16.06.2022, 21:25

Sosyal Medya Yasası’nın çerçevesini daha net mi çizsek?

Sosyal Medya Yasası”, halkı ve kamu sağlığını yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu düzenleyen 29. Maddesiyle TBMM Adalet Komisyonu'ndan geçti.

Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek.

Birkaç yıl öncesine kadar, özellikle pandemi zamanından önceki zamanlarda sosyal medya yasasının çıkmasını destekliyordum.

Zira bugün sosyal medya, geleneksel medyadan daha etkin ve kitleleri yönlendirme gücüne sahip. 

Özellikle Türkiye’de sosyal medyada yayılan dezenformasyon gün geçtikçe artıyor ve bu durum ister istemez ülkemizi gerilen bir fay hattına dönüştürüyor.

Örneğin sığınmacılar konusunda o kadar fazla dezenformasyon yayılıyor ki artık içlerinden hangisinin gerçek hangisinin yalan olduğunu anlayamıyoruz…

Gerçek olduğunu düşündüğümüz bir bilgi bir bakıyoruz yalan çıkıyor…

Yalan olduğunu düşündüğümüz bir konu ise bir bakmışız doğru çıkmış.

Fakat pandemi sürecini ve bu sürecin ne kadar “politik doğruculukla” ilerletildiğini, kriz anlarında kimlerin söz sahibi olduğunu ve doğruların kimler ve hangi tekeller tarafından üretildiğini gördüğümde, bugün komisyondan geçen sosyal medya yasasını da sorgulamıyor değilim.

Çünkü ülkemizde kabul edilen “sosyal medya yasasının” küresel ölçekli olaylara karşı yaklaşımının nasıl olacağı da önemli bir mesele.

Örneğin dünyanın politik ve siyasi gidişatına bakarak, “3. dünya savaşı çıktı çıkacak” derseniz, kabul edilen sosyal medya yasasına göre “halkı korku ve paniğe” sevk etmiş olabilirsiniz. 

Ya da Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanılanlara dair, “Türk-Yunan savaşı her an başlayabilir” derseniz…

Bu kararı hangi hakim ya da hangi savcı hangi inisiyatife göre verecek?

ABD’de son zamanlarda “yeşil enerjiye” ve “iklim değişikliğine” yönelik aksi söylemlerde bulunan kişilerin sosyal medyadan men edilmesi gerektiği konuşuluyor. Bu konulara yasal bir düzenlemenin getirilmesi isteniyor. 

Hâlbuki herhangi bir yasal düzenlemenin gelmesine ne gerek var?..

Zaten Google, YouTube, Facebook, Instagram, Twitter ve daha nice sosyal medya platformu gerek pandemi gerek yeşil enerji ve iklim değişikliği ile ilgili aykırı söylemlerde bulunan hesapları anında engelliyor.

YouTube’de Rusya-Ukrayna savaşına yönelik yorum yaparken Rusya’yı haklı bulmanız veya Ukrayna’yı eleştirmeniz halinde YouTube üstünden “para kazanma” özelliğiniz askıya alınabiliyor.

“Paris İklim Anlaşmasının gelişmekte olan ülkeleri zora sokabileceğini veya bugün artan enflasyon ve hayat pahalılığının kasıtlı bir şekilde küresel sıfırlanma hedefleri için inşa edildiğini” söylemek bir suç teşkil edecek mi?.. 

Çünkü bu söylediğim, “dünya enformasyon imalatçıları” tarafından dezenformasyon olarak da nitelendirilebiliyor.

Bence bu yasanın daha net çerçevelerle belirginleştirilmesi gerekiyor. 

Biliyorum…

Bu yasanın çıkmasına öncü olanlar bahsettiğim “enformasyon imalatçılarıyla” da gizliden gizliye mücadele etmeye çalışıyor.

Çünkü bu imalatçılar kirli ve doğru olmayan bilgilerini Türkiye’de çok kişiye satabiliyor. 

Ama diyorum ki… 

Ters tepmemesi adına çerçeveyi daha da net mi çizmeliyiz acaba? 

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@