22.01.2024, 13:24

Tertemiz yok oluyoruz!

Dinimiz itidal dini değil miydi? Neyin köpük partisi şimdi bu? Ya da neye açılan savaş?! Mikroplara mı sahiden? O kadar masum olduğuna mı inanıyorsunuz? Yapmayın! Elinizdeki o güçlü formüllerin kahramanlarınız olduğunu düşünmekten vazgeçin lütfen. Onlar kahramanlarınız değil, katilleriniz! O formülleri evinizdeki zararlı mikropları yok etmek için hazırladıkları yalanına kanmayın n’olur. Evet formüller sahiden çok güçlü. Bizi ayakta uyutacak, çenemizi kapatacak, sorgulamayı unutturacak kadar güçlü... Peki ya İMAN gücümüz? İnandıklarımız! İtidal dini dedik madem, nedir bu cozutmak, abartmak? Su değil mi her şeyi temizleyen, su yoksa toprak kafi gelmez mi arınmaya. Allah’ın hükmü neydi? Hafif necaset ve Galiz (ağır) necaset. Hafif necasette 3 kere yıkamak, ağır necasette 7 kere yıkamak yetiyordu değil mi? Biz hangi hakla hüküm üstüne hüküm verir olduk? Allah’ın hükmüne karşı gelmek değil de nedir bu çamaşır suyu manyaklığı? Abdülkadir Geylani Hazretleri şöyle demiş vakti zamanında: “Titizlik edepsizliktir.” Sanki yıllar evvel günümüz titiz kadınlarına söylemiş gibi! Kulak verin lütfen. Çamaşır suyu olmasa da su temizler. Çünkü Allah öyle yarattı, hükmü öyle koydu. Ama bize bir haller oldu, çamaşır suyu ne yazık ki saplantı haline geldi. Ve üzgünüm ki saplantı sağlıklı bir hal değil!

Hijyen (Hygieia) Yunan Mitolojisi’ nde  temizlik tanrıçasıdır. Sözcük anlamı her ne kadar “sağlık bilimi, sağlıklı” anlamlarına gelse de, sağlığımıza savaş açan korkunç bir şey aslında. İsimler düşündürücü! Tanrıça, hijyen, tapmak... İnançlarımıza, Allah muhafaza imanımıza bilinçli uzanmış bir el gibi. Estağfirullah.

Her gün maruz kalınan kimyasallar nedeniyle yaşamınızın bir parçası olan mikro floranızın zarar gördüğünü hiç düşündünüz mü? Yaratılışımıza zarar veren bu ağır kimyasalları günlük yaşantımızda o kadar normalleştirdik ki, olmazsa olmazlarımız arasında neredeyse ilk sıradalar diyebilirim. Deterjan ve kozmetiklerin içindeki kimyasallar beyin ve üreme organlarında, dokularda birikerek bu organların işlevini bozar ve tahribata neden olur. Nasıl ki yediğimize içtiğimize dikkat ediyorsak, soluduğumuz kokulara da dikkat etmek zorundayız. 

Burada bilimsel bir makale yazmıyorum. Yetkin değilim. Ahkam da kesmiyorum, haddim de değil zaten. Bir derdim var ve sizin de olsun istiyorum. Evet evet bayağı bayağı dertlenin istiyorum... Bir penceredeyim sadece ve avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Yoldan kim geçer, kim duyar, kaç kişi dinler bilmiyorum. Naçizane dönen dolaplar olduğunu söylemek istiyorum. Hem paramıza, hem sağlığımıza hem de inançlarımıza bir saldırı var diyorum ve diyorum ki bunları bile bile kullananlar vebaldedir. Haktır ya hu, etmeyin!

Sevgili kadın; biliyorum ki yuvan, çocuğun, eşin, kendin ve tüm sevdiklerin için en iyi halinle çabalıyor, emek veriyorsun. Peki ya kaş yaparken göz çıkarıyor olabilir misin? Hiç fark etmeden ak pak ettiğin yuvan sevdiklerinin hastalanmasına zemin oluyorsa ve bunu iyi niyetinle fakat ellerinle sen yapıyorsan! Kendini affeder misin? Lütfen dur da bir düşün. Elini vicdanına koyuver. Kullandığın ağır kimyasalları soluyan kızının rahmine zarar verdiğini bir düşün. İleride kadın hastalıklarıyla boğuşmasına belki anne olamamasına sebep olduğunu da. Allah muhafaza ama mümkün!  Sadece ailene değil, kullandığın çamaşır suyuyla diğer canlılara da zarar veriyorsun. Doğaya karışan tüm giderler, ekolojik dönüşüm sebebiyle bizlere geri döner. Kul hakkı! Vallahi büyük vebal. Büyük bir tuzak var hazırlanan. Yediğimiz içtiğimiz fıtri olsa, tabii beslensek, temizlik için bu kadar ağır kimyasallara da ihtiyaç olmayacak biliyor musunuz? Doğal beslendiğimizde, kolaylıkla doğal yollarla arınmak da mümkün. Sirke, karbonat, su gibi malzemeler kafi. Beslenmeyi de ayrıca yazarım mutlaka. Ama biliniz ki bunların hepsi bir bütün. İyi besleniyor lakin temizlik adına kullandıklarımızla zehirleniyor ve yaratılışı bozuyorsak ne kıymeti kaldı iyi beslenmenin? En basiti günde en az iki defa diş fırçalıyoruz değil mi? Titanyum dioksit içeren bir diş macunu ile alt damaktan üreme organlarımıza, üst damaktan beynimize her gün en az iki defa saldırıyoruz ne yazık ki. En kötüsü de biz bunu kendi ellerimizle yapıyoruz. Mis gibi ölüyoruz yavaş yavaş... Oda kokuları, klozet kokuları, parfümler, deodorantlar, yüzey temizleyicileri, yumuşatıcılar ve dahası... Her gün kendi kendimizi zehirliyor, nur topu gibi hastalık sahibi oluyor, sonra da o ilaç senin bu tedavi benim çare arıyoruz! Laboratuvar ortamında yapılmış sentetik kokuların hiçbirinin bize bir hayrı yok. Dönen dolapların çarklarından sadece biri. Koku yoluyla bozulan hormon dengesinin normale dönmesi için en az 2 yıla ihtiyaç olduğunu biliyor musunuz? Lütfen gelin vazgeçin bu titizlik sevdasından. Gelin çarkları kıralım. Alternatifi var inanın. Sağlıklı, içeriği temiz, fıtrata uygun temizlik malzemeleri var ve ben de kullanıyorum. Size havadan yazmıyorum bu cümleleri. Bizi daha fazla tüketmemiz için inandırdıkları yalanlara artık kanmayın lütfen. Temizlik imandandır ve İslam fıkhına göre su temizlik için yeterlidir. Gerisi yalan dolan düzendir. Gelin bu düzeni bozalım. Ailemize, sağlığımıza, fıtratımıza sahip çıkalım. Tertemiz bitirelim şu işi. Ben en değilim. Hiç de değilim. Zerreyim fakat değerliyim. Yoldayım ve sadece minik adımlara sahibim. Tek başımayım ama inanıyorum ki yol arkadaşları edinip çoğalacağım. Attığım birkaç adımın, durmaktan efdal olduğundan eminim. Bilip de susmanın bencillik olduğunu düşünüyorum. “Bir eli nesi var iki elin sesi var” Atasözünü önemsiyor, imecenin toplumumuza kattığı değeri seviyor, gururlanıyor ve değerlerimizi cilaladığına inanıyorum. İstiyorum ki ben burada yazayım, bir kız kardeşim okusun komşusunu uyandırsın, bir beyefendi okusun eşini uyarsın ve hep birlikte el ele birilerinin uyanışına vesile olalım. 

Hayal ederdim birilerini toplayayım ve öğrendiklerimi anlatayım diye. Bir köy kahvesi olur, bir camii avlusu ya da. Bir ağaç gölgesi de olur, bir bağ altı da... Anlatayım isterdim. Bir ağaç altı olmadı. Klavye başı, internette bir köşe oldu. Yaz kızım dedi “medyamidas”. Naçizane yazıyorum. Yolumda yoldaşlar edineyim diye. Birken birlik olalım, solukken ses... Cemaatin seccademde kıldığımdan makbul olduğunu biliyorum. Gelin safları sıklaştıralım, sosyal mesafeyi boş verip kucaklaşalım. Yoksa ne var bildiklerimle kendime Müslüman olup gitmeye! Fakat bir derdim var. Lütfen sizin de olsun. Su gibi ömrünüz olsun, okuyana şifa olsun...

Yorumlar (1)
Müzeyyen şen 12 ay önce
Muhtesem tespit Yaradan uyarmış su gerçekten temizleyici çok doğru söylüyorsunuz inşAllah gafletten uyanır tüm insanlik

Gelişmelerden Haberdar Olun

@