İrtica, irticacı...
Bir zamanlar ülke gündeminin bir numaralı konusuydu...
Ekonomi, bölücü terör filan değil, bir numaralı tehlike irtica idi...
Milli Güvenlik Konseyi'nde gündem hep bu olurdu...
Şimdinin meşhur Z kuşağı ise bu kelimeyi duymadı bile...
Bu kelime ile milleti sürekli terbiye etme hevesindeki “zinde kuvvetler” 15 yıldır bu kelimeyi ağızlarına bile almıyorlar.
AK Parti iktidarı ile birlikte gericilerin yani irticacıların esas bu güruh olduğu açıkça ortaya çıktığı için bu kelimeyi kullanmaz oldular.
Wikipedia'ya bakmayı ayıplayan bu irticacı hödüklere bir güzellik yapıp irticanın tanımını Wikipedia'dan yapayım: "İrtica, eskiye geri dönüş, gericilik, geri kafalılık, reaksiyonizm veya retrosesyonizm önceki koşullara dönüşü isteyen, aşırı tutucu ve ilerlemelere karşıt olan, herhangi bir toplumsal ya da siyasi hareket ya da ideoloji ve buna bağlı eylemler.”
Bugün seksenli yılları nostalji ambalajı ile süsleyip, ortalama hükümetlerin ömrünün yüz gün olduğu sisteme geri dönüşü vaad edenlere en çok irticacı kelimesi yakışıyor değil mi?...
Lakin bu yazının konusu bu irticacıların Eskişehir yansımaları...
Eski siyasette hak ve hukuktan değil, torpil ve lobiden sahip olduğumuz büyükşehir özelliğimiz...
Bunun bizim için ne büyük avantajlara yol açacağını düşünüp heyecanlanmıştık o zamanlar.
Ama Eskişehir gerçekten bir büyükşehir olursa şehirdeki hakimiyetlerini kaybedeceklerini düşünen bir irticacı grup vardı.
Kendilerini şehrin sahipleri addediyorlardı...
O yüzden Eskişehir’in büyümesini hiç istemediler...
Sahipliklerinden vazgeçmek istemediler...
Eskişehir’in sürekli prangaları oldular...
Aynı kafalar maalesef ki hem hâla Eskişehir’de iktidardalar, hem de hâla Eskişehir’e prangalar...
O kafa yıllar önce Eskişehir’in tarım arazilerini OSB yapmış...
Şehri vasat bir Orta Anadolu kasabası kıvamında tek merkezli planlamışlar.
Üstelik yeni Eskişehir’i de tarım arazilerinin üzerine yapmışlar...
Şehrin dört bir yanına dengeli dağılımlar, merkezler, yollar planlamamışlar...
Yeni arsalar üretmemişler.
Şehrin en değerli arsaları Batıkent’te bıçak gibi kesiliyor, tarlalar başlıyor.
Sokak köpekleri vahşileşip insan parçalıyor...
Mezbahası olmayan Büyükşehir Belediyemiz var.
Hayvan barınağı olmayan Büyükşehir Belediyemiz var...
Ama Hayvanat Bahçesi ile Masal Şatosu olan Büyükşehir’imiz var diye hipnozlu hipnozlu övünen hemşehrilerimiz var...
Daha komiği var yahu...
Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgesi bizde diye övünüyoruz ama sadece bir tane, evet rakamla (1) tane, organize sanayi bölgemiz var...
Bursa’da tam 12 tane var...
Etrafı da hâla aktif tarım arazisi ki bu da ayrı bir komik durum...
Yetmişbin çalışan her gün tek bir arterden sabah ve akşam işe gitmek için çabalıyor, helak oluyor, lakin bizim irticacılar başka OSB'ler oluşturmak yerine mevcudu büyütme derdindeler...
Bu irticacılarda kuşak değişse de zihniyet değişmiyor...
Ne zaman farklı birşeyler söylemeye çalışsa birileri, bizim irticacılar hep beraber susturuyorlar.
Özgür basın çaresiz(!)..
Çünkü bütün besin kaynakları bu irticacı zümrenin elinde...
Hipnozu, algıyı çok iyi bilen bu irticacı zümre yıllardır şehrin iliğini kemiğini sömürüyor, kaynaklarını kurutuyor, har vurup harman savuruyor...
Şehirdeki güçlerini kaybetmemek adına tek planları şehri küçültmek, geri götürmek...
Eskişehir’in bunlardan kurtulmak için yeterli enerjisi ve potansiyeli var mı?...
Umut olmadan elbette ki yaşam olmaz...
Ne diyeyim?...
Eskişehir'in irticacıları...
Paylaş
sagullu 4 Yıl Önce
Budur.. Tespitler de öneriyi içinde barındıran eleştiriler de süper.. Meslektaşlarımın bu platformda yazdıklarını takdir ediyor imreniyorum..