Soylu'ya Erdoğan'dan sonra destek olmanın neresi kötü?
Peşinen söyleyeyim, bu yazı, Sedat Peker'in çektiği bir dizi video ile ilgili değil. Bu konuda 10 yüz milyon yazı, tweet okuyup saatlerce yorum dinlediniz. Elbette bu konuda bir takım düşüncelere sahibim, ancak bir kez bu konuya girersem Editörümüz Murat Atikel'den dayak yeme ihtimalim var. Çok basit bir konuda bile 3 bin vuruşun altında yazı yazamayan ben, bu konuya girip, sonra yazmak istediklerime geçersem, emin olun en basit tabiriyle "editör dayağı" yerim...
Benim konuşmak istediğim konu, sosyal medyadaki, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu'ya destek cümlesini sarf edene kadar Soylu için tweet atmayanlar, şimdi sıraya girdi tweet yağdırıyor, ikiyüzlüsünüz!" diye özetleyebileceğimiz yorumlarla ilgili.
Hemen belirteyim ben bu yorumların bir hayli "haksızlık" olduğunu düşünüyorum...
Açayım efedim!..
Öncelikle şunu belirteyim, ben, kendim, Süleyman Soylu konusunda hem sosyal medyada hem de sohbetlerimde yorum yapmak için herhangi birinin yorumunu bekleyenlerden değilim. Yani bu yazı 'kendimi ya da kendim gibi olanları savunma yazısı' değildir, sadece bir fikrin tartışılma isteğidir: Recep Tayyip Erdoğan'a inanan, güvenen kişiler, ikircikli kaldıkları konularda, liderlerinin tavrını merak edip bekleyemez mi?
***
Süleyman Soylu, Sedat Peker konuşmaya başladıktan sonra iki kez televizyona çıkarak bu konu hakkında yorum yaptı, biri TRT'de diğeri Habertürk'te.
Son programda kendisine, "Yalnız kaldığınızı düşünüp kendinizi yalnız hissediyor musunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da üst düzey AK Partililerin bu konu hakkında konuşmuyor olması sizde kırgınlık doğruyor mu?" sorusu soruldu. Soylu da (bence) biraz buruk bir şekilde, "Hayır kendimi yalnız hissetmiyorum, durun bakalım bundan sonra kimler kimler konuşacak" dedi aşağı yukarı...
Soylu'nun programından sonra ilk olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuştu ve üst perdeden ve sert bir biçimde dile getirdi düşüncelerini.
Ardından BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve final olarak da Cumhur İttifakı'nın en büyük partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bu konudaki düşüncelerini dile getirdi.
İşte bu yazının konusu da bu olaydan sonra oluştu...
O saate kadar bu konuda hiçbir yorum yapmayan bir hayli kişi başladı sosyal medya hesaplarından Süleyman Soylu'ya destek mesajları paylaşmaya.
İlk günlerden beri Sedat Peker'e demediğini bırakmayıp Süleyman Soylu için destek mesajları paylaşanlar da başladı serzenişte bulunmaya: "Bugüne kadar neredeydiniz, Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştuktan sonra dile geldiniz..."
Tabii, 'bir mafya liderinin' kişisel ve/veya birilerinin adına dile getirdiği iddiaları dikkate almayıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli konuştuktan sonra bu konuda fikir beyan etme gerektiği hissine kapılan kişiler de var, sayıları az, ama varlar. Bu kişiler eminim yukarıda bahsettiğim serzenişleri üstlerine alınmamıştır.
Ancak birçok kişi "Erdoğan konuşmadan, konuşmamayı" tercih etti, ben o kişilerin 'ikiyüzlülük' yaptığını düşünmüyor, bu kişilere haksızlık yapıldığı kanaatini taşıyorum.
***
Şunu tespit edelim ki, Recep Tayyip Erdoğan'ı kayıtsız şartsız "lider" kabul eden ve iki dudağının arasından çıkacak sözlere bakan milyonlarca kişi var, hatta sayı belirtmek gerekirse toplam seçmen içinde yüzde 20-25 bandına oturtabiliriz en azından...
Bu kişiler bugüne kadar Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve diğer partiyi bırakıp gidenleri de Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında ve ona destek veriyor diye sevdi, dikkate aldı.
Şu anda da Binali Yıldırım, Hulusi Akar, Hakan Fidan, Fahrettin Altun, Süleyman Soylu gibi isimleri de "Reis'i yalnız bırakmıyor, onunla birlikte çalışıyor" diye seviyor ve dikkate alıyor.
Bu kişiler için Gül-Babacan-Davutoğlu üçlüsü büyük bir travma yarattı. Sütten ağızları o kadar çok yandı ki, şimdi bırakın yoğurdu, dondurmayı bile üfleyerek yiyorlar...
Ayrıca belirtmeliyiz ki, Yıldırım ve Soylu gibi isimleri 'ayrıca' seven, sayan bir dolu insan var tabii ki, ancak Erdoğan'ın yanında olmayan Yıldırım ve Soylu'nun şimdiki kadar teveccüh görmeyeceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok...
Süleyman Soylu'nun PKK ile mücadelesi hem popüleritesini artırdı hem de onunla birlikte yol yürümek isteyenlerini sayısını hiç de azımsanmayacak düzeyde yükseltti, ancak söyler misiniz bana, olmaz da, bir gün Süleyman Soylu, Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına rakip olarak çıksa şimdi yanında olanların yüzde kaçı onunla birlikte hareket eder? (Feryat Gökdoğan şimdi kızacak bana, ama bu soruyu sormak zorundayım)
Ayrıca, "Erdoğan sonrası" için bazı kişilerin konum almaya başladığını herkes biliyor. Berat Albayrak-Hakan Fidan ve Süleyman Soylu isimleri ağırlıklı olarak bu konudaki mücadelede geçiyor. Bundan 10 yıl sonrasına kim öle, kim kala bilinmez, ancak bu mücadelenin varlığı mutlak. Hal böyleyken, herkesin, şimdiden Süleyman Soylu isminin etrafında birleşmesini beklemek haksızlık olur, bu da başka bir tartışma konusu...
Neyse bitiriyorum...
Sadece Süleyman Soylu için değil, Erdoğan'ın çevresindeki herkese, kesin kanıtlar ya da belgeler olmadan sahip çıkmak istemeyen milyonlarca kişi var. Bu kişiler, Gül-Babacan-Davutoğlu (Geçmişte kısa süre Abdüllatif Şener ve Meral Akşener) isimlerine destek verme nedeniyle çok pişman. Şimdi benzer desteği peşinen beklemek haksızlık olabilir.
O yüzden, kimin, ne zaman destek mesajı yazdığını takip etmekten çok, kimin hangi tarafta olduğunun peşine düşmek daha faydalı olur bence...
Bu kadar büyük ayrımlara girilerse, iş, "Erdoğan, tepki göstermek için Devlet Bahçeli'yi bekledi" noktasına da gelebilir ki, bu tartışmaların kimlere faydalı olacağını, bilmem belirtmeme gerek var mı?
Kalın sağlıcakla...