Eski Türkiye'nin vesayetçi pinponları...
Vesayetçi kafa...
Eski Türkiye'nin elitleri...
Askerler, memurlar...
Millet ile hiçbir bağı olmayan, Devlet’e de kendilerini vasi zanneden kafalar...
Nevzat Tandoğan’ın ağzından hayat bulan vesayet kafası tam da şöyledir:
“Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek; ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.”
Kıyılara sıkıştılar.
Kapısından seyyar satıcıların bile girmesine izin vermedikleri yazlık sitelerine...
Sosyal medyada "memleket çok kötü" yaygarası yapıp sonra hiç utanmadan vur patlasın çal oynasın eğlendikleri semtlere...
İlkokul ezberlerine, bitmek tükenmek bilmeyen endişelerine, eğitimli cehaletlerine saplanıp kaldılar.
Ama bir türlü hallerine uyanamıyor, toparlanamıyor, yenilenemiyorlar!
Hınç ve haset yiyip bitiriyor içlerini.
Orduevinde rakı içerken efkarlanan, eski şatafatlı günlerini arayan, ballı yönetim kurulu üyelikleri alamamış (28 şubat sonrası her orta ve üstü büyüklükteki şirket yönetimine döne döne bir emekli asker arardı) 103 pinponun kişisel kompleksi deyip geçmek gerek, belki de...
Ama artık yeter da!..
Usandırdınız milleti yahu!..
Bu kibir sarhoşu kafanız,
cep Hitlerliğiniz,
taşlaşmış kalbiniz usandırdı artık...
Mesele halkçı olduğunu iddiasındakilerin halk karşısındaki yenilgilerini bir türlü kavrayıp sindiremeyişleri.
Eski Türkiye’nin vesayet bürokrasisi onlarca yıl halka böyle baktı.
2002'de yaşadıkları şoku o günden bugüne bir türlü atlatamamış olmaları da bu yüzden.
Bir türlü çıkartamıyorlar; hakikaten kim bu halk, bu insanlar, bu korkusuz vatanseverler kim?
İşin o yanını hiç düşünmediler çünkü.
Aslında onları kendi hallerine bırakır, dönüp bakmaz, söylediklerine de gülüp geçebilirdik...
Ama nerde!
Etrafa bulaşıp nefretlerini kusmadan, çok bağımsızlıkçıymış havası atıp her türlü global çeteyle dolap çevirmeden rahat duramıyorlar ki!