Milletin elindeki en büyük ve en etkili güç seçimlerde kullanacağı oydur.
Doğrudan değil, bizim gibi temsili demokrasilerde bu güç daha da büyük önem arz eder.
İktidara talip olanlar ancak milletin verdiği oydan güç alabilir…
Elbette oyunu etkili ve etkin kullanmak milletin hakkıdır…
Siyaset alanında, siyasi yelpazede bir boşluk varsa o da aslında doğal olarak doldurulur.
Türkiye’de siyasi yelpazede bir boşluk var mıdır peki?…
Teorik olarak ve görünürde yoktur…
100 civarında siyasi parti mevcuttur.
Yüzde 52’yi temsil eden bir iktidar vardır…
Çok parçalı ve tek ortak hedefleri iktidarı devirmek olan da bir muhalefet vardır…
Görüntü ve teorik düzlem bu…
Uygulama ve sahada durum nedir peki?…
Yirmi yıldır iktidarda olan, aralıksız seçim kazanan bir iktidar var…
Kusursuz mu?…
Elbette hem teoride, hem de pratikte böylesi bir şey söz konusu bile olamaz…
O zaman bu parti ya da lider, nasıl oluyor da girdiği her seçimi açık ara fark ile kazanıyor?…
Bu sorunun cevabı da çok açık ve görünür durumda…
Yetersiz, çapsız, alternatif olamayan bir muhalefet var…
Muhalefetin tüm bileşenleri, alternatif olmaktan, seçim kazanmaktan umudu keseli çok olmuş…
Hepsi bir araya gelip sandık dışı yollar da dahil olmak üzere sadece iktidarı yıkmak ortak paydasında birleşmiş.
Bu durum muhalefeti iyice çıkmaza ve kısır döngüye sokmuş durumda…
Akıl ve mantık çizgisinden de gitgide uzaklaşıyorlar…
Hatta öyle ki; ancak mevcutta iktidara oy veren seçmenden ikna edip oy alabilirlerse ancak sandıktan çıkabileceklerini iyi biliyorlar.
Buna rağmen sadece iktidara değil ona oy veren seçmene de çemkiriyor, saldırıyor, hakaret ediyor, tehdit ediyorlar…
Dolayısı ile ülkede açık bir muhalefet sorunu var ve bu muhalefetin kendini düzeltmek gibi de bir kaygısı yok…
Bu gidiş ile olacak gibi görünmüyor…
Çünkü muhalefet yetersizliğini ve çapsızlığını yalan ile, öfke ile, nefret dili ile, kutuplaştırma söylemi ile örtmeye çalışıyor.
İktidar kanadı ise…
Kendini alternatif olarak sıkıştıracak , denetleyecek, zorlayacak bir muhalefet yokluğunda olabileceğinden daha az bir performans ve daha çok hata ile çalışıyor…
İktidarı destekleyen seçmen ise…
Elindeki oy gücü ile iktidarı belirleyebiliyor ama yön veremiyor…
Ancak tehdit ediyor ya da edebiliyor ama….
Evet…
Aması var….
Oy kullanmayarak ya da muhalefete oy vererek gerçekleştireceği ayar verme çabası dönüp kendisini vuracak ve bunu artık biliyor…
İstanbul seçimlerinde denedi ve bunun acısını üç yıl daha net ve yansımalarını en az bir yirmi yıl daha dolaylı çekecek…
Aslında bu durumda sıkışan seçmen haklı…
Sandığa gittiğinde her seferinde pragmatik düşünüp iktidara oy veriyor…
Gerektiğinde, kızdığında oy verip iktidardakini cezalandırıp ama eve gidip beş yıl kafasını yastığa rahatlıkla koydurabilecek bir muhalefet yok…
Muhalefetin konsolide edebilmek için asgari müşterek olarak iktidar düşmanlığına odaklandırdığı seçmeni de bu sıkışmışlıktan ( farkında olmasa da) rahatsız…
Çözüm ne peki?…
Çözüm ancak mevcut muhalefete destek veren yüzde kırksekizde…
Kendilerini acilen revize edip yüzde yüze olmasa da yüzde altmışa alternatif olabilecek bir muhalefet oluşturmalılar…
Ülkenin, milletin yüzde yüzü ile barışmalılar…
Yalanlara değil, projelere ve vşzyonerliğe prim vermeliler…
Batıdan destek ile iktidar olmayı hayal etmek yerine milletin desteğini almayı hedefe koymalılar…
Böylece…
İktidarı destekleyen seçmenin, bıktırıcı ve aslında boş olan tehditlerinin içi dolar ve gerçekleşme ihtimali oluşur…