Yanlış seçim
Garip bir seçim dönemi…
Partilerin tercihlerini öncelikle partililer sorguluyor.
Hemen hemen her partinin mensubu, genel merkezlerinin tercihi için “yanlış seçim” diyor.
Afiş yanlış, slogan yanlış, söylem yanlış, resim yanlış, müzik yanlış… Partilerin kampanyasını yönetenler “yanlış seçim” iddiasıyla eleştiriliyor.
Adeta seçim kaybedilirse “biz demiştik” yarışında herkes…
Sonuçta ne olabilir ki?
“Yanlış tercihlerle” bir seçim kaybetmenin partilere veya kampanyayı yönetenlere zararı olabilir?
Ama halk “yanlış tercihte” bulunur “yanlış seçim” yaparsa…
Sonuç ne olur?
İstanbul
İmamoğlu tekrar kazanırsa:
Bir daha hiçbir belediye başkanı şehrin imkanlarını genişletmek, şehrini zenginleştirmek, şehirlinin derdiyle dertlenmek için ömür tüketmez.
Trafik mi? “Bu kadar aracı ben mi soktum yollara…”
Deprem riski? “Bunca sene halledememişler ben mi yapacağım?”
Sel, yangın, afetler? “Zamanında altyapıyı yapmamışlar ben ne yapabilirim?”
Yapacaktın hani! “Hatırlamıyorum”
“Biz haklın parasını halka dağıtıyoruz” dedin mi on binlerce çalışan, on milyarlarca hatta yüz milyarlarca bütçenin hesabını da vermezsin.
Yapman gereken “ufak dokunuşlar(!)” …
“Halka dokunmak(!)” …
“Algı yönetmek(!)”
Partine bina kazandır, partililere belediyede iş kazandır, her partiye uyan müteahhitlere para kazandır, bağımsız(!) gazetecilere itibar kazandır…
Peki, halk?
Onlar seni kazandı ya!
İşte burada halkın neden senin için bedel ödemesi gerektiğine güzel bir kılıf bulman gerek. Bir yerlerden ne yap et bir Avrupalı gen bul kendine.
250 bin sene geçse de ne medeniyetine(!) ne de demokrasisine(!) erişemeyeceğimiz Avrupa’nın ” bizden biri” dediği biri öyle ucuza başkan olur mu? Tabii ki tatile de gidecek, parasını da bavullarla tahsil edecek.
Genlerinde Avrupalı sarmal olanlar pahalıdır. Seni isteyen bedelini de ödeyecek.
Bir de “ay em okey” diyebilirsen yüzün kızarmadan, artık okeysin…
Bunu bu halk yer mi?
Göreceğiz.