2 üniversite ve tezli yüksek lisans mezunu, doktorayı yarım bırakan bir kardeşiniz olarak 30 yaşında ilk kez KPSS sınavına girdim. Biliyor musunuz, hiç aklımın ucundan geçmezdi bir gün KPSS sınavına girmek. Çünkü hiç böyle bir hayalim olmadı benim... Ama sistem ve şartlar en sonunda beni de mecbur etti.
Zaman zaman düşünmüyor değilim; keşke hiç üniversite okumasaydım, 8 sayfa özgeçmişim olmasaydı, yurtdışında ve içinde bu kadar çok proje yapmasaydım, sivil toplum ve sosyal sorumluluk adına bu kadar çabalamasaydım. Elbette çocukluk hayalim olan siyasete de hiç girmeseydim. Siyaset kısmı apayrı bir yazı konusu aslında. Çünkü siyaset tüm hayatınızı etkiliyor; giyim tarzınızdan, gittiğiniz yerlere ve hatta kullandığınız, yazdığınız her bir cümleye kadar her şeyi etkiliyor... Şimdi diyorum ki keşke bu kadar idealist olmasaydım. Liseden mezun olup bir yerde çalışsaydım mesela... Ya da meslek lisesine gidip direkt mesleğe atılsaydım ki şu an 10-15 bin bandında para kazanır olurdum. Maddi imkânları olan ve reddettiğim tüm eş adayları da bir alternatif olabilirdi. Diğer bir alternatif olarak bir kafe ya da her hangi bir dükkân açsaydım muhtemelen kafam şu an daha rahat olurdu...
Mevcut durumda kendime ait ne bir mal varlığım var ne de dikili bir ağacım var. Bir bisikletim ve küçük bir miktar param var bunlar sayılmaz sanırım :) Bir de devletten lisans ve yüksek lisansta aldığım ve hala ödeyemediğim kredi borcum var. Allah'tan faizleri iptal edildi de anaparayı ödeyebilme ümidim doğdu. Anlayacağınız bolca tecrübe ve bilgi birikimi ile hayatıma devam ediyorum. İkinci bir şansım olsaydı siyaset yapmamayı tercih eder miyim inanın bilmiyorum. Çünkü bu değişik bir bağımlılık. İçinden geliyor insanın ve bir şekilde kopamıyor. Yine düşünüyorum başka bir hayat yaşar mıydım baştan başlasam; yani bu saydığım diğer hayatları dener miydim? Sanmam, ben yine gider en uzun yolu seçerdim :) Hesaplamalarıma göre bu kafayla fiyatlar da sabit kalırsa 6-7 yılın sonunda orta düzey bir araba sahibi olabiliyorum. Ev sahibi olmak hayallerimin arasında bile değil... Çünkü bazılarınızın aksine hayatın gerçekliği bu şekilde!
KPSS sınavına girmeyi hiç düşünmemiştim. 30 yaşına kadar aklımın ucundan bile geçmedi desem yalan söylemiş olmam. Üstelik ailemin tüm ısrarlarına rağmen. Hep zor olan yolu seçmek istedim. Bu yolda da her zaman çok çabaladım. Ne bir dayım vardı, ki süreç içerisinde olmadı da. Malum ailede siyasetle ilgilenen tek insan benim. Ne de aileden kalma arsalar, tarlalar, yüklü bir mal varlığı... Bazen düşünüyorum da iyi ki yokmuş. İyi ki böyle olmuş. En büyük şansım ailem oldu her zaman ve bu saydığım hiç bir şeye değişmem ailemi. Onlar sağlıklı olsun, var olsun tüm dertler geçer... Sağlık önemli azizim. Stres ve üzüntü kaynaklı ve tüm hayatımı etkileyen hastalıklar silsilesinden sonra söyleyebilirim ki en önemli şey sağlık... Bu süreçte çok yazamadım, çok yaşayamadım, çok hayal kuramadım ve bir dönemimi ümitsizlik girdabına kaptırdım. Ki bu dönemde yaşadığım kayıplar da bunun etkisi büyük oldu. Ama şimdi iyileşiyorum. Bunu biliyorum artık daha güçlüyüm, artık daha özgürüm. Hayatta hiç bir zaman birilerinden bir beklentim olmadı. Bazı dönemler "acaba olur mu" dediğim zamanlar olmadı değil. Lakin bunun beyhude olduğunu gösterdi hayat bana, bolca gözyaşıyla. Netice de şu an olduğum Yeşim oldum ve bundan memnunum. Rabbime şükürler olsun...
Konumuza dönecek olursak evet 30 yaşında ilk kez KPSS sınavına girdim. Ve bunca yıl neden girmediğimi bir kez daha anladım. Bu sınava göre genel kültürümüz de genel yeteneğimiz de yok. Sınav sonrası atılan ve Türkiye gündemine oturan twetlere şöyle bir göz attım. Binlerce kez favorilere eklenen bazı tweetler şu şekilde;
"Öylesine kendimi denemek için girdiğim sınavdan, geri zekâlı olduğumu düşünerek çıkıyorum."
"Sınav başlayalı 1 saat olmasına rağmen hala Türkçe'nin 10. sorusundaydım. Bu sınavdan öğrendiğim benim ana dilim Türkçe değilmiş."
"X ve Y grubu hangi gün hangi ağacı dikti bilmiyorum da ÖSYM Pazar günü ocağıma incir ağacı dikti."
"KPSS'den sonra kamu personeli olmak yerine ev hanımı personeli olmaya karar verdim."
"ÖSYM bir mühendis kaybetti bense kalem kutusu kazandım."
"Buluşmadığım her arkadaşımdan, açmadığım her telefondan, anneme yardım etmediğim her andan gezmediğim, yemediğim, uyumadığım her günden özür dilerim hiçbir şeye değmedi."
"Gidip 6. kez atanamamamı ve boşa geçen yıllarımı kutlayacağım." Ve bunun gibi daha nicesi...
Atanma umuduyla çalışan küçük profesörler çıkıyor ortaya. Sonunda çok az kişinin amacına ulaştığı, atanamayan ve hayallerini bir yıl daha erteleyen profesörcükler. Tüm o profesörlere sesleniyorum. 30 yaşında 7. kez sınava giren dostlarıma sesleniyorum. Sınavlarla ömrünü tüketen, psikolojisi alt üst olan, sistem tarafından yetersiz hissettirilen tanıdığım tanımadığım tüm sınav mağdurlarına sesleniyorum. Hepiniz çok değerlisiniz, çok zekisiniz, her biriniz ülkemiz için ayrı değerlersiniz... Umudunuzu asla kaybetmeyin, ne sistemin ne de insanların sizi eksik ya da yetersiz hissettirmelerine izin vermeyin.
Çünkü siz size dayatılanın aksine bu sınavlar ile ölçülemeyecek kadar değerlisiniz...
Gizem Güven 2 Yıl Önce
Duygularıma tercüman olmuşsun. Gerçekten durum bu kadar güzel özetlenebilirdi....