İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek; “Toplumda aşılamayı desteklemeyen bazı kitlelerin olduğunu görüyoruz.
Bunların da ikna edilmesi gerekiyor. Çünkü gerçekten aşı bu salgını durdurmak için elimizdeki en önemli silahlardan birisi. Özellikle BioNTech aşısı, sınırlı sayıda var. Ama randevusuna gelmeyenler olduğu zaman o kişinin aşısı çöpe gidiyor. Çünkü bu aşının saklama koşulları nedeniyle aşı eritildikten sonra tekrar dondurmanız mümkün değil. Mutlaka o anda kullanılması gerekiyor. Kullanılmadığı takdirde çöpe gidiyor. Vatandaşlardan ricamız, bu aşılar çok kıymetli, boşa gitmemesi için aşı randevusunu aldığınız zaman mutlaka randevunuza gidin ve aşınızı yaptırın” çağrısında bulundu.
Tufan hoca çok nahif konuşuyor.
Ama bu insanlar bu nahifliği hak etmiyor.
Aşıya karşı olmak bir özgürlüktür.
Aşı olmayı reddetmek bir haktır.
Ancak...
Aşı için randevu alıp ve özellikle aşıyı ziyan etmek adına aşı olmamak en hafif tabirle milletine ve devletine ihanettir.
Dünyada aşıya ulaşılabilirliğin yüzde onlarda olduğu düşünülürse bunun altında tatan aşağılık art niyetin korkunçluğu daha iyi anlaşılacaktır.
Bu, muhalif olmak değil düpedüz ihanettir.
Bunu yapanların belki ancak yüzde beşi elde olmayan sebeplerle yapmaktadır fakat...
Çok büyük bir kısmı bunu bilinçli bir şekilde hükümet aleyhtarlığı adına yapmaktadır.
İhanetin sınırını çizemeyenlerdir bunlar...
Sandıkta yenildikçe ezilen, ezildikçe şahsiyetsizleşen,içinde yaşadığı topluma nefret ile bakan bir güruh...
Ülkesine ambargo konulmasına neredeyse zil takıp oynama tepkisi verenlerdir bunlar...
Ahmet Arif, her ne kadar başka şeyler düşünerek yazmış olsa da “adiloş bebe" şiirinde bence tam da bunları tanımlamış:
“Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü…”