Dünyanın protesto gündemi... 2022'de en önemli protesto konuları nelerdi?
2022'deki protestoların önemli bir kısmının, dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik krizin her bir ülkenin özgül şartlarında farklı bir yansıması olarak gerçekleştiği söylenebilir.
Prof. Dr. Yasin Aktay, 2022'de farklı ülkelerde çeşitli gerekçelerle düzenlenen protestoları AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı.
1 • 2022’de dünyada en önemli protesto konuları nelerdir?
2022'de çok farklı ülkelerde çok farklı neden ve saiklerle birçok protesto hareketine şahit olduk. Bu hareketlerin hepsinde ortak bir özellik bulmak mümkün değil ancak önemli bir kısmı, protestocuların kendi ülkelerindeki ekonomi politikalarına karşı sergiledikleri ve uzun soluklu devam etmeyen tepkileri olarak kaydedildi. 2022'deki protestolar, 2011'deki Arap Baharı gibi veya bazı eski Sovyet ülkelerindeki Kadife devrimler gibi demokrasi veya düzen değişikliği talepleriyle ortaya çıkıp uzun süreli bir iç çatışmaya doğru evrilmedi.
Genelde, dünyada Kovid-19 tedbirleri dolayısıyla yaşanan, sonra da Rusya-Ukrayna savaşı dolayısıyla başka bir boyuta evrilen ekonomik kriz ve tedbirlere karşı Avrupa’nın en gelişmiş ülkeleri İngiltere, Belçika, Fransa, Almanya ve İspanya’da hükümetlerin ekonomi politikalarına karşı protesto gösterileri yaşandı. Çin’de yeni Kovid-19 salgınına karşı hükümetin almaya başladığı katı tedbirlere karşı ciddi protesto eylemleri yaşandı. Yine ekonomik nedenlerin tetiklediği bazı protestolar dünyanın başka ülkelerinde aynı zamanda daha fazla özgürlük ve demokrasi taleplerine doğru evrildi.
Protestoların önemli bir kısmının, dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik krizin her bir ülkenin özgül şartlarında farklı bir yansıması olarak gerçekleştiği söylenebilir.
2 • 2022 yılında protestolar nerelerde yoğunlaştı?
2022 yılında protestolar en çok Avrupa ülkeleriyle İran, Bangladeş ve Tunus’ta yoğunlaştı. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşını takiben yaşanan enerji krizinden dolayı Avrupa’nın muhtelif yerlerinde 2022 yılı boyunca işçilerin hayat pahalılığını protesto eden eylemleriyle karşı karşıya geldik. Avrupa’da bu eylemler daha barışçıl seyreder ve hükümetlerce toleransla karşılanırken, dünyanın başka yerlerinde toplumsal ve siyasal hayatı daha kökten etkileyen protestolar gündemdeydi.
Özellikle İran’da Mahsa Amini isimli bir kadının "ahlak polisi" tarafından gözaltına alınmasının ve polis nezaretinde ölümünün ardından patlak veren olaylar, kısa süre içinde İran’ın bütün şehirlerine yayıldı. Protestocuların talepleri, rejimin ahlak polisinin giyim kuşama ve yaşam tarzlarına müdahalesine karşı, Molla rejimine yönelik yılların birikmiş öfkesinin bir patlaması halinde seyrederken, giderek bir rejim değişikliği talebine doğru da evrildi.
Bangladeş’te ise ekonomik krize karşı başlayan protesto hareketleri kısa sürede 2009'dan beri iş başında olan başbakan Hasina’nın otoriter politikalarına karşı demokratik açılım talepleriyle birleşti. Hükümetin bu protestolara, ülkenin başarılı kalkınma politikalarını durdurmak için provokatif terör eylemleri olarak yansıtıp, şiddetle karşılık verdiği görüldü.
İran dışında, Myanmar, Sierra Leone ve Tacikistan’da gerçekleşen darbeye karşı güvenlik güçlerinin ölümcül şiddetiyle karşılık bulan protestolar birkaç ay sürdü. Kazakistan’da ise ülkeyi 28 yıl yönetmiş olan ve 2019'da görevini bırakan Elbaşı Nursultan Nazarbayev’in hala ülke üzerindeki kontrolünü elinde tutmasını protesto eden gösteriler, aslında başta yalnızca benzine yapılan zamma tepki olarak başlamıştı. Sonradan ise siyasi çoğulculuk eksikliğine ve muhalefete tahammülsüzlüğe karşı genişledi. Böylece birçok ülkede ekonomik nedenlerin, zamların ve hayat pahalılığının tetiklediği gösteriler başladıkları noktada kalmayıp, siyasi taleplerle birleşti.
Tunus ve Sudan’da da belki Arap Baharı’ndan kalma fasılların yeniden açıldığı protesto olaylarını ayrıca zikretmek gerekiyor. Tunus, Aralık 2010'da bir seyyar satıcının kendini yakmasıyla bütün Arap coğrafyasına yayılacak ilk protestoların yaşandığı ülke. Ancak Arap coğrafyasında karşı-devrimler gerçekleşse de, bu karşı-devrimin hala yaşanmadığı tek ülke Tunus’ta halk oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Kays Said 2021 yılında anayasayı ve meclisi askıya alan farklı bir darbeye imza atmıştı. Adım adım tam bir tek adam yönetimine doğru giden Said’e karşı ilk büyük protesto 17 Aralık’ta düzenledi ve tamamen kendi şartlarında yapmak istediği erken seçime katılım oranı yüzde 10’un altında kaldı. Kitlesel protesto eylemleri Kays Said’in çekilmesini ve ülkenin demokratikleşmesini talep etti.
Sudan’da ise Ömer el-Beşir’in 30 yıllık başkanlığına karşı başta ekonomik sebeplerle başlayan protesto eylemleri 4 yıl önce protestocuların askerin de katılımıyla duruma el koymasına yol açmıştı. Ancak protestocuların oluşturduğu konsey ekonomik sorunları çözmektense halkın kabul edemeyeceği, katı laik politikaları uygulamak gibi, bazı siyasi reformlar yapmaya başladı. Bu reformlar halkta konseye karşı şiddetli protesto hareketlerini kışkırttı. Konsey yeniden yapılandı ve yeni yönetim, en azından siyasi konularda, halkın kabul etmeyeceği alanlara girmemeye özen göstermeye başladı. Buna rağmen ekonomik durumda hala ciddi bir iyileşme meydana gelmedi ve bu durum Sudan’daki eylemlerin sürekli hale gelmesine sebep oldu. O yüzden 2022'nin tamamında Sudan, belki bütün dünyada protestoların süreklilik arz ettiği tek ülke olarak kayıtlara geçti.
3 • Protestolar devletlerden nasıl karşılık buldu?
Hükümetlerin protestolara verdiği cevap da yine ülkeden ülkeye farklılık arz etti. Avrupa ülkelerinde genellikle barışçıl seyreden protestolara karşı hükümetler de genellikle toleranslı davranırken İran, Bangladeş, Myanmar, Tacikistan, Çin ve Rusya gibi ülkelerde hükümetlerin tepkisi çok sert oldu. Polisin protestoculara şiddetle karşılık verdiği bu ülkelerde çok sayıda insan öldü veya tutuklandı.
Rusya’da ise en son, Ukrayna’daki savaşa gönderilmek üzere askere çağrılan insanların yaptığı gösterilere karşı müdahale sert oldu ve binlerce insan tutuklandı. Mısır’da bu yıl 11 Kasım’da düzenlenmesi düşünülen protesto eylemleri güvenlik güçlerinin aldığı aşırı tedbirler ve tutuklamalar dolayısıyla gerçekleşemedi bile.
Sudan’da protestolara hükümet genellikle olumlu cevap verse de zamanla hoşnutsuzluklar tekrar nüksediyor ve sonuçta bu durum bir süreklilik arz eder hale geliyor. Ancak bu durumun polis şiddetine yol açması nadiren oluyor. Bilakis, protestocular ile yönetim arasında kayda değer bir etkileşim olduğu bile söylenebilir. Nitekim 5 Aralık 2022’de son protesto dalgasının bir sonucu olarak başkent Hartum’da ordu ile siviller arasında iki taraf arasında bir geçiş yönetimi için, sivil hükümetin ve demokratikleşmenin yolunu açması beklenen çerçeve anlaşması imzalandı.
Tunus’ta ise şimdilik protestoların muhatabı olan Kays Said daha fazla otoriterleşti ve bütün yetkileri elinde topladı. Ancak bu durumun bu haliyle sürdürülebilir olmadığı da genel bir beklenti olarak öne çıkıyor.