İklim Anlaşması İstanbul Sözleşmesi’ne döner!
21. yüzyılın zehir zemberek zamanlarını yaşıyoruz.
Hatta belki de dünya tarihinin en akılalmaz, tarihine yakışmaz günleriyle birlikteyiz.
Pandemiyle tüm hayatımızı izolasyona aldığımız yetmezmiş gibi bir de Türkiye gibi büyümeyi kafaya takmış bir ülkenin gelişimine gereksiz set çektik.
Yine de istikrarımızı elden bırakmadık.
Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ülkeler bile pandemide daralma yaşarken Türkiye buna rağmen ekonomisini büyütmeyi başardı.
Kim bilir, pandemi gibi bir illet hayatımıza girip safsatalara maruz kalmasaydık neler olacaktı!
Ama alternatif tarihçiliğe soyunmaya gerek yok.
Durum bu…
Peki geçenlerde Meclisten de geçen Paris İklim Anlaşması…
Bu ne anlam ifade ediyor?
Çok basit.
Doğalgaz bulmamızın sevinçle değil, ayıpla karşılanması anlamına geliyor.
Yeşil enerji, karbon salınımını azaltma falan filan…
1760’ların öncesine dönecekmişiz.
Yani Sanayi Devrimi öncesine.
2030’a kadar karbon salınımını yüzde 50 azaltıyoruz, 2050 için ise yüzde 100 azaltıyoruz.
Peki neden?
Türkiye’nin suçu ve günahı nedir?
Elinde hem para hem de altın stoklayan gelişmiş sanayi ve ekonomiye sahip ülkeler dünyayı kirleterek istediği her şeyi elde etti, karbon salınımında yüzde 1,05’lik bir oranla 16. Sırada yer alan Türkiye ise bunun ceremesini çekecek öyle mi?
Eski Bakanlarımızdan Berat Albayrak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda görev yaparken şu cümleleri sarf etmişti: Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak, iklim değişikliği konusunda gelişmiş ülkeler gibi finansal destek verme yükümlülüğü kalkmadığı sürece Türkiye bu noktada muhatap değil.”
Bu anlaşma gereği şu an termik santrallerimizin kapatılması isteniliyor.
Madenler zamanla kapatılacak, doğalgaz keşfi çalışmalarımız zamanla durdurulacak, sanayi kuruluşları uluslararası denetime tabii tutulacak.
Ve daha niceleri…
Öküzün trene baktığı gibi bakıyoruz.
Merak etmeyin, şaşalı profesörlerimiz sayesinde artık trene bakacak öküz de kalmayacak.
Bir dakika!
Paris İklim Anlaşması’nın gelişmekte olan ülkelere verdiği zararı sadece ben ve benim gibi düşünen insanlar bilmiyor değil.
Şimdilik dünyada aykırı hareket eden bir devlet nizamında bulunmaktansa, sonradan bu anlaşmayı da İstanbul Sözleşmesi noktasına getirmek, büyüme fetişi olan bir ülke için farz.
Sadece şimdilik öküzün trene baktığı gibi bakıyoruz…