktu…
 

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@