Ömer Çelik'ten MYK sonrası açıklamalar
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, anayasal düzen, yasalar ve demokratik olarak ortaya çıkmış siyasi meşruiyetin bileşeninin yüksek meşruiyet oluşturduğunu belirterek, "Eğer bu zedelenmeye başlarsa demokratik siyasetten de demokratik toplum düzeninden de bahsetmek mümkün olmaz." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Toplantıda, İnsan Hakları, Ar-Ge ve Dış İlişkiler Başkanlıklarının sunumları ile TBMM'de yapılan çalışmaları değerlendireceklerini ifade eden Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantının açılışı öncesinde iç ve dış siyasete ilişkin paylaşımda bulunduğunu söyledi.
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yoğun bir diplomasi trafiği içerisinde olduğunu, Kazakistan'ın birliğinin, bütünlüğünün sağlanması ve olayları atlatabilmesi için desteğini sürdürdüğünü dile getirdi.
Kazakistanlılara taziyelerini sunan ve hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyen Çelik, Kazakistan'ın kısa zamanda bugünleri atlatarak istikrarlı ve güçlü günlerine döneceğini temenni ettiklerini belirtti.
Diyarbakır annelerine selamlarını gönderen, gazetecilerin de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayan Çelik, gerçeğe ve gerçek habere ulaşmanın daha da kıymetli hale geldiğini dile getirdi. Çelik, aralarında Anadolu Ajansı muhabirlerinin de bulunduğu, daha önce saldırıya uğrayan gazetecilere geçmiş olsun dileklerini iletti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir televizyon programında, hem hükümetle hem de AK Parti ile ilgili gerçekle alakası olmayan, bir kısmı iftira niteliğinde iddialarda bulunduğunu ifade eden Çelik, buna TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun gereken cevabı verdiğini söyledi.
"Demokratik rejimlerde farklı görüşler olabilir"
Bazı muhalefet partisi temsilcilerinin siyasette kutuplaşmanın artmasından bahsettiğini dile getiren Çelik, siyasette rekabetin ve demokratik rejimlerde farklı görüşlerin olabileceğini belirtti.
Çelik, "Burada başka bir şey var, bu rekabeti, siyasi rekabeti bir siyasi husumete dönüştürmek, bir çeşit insanları hedef gösteren, çeşitli meslek gruplarını hedef gösteren bir hale getirmek aslında antidemokratik eğilimleri besliyor, antidemokratik siyasete bir gıda ve enerji sağlıyor." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Öğretmenler Günü'nde, AK Parti'ye destek veren öğretmenlerin hedef gösterildiği bir konuşma yaptığını belirten Çelik, "Sırf AK Parti'ye oy veriyorlar diye belli bir meslek grubunu bu şekilde aslında hedef göstermek demokratik düzen içerisinde antidemokratik eğilimlerin ortaya çıkmasını gösteren bir kutuplaştırma siyasetidir." diye konuştu.
"Vali ve kaymakamları hedef gösterdi"
Kılıçdaroğlu'nun bir açıklamasında da vali ve kaymakamları hedef gösterdiğini dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçilmiş hükümetin emrindeki bürokratlara, seçilmiş hükümetinin talimatlarını dinlememeleri tavsiyesinde bulundu. Bir demokratik toplum düzeni en önemli vasfını anayasal düzenden alır. Anayasal düzen, yasalar, demokratik olarak ortaya çıkmış siyasi meşruiyet, bütün bunların bileşeni bir yüksek meşruiyet oluşturur. Eğer bu zedelenmeye başlarsa demokratik siyasetten de demokratik toplum düzeninden de bahsetmek mümkün olmaz. Darbelere karşı olmamız, vesayete karşı olmamız en başta millet iradesiyle kurulan bu demokratik meşruiyetin harap edilmesinden, imha edilmesinden dolayıdır."
"Yassıada zihniyeti" dediklerinde büyük bir alınganlık gösterildiğini söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
"CHP'deki arkadaşlarımızın düşünmesi gereken şey şu; niçin bu kadar zaman geçmesine rağmen, bu kadar büyük tecrübeler edinilmesine rağmen, bu kadar bedel ödenmesine rağmen insanların dini değerlerine saldırı sizden geliyor, sizin arkadaşlarınızdan geliyor. Demokratik düzenin meşruiyetine dönük saldırının adresi olarak her zaman siz öne çıkıyorsunuz. En son bakın Grup Başkanvekiliniz çıktı, çocukların din eğitimi almasına doğrudan saldırıda bulunan bir yaklaşım ortaya koydu. Dünyanın her tarafındaki bir uygulamanın, pedagojik olarak da doğru bir uygulamanın bu şekilde hedef alınması, üstelik de bunun bir ortaçağ zihniyeti gibi bir aşağılamayla birlikte zikredilmesi aslında işte bahsettiğimiz bu zihniyet kodlarının her seferinde ne kadar yol giderse gitsin ne kadar demokratik sosa bulanırsa bulansın ne kadar demokratik bir üslubun içerisinde kendini göstermeye çalışırsa çalışsın aşağıdan yukarıya çıktığını görüyoruz."
"Demokrasinin kazanımları yok edilmeye çalışılıyor"
Demokratik siyasetin geçmişte vesayet yoluyla çalındığını, bunun şimdi "demokrasi" denilerek, demokrasinin içeriği boşaltılarak ve demokrasinin kazanımları yok edilmeye çalışılarak yapıldığını dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Eğer siz bol bol 'demokrasi' dediğiniz halde terör örgütüyle yanaşık düzen durursanız, terör örgütünün terör örgütü olmadığını söylerseniz, 'Biz demokratik siyaset yapıyoruz ama PKK terör örgütü değil' derseniz işte demokrasi diyerek demokrasiyi çalmış olursunuz. Demokratik düzene karşı bir tutum geliştirmiş olursunuz. Aynı şekilde vatandaşın anayasayla teminat altına alınmış, çocuklarına din eğitimi verme hakkını gasp etmeye çalışırsanız, buna saldırırsanız bunun ardına önüne ne kadar çok demokrasi lafı koyarsanız koyun yine aynı şeyi çalmaya çalışırsınız.
Dolayısıyla biraz daha sağduyulu, biraz daha makul, toplumla barışık, toplumun değerleriyle barışık, toplumu bir mühendislik faaliyetiyle şekillendirmeye çalışmayan, toplumun şimdiye kadarki kazanımlarını koruyan, bu kazanımların daha gelişmesine hizmet eden bir siyaset dili kurmanın bu kadar zor olmaması gerekir. Eğer niyet iyiyse, eğer niyet demokratik siyasetten yanaysa, eğer niyet insan haklarına saygı temelinde gerçekleşiyorsa bunlar çok mümkündür. Ama biraz yol gidiliyor, biraz yol gidildikten sonra ilk kritik kavşağa gelindiğinde maalesef bu eski zihniyet tekrardan kendisini ortaya çıkarıyor."
"Macron bizi medeni bulsun diye Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizden vaz mı geçelim"
Macron’un açıklamalarına tepki gösteren Çelik, “Türkiye’nin faaliyetleri herhangi bir emperyal faaliyet içermiyor. Faaliyetleri hem kendi egemenlik haklarını korumak hem çeşitli kıtalarda izlediğimiz politikalarla ilgilidir. Sayın Macron’un özellikle son birkaç yıldır bütün dış politika seferberliği Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı üzerinedir. Libya’daki toplu mezarlar için ne söylüyor. Cezayir ile ilgili bir konu gündeme geldiğinde Sömürge öncesinde bir Cezayir milliyeti olmadığını söylüyor. Macron’un literatüre geçecek neredeyse aşırı sağcıların iddialarıyla yanaşık düzen giden bir çok sözü var. Sürekli Türkiye’nin bir siyasal İslam’ı yaymakta olduğunu söylüyor. Bunu Türkiye Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerini korumaya çalıştığı için söylüyor. Sayın Macron bizi medeni bulsun diye Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizden vaz mı geçelim. Türkiye böyle bir medeniyet anlayışının hiçbir zaman tarafı olmaz. Medeniyet dediğin şeyin evrensele açılabildiğin kapsayıcı olduğun sürece gerçekleşiyor olması lazım. O medeniyet anlayışını Macron’a iade ediyor biz kendi medeniyet anlayışımızla yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Çelik, Meclis Başkanı Şentop’un milletvekillerinin dokunulmazlığı ile ilgili sözlerinin sorulması üzerine şu açıklamayı yaptı.
Sayın Şentop yüce meclisin başkanı olarak bir milletvekili sıfatı taşıyan birisinin PKK’lı teröristle fotoğrafının ortaya çıkmasından sonra yüce meclisin hukukunu, asaletini, onurunu korumak için gereken açıklamayı yapmıştır. İki kere gazi olmuş bir meclisin böyle çirkin bir görüntüyle yan yana gelmemesi için gerekli iradeyi ortaya koymuştur. Sayın meclis başkanımızı buradan tebrik ediyoruz. Dünyanın hiçbir demokrasisi, kendi egemenliğini, demokrasisini yok etmek isteyen, hukuk devletini yok etmek isteyen terör karşısında taviz veremez. Tavizsiz davranmak durumundadır. AK Parti hükümeti döneminde siyasal katılımın, bütün kanalları açıldı. Siyasal katılım yolları açılmışsa her meselenin konuşulacağı bir platform olarak yüce meclis vardır. Milletvekilleri bu çerçevede bütün tezlerini ortaya koyarlar. Karşı tezleri ve cevapları dinlerler. Tam tersine yüce meclisin verdiği imkanlar siyasal katılma yollarının açık olması terörün propagandasının demokratik siyaset içinde yapılması gibi bir duruma dönüştürülmeye çalışıldı. Bu dünyanın hiçbir yerinde kabul edilecek, meşru sayılabilecek bir durum değildir. Meclis başkanımız yüce meclisin asla böyle bir lekeyi kabul edemeyeceğini ifade etti. Yüce meclisin üyesi sıfatıyla terörle kirletmeye çalışanlara geçit verilmeyeceğini hukukun üzerine düşeni yapacağını ifade etti. Başkanımızın yaptığı açıklama, yüce meclisin yüksek onuruna korunması ve yüce meclisin saygınlığının korunması açısından son derece yerinde bir açıklamadır” dedi.
Engin Özkoç’un açıklamalarına sert tepki gösteren Çelik, “Param malım feda olsun gibi bir açıklama.. Bunlara kimsenin bu memleketin ihtiyacı yok, onlar kendisine kalsın. Bunlar sürekli olarak sayın cumhurbaşkanımızla ilgili olarak, onun seçilmesinin meşruiyetine yapılan bir saldırı yapıyor. FETÖ, Türkiye cumhuriyeti tarafından terör örgütü ilan edildikten sonra onlara destek verenler kimdi? Bunların terör örgütü yayın organlarına dönük kapatma süreci ortaya konulurken bağımsız medya kapatılıyor diye onlara siper olmaya çalışan bunlardı. Keşke hiçbir siyasi polemiğin konusu olmasaydı bu FETÖ. Siz böylesine büyük bir darbe girişimi savuşturmuşunuz. Şehitlerimiz , gazilerimiz Hükümetin yaptığına darbe diyorsunuz. Bu bütün bir değeri alt üst etmektir. FETÖ’ye demediğinizi hükümete söylüyorsunuz. O gece bunların öldürmek istediği kişi Cumhurbaşkanımızdı. Hava yolunda tankların yol verdiği ise bunların genel başkanıydı. Cumhurbaşkanımız , çirkin söze karşı dava hakkını ortaya koymuştur. AK Parti bu mücadeleyi güçlü bir şekilde sürdürecektir. Karşımızda yıkım, Yassıada, kaos siyaseti var. Bunun kendini güncelleme şekillerini çok iyi biliriz. Sonuçta arzu edilen şey keşke bunları konuşmak tartışmak zorunda kalmasak. Gerçek siyasi argüman la gelen bir muhalefet olsun. Siyaset üretimi konusunda ortaya cari açıklarını böyle hakaret siyaseti ile kapatmaya çalışıyorlar. Bu cari açığı kaos siyasetiyle yassıda siyasetiyle kapatmaları mümkün değil" ifadelerini kullandı.