Cumhurbaşkanımız Erdoğan özeleştiri yapabilen ve bunun sonucunda davranışlarını ve kararlarını değiştirebilen nadir insanlardan birisi...
Düne kadar milli eğitimde okulların güzelleştirilmesi, onbinlerce yeni derslik yapılması, onbinlerce öğretmen atanması , Bakanlık bütçesinin kat be kat artırılmış olması gibi sayısal veriler ile büyük icraatlar yapıldığını düşünüyor ve altını çizerek belirtiyordu.
Geçen aylarda çok gündemde kalmayan bence çok önemli bir açıklaması vardı...
İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni'ndeki konuşmasında, "18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı eğitim, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.Ülkemizin geçmişten bugüne eğitim öğretim sistemi çocuklarımıza maddi bilgi yükleme üzerine kuruludur. Eğitim kısmı ihmal edilmiştir. Medyanın etkisiyle geleneksel eğitim öğretimin gücü azalırken yenisi konulamamıştır. Zihinler popüler kültür ve sapkın hezeyanlarla doldurulmuştur. Önceliğimiz aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır. Bu topyekun eğitim-öğretim reformu gerektirir. Tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen, kültürüne, tarihine sahip çıkan insanlar yetiştirmektir. Diğer hususlar için endişe etmeye gerek yoktur. Onlara sahip olabilmeleri için yeterli eğitim-öğretim hayatı vardır” demişti.
Bugünlerde bu tespitin haklılığını çıkaracak pek çok örnek sıkça karşımıza çıkıyor.
Milletine, değerlerine, kültürüne, özüne yabancı ve hatta düşman ama sayısal olarak yüksek ya da çok yıllık eğitimli ezik bir kitle var.
Bu kitlenin arasında elbetteki bilinçli millet düşmanları, istihbarat adına çalışanlar da var ama bunlar oransal olarak çok çok düşük sayıdadırlar.
Dış mihraklar elbette tek tek bütün ülkelerin vatandaşlarını satın alarak ajanlaştırmazlar.
En kolay, ucuz ve etkili yolu eğitimden geçer.
Ülkenin hakim olabildikleri kadar eğitim sistemine saldırırlar.
Buralarda verilen eğitimin temeli “öğrenilmiş çaresizlik” ten geçer. Kendisine ait tüm değerlere önce yabancılaştırılıp sonra düşman edilir.
Bitmeyen insan ihtirasları ustaca kullanılıp başarısızlık sebebinin aslında kendisi olduğu öğretilir.
Başarı ve mutluluk için batıya ve özellikle batının değerlerine öykündürülür.
Ve aslında batılı olmadığınız gerçeği de beyinlere iyice yerleştirilir.
Asla batılı olamayacağınız ama batıya mutlak itaat etmeniz iyice benimsetilir.
Mevcut durumda eleştirilebilecek ne varsa tüm fatura aslında size kesilir.
Farkında olmadan kendinizden ve kendinize ait olan herşeyden nefret edersiniz.
Aslında kendinize düşman olur, efendilerinize gönüllü köle olursunuz.
Size kendinizi hatırlatan, özünüzden parçalar taşıyan herşey sizin için bir nefret objesine dönüşür.
Gönüllü kölesi olduğunuz efendilerinizi ancak taklit edebileceğinizi, ama asla onlardan olamayacağınızı bilirsiniz.
İşte “ öğretilmiş çaresizlik“ eğitimi hedefine ulaşmıştır.
Bu mankurtluktan bile daha kötü bir durumdur. Mankurtlukta; iradenizden gönüllü vazgeçmezsiniz. Türlü fiziksel işkenceler ve mekanik faaliyetlerden sonra iradeniz yok olur.
Ama öğretilmiş çaresizlikte iradenizi gönüllü teslim edersiniz. Bu sizi iyice kişiliksizleştirip ezikleştirir.
Efendileriniz itaatinizi ödüllendirmek adına sizin için hayatı daha da kolaylaştırır. Ortalamanın üzerinde sosyal ve ekonomik şartlara sahip olursunuz.
Ama ihtiraslar hep insanlara daha fazlasına sahip olmayı istetir. Bu sefer de, daha fazlasına sahip olamamanızın suçlusu olarak asıl sizi, yani ülkenizi ve milletinizi görmeye başlar iyice düşmanlaşırsınız.
İyice düşmanlaştığınız insanların, yani ülkenizin, yani milletinizin bir takım başarılara ulaşması sizin varlık kurgunuzu boşa çıkartır.
Bu sizin nefretinizi daha da artırır.
Faşistleşmeye başlarsınız. Sizden olmayan herkesin yok olmasını, ya da sizin olduğunuz gibi size koşulsuz itaat eden kölelere dönüşmesini istersiniz. Zalimleşirsiniz. Hedefe giden her yol mübah anlayışı ile nefsinizde son kalan bir kaç ahlaki kırıntıyı da feda edersiniz.
Bugünlerde birilerinin çıkıp “Menderes erken seçim kararı alsaydı asılmazdı” demeye getirmesi ezik faşizminin açık bir tezahürüdür.
Birilerinin, "Ülkedeki iktidarın değişmesi için afetlerden, felaketlerden medet umması” öğretilmiş çaresizlik eğitimi mezunlarının vandallaşmalarının bir tezahürüdür.
Ve bunlar az bir kitle değil maalesef...
Bunları kayıp nesiller olarak düşünsek de, bundan sonrakilere engel olabilmenin yolu ve sırrı Erdoğan ‘ın bu açıklamasında yatıyor.
Eğitimi gerçekten millileştirecek reformu yapabilmek...
2053, 2071, 3071 vizyonunun temeli bu olmalı.